English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Z ] / Zaaf

Zaaf translate Portuguese

662 parallel translation
- Sana karşı da zaafım var.
- Também sinto debilidade por ti.
Tek zaafımdır.
É a minha única fraqueza.
Benim tek zaafım.
São a minha única fraqueza.
Elmas bileziklere müthiş zaafın var mı hala?
Põe-te à vontade, querida. Vou encomendar uns cocktails.
Eşinizin esmerlere zaafı vardı. Uzun ve görkemli.
O seu tio tinha um fraco por morenas altas e imponentes.
Kaybedilen davalara hep zaafım olmuştur, gerçekten kaybedilince.
Porquê? Sempre tive um fraco por causas verdadeiramente perdidas.
Sana karşı zaafı vardır.
Ele tem um fraquinho por ti.
İçkiye olan zaafıma karşı hiç anlayış göstermemiştir.
Por exemplo, nunca percebeu a minha insaciável sede.
Bir zaaf, elbette.
Uma fraqueza, claro.
Asla öyle bir zaafım olmadı.
Nunca bebo álcool!
Eğer zaafım olan bir şey varsa o da koca bir kavanoz içinde konyakla konserve edilmiş şeftalidir.
Se tem algo que me agrade, são pêssegos em calda.
Ne şanslıyım o zaman. İyi bir hindiye olduğu kadar hiçbir şeye zaafım yoktur.
Então é uma sorte para mim,... porque não há nada que eu goste mais que peru.
En büyük zaafım.
É minha grande debilidade.
Kocanız ve siz... O'Hara'ya karşı zaaf gösterdiğiniz için kavga etmediniz mi?
A senhora e o seu marido... não discutiram por a senhora estar apaixonada por O'Hara?
Kadın zaaf demekmiş meğer.
Fragilidade! O teu nome é feminino!
Çiçeklere karşı zaafım var.
- Como? Tenho um fraco pelas flores.
Bunlar Blanche için önemli, küçük bir zaafı işte.
É importante para ela. É o seu ponto fraco.
Merak en büyük zaafımdır.
A curiosidade é minha fraqueza principal.
Bir de viski ve kadınlara zaafı olanlar vardır.
E há aqueles cujo ponto fraco é o uísque e as mulheres.
- Takezo bir erkek, birçok zaafı olan.
O Takezo é um homem, e tem as suas fraquezas!
Reis çocukları ve köpekleri öldürmez. - Onlara zaafı vardır.
O patrão não atira em crianças, nem em cachorros... principalmente garotos e cachorros...
Bilirsin, benim en büyük zaafım, sabırsızlık.
Sabes, essa é a minha maior fraqueza, a impaciência.
Ayrıca, kadınların o tip adamlara karşı zaafı var.
Além disso, conheço mulheres que têm uma fraqueza por estes tipos.
Yoksa sanata karşı zaafınız mı var?
Terá sido um grande interesse em arte?
Yazar sesler ve resimlerle, bir gencin zaafıyla kendisine uygun olmadığı halde içine girdiği yankesicilikte yaşadığı kabusu anlatmaya çalışıyor.
O autor esforça-se por exprimir, através de imagens e sons, o pesadelo de um jovem cuja fraqueza o leva a uma aventura de roubos para o qual não estava talhado. Só que esta aventura, por caminhos estranhos, juntará duas almas que, sem ela, talvez nunca se tivessem conhecido.
Kardeşiniz 1 yıldır zaafımdan faydalanıyor. Sırtımdan geçiniyor.
Há quase um ano que o vosso irmão se aproveita da minha fraqueza.
Zaaf mı?
Vícios?
Ne zamandan beri zaaf sayılıyor?
Desde quando elas são um vício?
Benim sana karşı bir zaafım var.
Pode dizer-se que tenho uma fraqueza.
Sana olan zaafımı kullanıyorsun çünkü kölen olduğumu sanıyorsun.
Mas eu também tenho alma, lembra-te. Olha...
Hepimiz Ruth'un sana karşı zaafı olduğunu biliyoruz.
Todos sabemos que a Ruth continua a gostar de ti.
İki tane zaafın var gibi görünüyor :
Parece ter duas fraquezas :
Orada $ 50,000, vardı ve benim dolarlara karşı zaafım var. Adios!
Vamos levar o dinheiro para um sitio mais seguro para ele... vamos!
Ve bu evde ayakları yere basan herkes bir bakışta 40000 dönümün ve ufak bir zaafın bir ömür geçirmek için yetersiz olduğunu anlar.
E todo homem que põe o pé nesta casa precisa só de um olhar... para entender que não vale 40.000 acres e um ponto fraco para o resto de sua vida.
Ayrıca, fakirlere karşı da özel bir zaafım var.
Além disso, tenho um fraco pelos pobres e os operários.
Öldürülen kız gibilere karşı zaafı var.
Tem debilidade pelo tipo de garota que foi assassinada.
İkinci komutanınız saldırırken, siz oturup zaaf seyrediyorsunuz.
Deixou que o seu Imediato atacasse, enquanto você procurava fraquezas.
Seni tanıyorum, Henry. Sendeki her zaafı biliyorum. Ve her köşe başında seni bekliyor olacağım.
Eu conheço todas tuas manhas e estarei à tua espera.
Her zaman bunun insani bir zaaf olduğunu düşünürüm. Doğru.
Sempre julguei que isso era uma falha humana.
Şansölyemizin de büyük sanayicilere karşı zaafı var.
E o nosso chanceler tem um fraco por grandes industriais.
Annem seni kadınlara zaafın olduğu için postaladı diyorlar.
Dizem que a mãe te pôs fora por causa do teu fraco pelas mulheres.
Hepimizin çok zaafı vardır.
Sempre quer apanhar aquele que lhe deve.
Eylül ayında İngiltere daha önceki zaafının üstesinden gelmiş ve güneydoğudaki varlığı 16 bölüğe çıkarmıştı.
Em Setembro, a Inglaterra ultrapassara a sua fraqueza e tinha 16 divisões disponíveis a sudeste.
Suçlu adamlara hep zaafım vardır.
Homens acusados são meu fraco.
- Afyona karşı zaafım var.
- Tenho um fraco pelo ópio.
Bacaklarınızdaki zaafı dengelemek için kollarınız çok güçlenmiş.
Desenvolvidos para compensar as pernas.
Mücevherlere karşı zaafınız var.
Tem uma paixão obsessiva por jóias.
Komutan'ın oğlu kendinden emin olarak oynuyor. Belki bu zaafı kullanılabilir.
O filho do Comandante está demasiado confiante, essa fraqueza pode ser explorada.
Uçaklara zaafı var.
É fascinada por aviões.
- Ernie's e karşı zaafın var değil mi?
Tens a mania do Ernie's, não tens?
Ve kapıldığımız zaafın.
E nossa fraqueza.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]