Zekanın translate Portuguese
226 parallel translation
Zekanın, komiser.
Inteligência, Tenente.
Senin çok gurur duyduğun ünlü sıkıcı zekanın her yıl daha fazla sulandığını söylemekten rahatsızlık duymam.
Não me importo de dizer que a tua famosa mordacidade, de que tanto te orgulhas, está cada vez mais chata.
Mürettebatın altıncı üyesini ise uyutulmak ilgilendirmiyor çünkü o yapay zekanın son örneği :
O sexto membro da tripulação não estava preocupado com os problemas da hibernação. Ele é o resultado último de inteligência em computador :
Aslında, şu iki geri zekalı senin parlak zekanın ürünü.
Por acaso, isto é por causa desses dois que mancharam a tua reputação...
Senin zekanın yarısına sahip olsaydım, eminim, son meclis toplantısında...
Se tivesse só metade da sua inteligência, estou certo que no último conclave,
Kim, o ateş fırtınasının içinde, zihni o haldeki Patrick'le... iletişim kurabilen bir zekanın olmadığını söyleyebilir?
Quem sabe se aquela vaga de calor não possuía inteligência própria e que comunicasse com o Patrick, no estado em que estava...
Bunlar dünyadışı zekanın kesin belirtileri olmamasına rağmen... bizim gibi medeniyetlerin kendi kendini kaçınılmaz ve düşüncesizce yoketmeye... bu kadar çaba sarfettigini düşündürüyor.
Ainda não há sinais evidentes de inteligência extraterrestre, e isso leva-nos a perguntar-nos se as civilizações como a nossa, se precipitam inevitável e impensadamente para a autodestruição.
Işıkla kuşanmış ve zekanın imzasıyla farkedilen bir gezegen gördüm
Vi um planeta rodeado de luz, e reconheci a assinatura da inteligência.
Sevgili Benson, ne mutlu ki zekanın tahribatından çok uzaksın.
Querido Benson, és tão piedosamente livre dos devaneios da inteligência.
Kabalık zekanın yerini mi aldı diye soruyorum kendi kendime.
Parece que a vulgaridade está na ordem do dia.
Artık şiddet yok ve şu bahsedilen zekanın birazını kullanmaya başla.
- Cresça. Sem violências, comece a usar um pouco a inteligência que suponhamos que tem.
"Zozia... senin zekanın posası çıkmış"!
Zosia... sua inteligencia e nula.
Merak zekanın en önemli göstergesidir.
Devo-lhe dizer que a inteligência vem de uma mente curiosa.
Bizimkini aşan bir zekanın elçiliği biçimi olmayan bir şeyi simgeleyen bir tür biçim.
Uma embaixada para uma "inteligência" superior à nossa. Uma forma de uma coisa que não tem forma.
Görünüşe bakılırsa sonunda, zekanın sırrını çözmüş bulunuyoruz.
Parece que descobrimos o segredo da sua inteligência.
Güreşleri izleyen bir zekanın düzeyini düşünebiliyor musun?
Consegues imaginar o nível de uma mente que veja wrestling?
Zekanın zirvesi!
O cúmulo da esperteza!
Tüm bunlarda bilinçli bir zekanın parmağı olduğunu söylüyorsun?
Está a dizer que existiu alguma mente consciente em acção?
Bunun, yaratıcı bir zekanın profili olması gerekiyordu.
Tinha que retratar o perfil de uma mente criativa.
Zekanın bir simgesi olarak.
Um sinal de inteligência.
Madem ki zekanın ruhu kısa sözde yatar bende kısa keseceğim.
E como a brevidade é a alma do espírito, serei breve.
Ona zekanın saklanması gereken bir şey olmadığını söylemelisin.
Tens que dizer a ela que não tens que te envergonhar pela tua inteligência.
Parlak bir zekanın bir sırrı olmalı bu...
Possuísse eu o segredo de uma mente tão brilhante...
Mulder, bu tip bir yapay zekanın, gerçek olması için daha onlarca yıl gerek.
Esse nível de inteligência artificial está a décadas de poder ser realizado.
Zekanın gerçek doğasını anlamaya henüz yeni başladık.
Sabe, o facto é que somente agora estamos a começar a entender a verdadeira natureza da inteligência.
Versailles'da cinasa, "ince zekanın bittiği nokta" deriz.
Em Versalhes, chamamos aos trocadilhos "a morte do humor."
İnce zekanın zulmünden, şecere araştırmaları sayende kurtulabiliriz!
Se ao menos a tirania do espírito nos transformasse em genealogistas!
İnce zekanın zararı nedir?
Para que serve a argúcia?
İnce zekanın kökeninde haddini bilmek yatar.
A alma do arguto deve reconhecer os seus limites.
Şimdilerdeyse Danton'un abartı konuşma sanatı ince zekanın yerini almış durumda.
Agora a fanfarrónica retórica de Dante... substituiu a argúcia.
Kişinin kendisinin mükemmel olduğuna inanması, hasta bir zekanın işaretidir.
Acreditar na perfeição é muitas vezes sinal de uma mente doentia.
O sinyal bize zekanın işareti olarak güçlendirilmiş olarak geri gönderildi.
Esse sinal foi-nos reenviado, extremamente amplificado um signo inequívoco de inteligência.
Duydum ki, tüm zekanıza rağmen, anlayamayacağınız... çözemeyeceğiniz tek problem, burada ne yaptığınızmış.
Ouvi que com todos os vossos cérebros, a única coisa que não podiam compreender o único problema que não podem resolver, é o que estão a fazer aqui.
Eğer parmakların da zekan kadar uyanıksa, gerçekten hırsızların prensi olmalısın.
Se seus dedos forem ligeiros como seu cérebro, você é o príncipe dos ladrões.
Bay Graham, o mükemmel zekanızın size anlatmaya çalıştığı şey son derece basit :
O cérebro entende me perfeitamente engenhoso, É muito simples.
Zekanı kimden aldın bilmem ama... Bu gözleri sana Tanrı vermiş olmalı!
Não sei onde tem a inteligência, mas Deus deve ter-lhes dado bons olhos.
Zekanızın gücünü duygusallığa kapılarak boşa harcadınız.
Destruiu a argúcia de sua mente mergulhando no sentimentalismo.
Bundan ortalamanın üstü bir zekan olduğu sonucunu çıkardık.
Deduzimos que possui uma inteligencia acima da media.
Birazcık zekanız olursa belki birgün yaşamınız kurtulur.
Esta informação pode salvar sua vida um dia.
Tebrikler. Arkadaşlarınızın yerini tespitteki zekanız takdire değerdi.
Foi notável a forma como localizaram os vossos companheiros.
Şakacısın ve hatta zekan da var.
Você é esperta, inteligente.
Bizim seni öldürme arzumuz seni zekanı aşar, sonsuzluğun sınırlarına dayanır, eğer onun bir sınırı varsa tabii.
Não sabias que te queremos matar mil vezes, até aos limites da eternidade, se a eternidade pudesse ter limites?
Orca balinaları hakkında beni sorguya çektiğin vakit amacın herhalde zekanı geliştirmek değildi, zekan varsa tabii.
Quando me fez perguntas sobre as baleias assassinas, não foi para se cultivar, digamos assim.
O halde, parlak zekanızı benimle de paylaşır mısınız acaba?
Nesse caso, dar-me-ia o prazer de ter a sua esplendorosa companhia? Estou deslumbrado.
Siz şu anda, sizin bile bütün bu zekanıza rağmen algılayamayacağınız, sadece bireysel değil aynı zamanda çok güçlü bir örgütün yoluna çıkıyorsunuz.
Está no caminho não de um indivíduo, mas de uma poderosa organização, cujo verdadeiro alcance, nem o senhor com toda a sua inteligência, conseguiu ainda compreender.
Duygusallığın, mizah anlayışın, zekan buradan geliyor.
É daí que vem a tua sensibilidade.
Bu kısa kalışınız süresince, zekanızı, nüktelerinizi ve yellenmekle ilgili komik esprilerinizi öğrenmek için dört gözle bekledim.
Durante a vossa breve estadia, tentarei aprender mais do vosso humor, os vossos trocadilhos e as vossas divertidas piadas sobre a flatulência.
Bu bir zekanın işi olabilir mi?
Poderia tratar-se de um ser inteligente?
- Zekanı kullansana! O bir kadın.
- Usa o reu bom senso!
Zekanın özü.
Computador.
Buraya zekanıza ve anlayışınıza hitap etmeye geldim.
Devo contar a James. Não, por favor!