Zekâya translate Portuguese
47 parallel translation
Diyelim ki babaları da aynı, anneleri de hiç tamamen aynı zekâya sahip altı kız ve erkek kardeş duydunuz mu siz?
Mesmo do mesmo pai e da mesma mãe, que seis irmãos e irmãs de que tenham conhecimento, têm a mesma mente?
Sybok kadar inatçı bir zekâya sahip kimseyi tanımadım.
Sybok tem uma inteligência prodigiosa.
Yani yapay zekâya girecektin.
Entrar na inteligência artificial.
- Yani? Phoebe, hiç bir zaman senin gibi zekâya sahip olamam, ne yaparsam yapayım.
Phoebe, nunca vou ter o tipo de esperteza que tu tens, faça eu o que fizer.
Senin gibi bir zekâya sahip olan birisinin öğrenmesi, fazla zaman almaz.
Não levará muito tempo para você aprender. Não alguém com uma mente feito a sua.
Zekâya zekâ yeteneğe yetenek eklendikçe vites değişir.
À medida que as inteligências e as habilidades se vão sobrepondo, a velocidade vai variando.
Hepimizin karar verebilecek zekâya sahip olduğunu biliyorum. Ama bana göre Sloane hâlâ bir suçludur.
Sei que somos todos qualificados para tomar decisões, mas, para mim, o Sloane ainda é um criminoso.
Sana açıklayayım, görülen o ki kıvrak bir zekâya sahip değilsin.
Deixe-me soletrar para si, porque claramente não é dos mais inteligentes.
Atlantis'in işletim sistemini yeniden yazıp hata korumalarını kapatmak. İnanılmaz zekâya sahip olan biri gerekiyor.
Reprogramar o sistema operativo e desactivar as salvaguardas é para uma inteligência superior.
Zekâya dair bir şey göremedim henüz.
Até agora, ainda não vi nenhuma.
Afedersiniz ancak, başka bir gezegende zekâya sahip yaratıklar olduğu keşfedilse bundan bizim de haberimiz olmaz mıydı?
Desculpe, mas a ser verdade, não teríamos já ouvido... acerca da descoberta de vida inteligente noutro planeta?
Bir kadının belirli bir meziyeti varsa örneğin, derin bir zekâya sahipse, o meziyet, derinlerde bir sır olarak kalmalıdır.
Se uma mulher tiver uma superioridade especifica, por exemplo uma mente profunda, é melhor ser mantido em segredo.
Kas gücü, zekâya gerek yok.
Só músculos, sem cérebro.
İçinde savaşma arzusu olan adamlar, neden savaştıklarını bilip, kiminle savaştıklarına bakmaksızın askeri dehaların ya da, normal zekâya sahip insanların komutasında dakikada 30 mermi atabilen makineli tüfekle ya da sopayla bile mücadele edebilirler.
Homens com desejo de combater e que também entendam por que razão o fazem, independentemente de contra quem estão a lutar ou se são comandados por génios militares ou por pessoas normais, lutando com paus ou metralhadoras que disparam 30 munições por minuto,
Aynı benim gibi, başka bir Yapay Zekâya benziyor.
Creio que é outra IA. Como eu.
Ne kadar keskin bir zekâya sahip olduğumu görüyorsunuz.
Isso é para te mostrar, que sou dura como pedra.
Bernie, bu sektörün en yaratıcı zekâya sahip komedyeniydi.
O Bernie tinha a mente mais criativa e cómica na indústria.
Biliyorum. Suç konusunda üstün zekâya sahip.
Eu sei, ele é um génio criminoso.
Güce ve zekâya sahipsin. Ama bunu denemezsen, kralım olamazsın.
Tens força e inteligência, mas se não tentares, não és o meu rei.
Anti sosyal, başarısız tutarlı fakat aradığımız adamdaki zekâya sahip değil.
Fracassado, anti-social... É viável, mas não é inteligente como era o nosso homem.
Quantum Fiziğinde okuyor...,... ve aynı seviyede zekâya sahip olacaklar.
Ele está a receber o seu PhD em física quântica, então definitivamente estarão na mesma página intelectualmente.
Senden üstün bir zekâya saygı göstermekte zorlanıyorsun, değil mi?
Não dou muito crédito à resistência a um melhor entendimento.
Senin gibi zekâya ve vizyona sahip biri Gözcüler tarafından fark edilir değer verilir, hatta saygı gösterilirdi.
Um homem com o seu assombroso intelecto e visão seria reconhecido pelos Observadores, valorizado, reverenciado até.
Seni iyi yetiştirmeyi istemem, makul bir zekâya sahip olmam ve orta derecede hijyenli olmam da benim hatam değil.
E não é culpa minha se prefiro boa procedência... inteligência razoável e higiene pessoal aceitável.
- Mantığa inandığını söylüyorsun. Ve zekâya.
- Dizes acreditar em razão e lógica.
Bu kadar inanılmaz bir zekâya sahip olmanın bedelini ödüyorsun.
É o preço que se paga por se ter uma mente extraordinária.
Ne yazık ki dünyadaki en büyük zekâya sahip olmak imkânsızı başarmanı her zaman sağlamıyor.
Infelizmente, ter o maior intelecto na terra nem sempre ajuda a fazer o impossível.
Canavar ıslah olmaz ve söylenenleri anlamayan ilkel bir zekâya sahip.
A criatura é incorrigível. E sem o mínimo de inteligência.
Yani sen inanılmaz güçleri olan ve süper zekâya sahip türünün son örneği olan bir uzaylı mısın?
Então, és um alienígena, o último da tua espécie... com poderes incríveis e super inteligência?
Onun yaptığına inanmıyorum. Ama o bunu yapacak zihinsel zekâya sahip biri.
Não acredito que o tenha feito, mas é intelectualmente capaz disso.
Odadaki en keskin zekâya sahip olduğunu kanıtlama açlığı vardı resmen.
Ele tinha uma necessidade insaciável de provar que era o mais intelectual na sala.
O zaman birkaç telgraf çekecek kadar zekâya sahip olmalısın.
Então deves ter a capacidade de enviar alguns telegramas.
Biz burada zekâya, sanata takım çalışmasına ve spora önem veririz.
Aqui focamo-nos essencialmente na tua mente, nas artes, no trabalho em equipa e no desporto.
İlk karşılaştığımda seni ortalama zekâya sahip biri sandım ama yaptığın plan aptalca.
No início, tomei-te como alguém de inteligência mediana, mas esse plano é estúpido.
Böylesine ender zekâya sahip birinin niye eski, hurda bir buz nakliye gemisinde çatlakları kapatıp, göstergeleri onararak hayatını heba ettiğini hiç merak etmedin mi?
Nunca se perguntou porque alguém tão obviamente inteligente estava a perder a sua vida a selar fissuras e a arranjar aparelhos num antigo e arruinado transportador de gelo?
Bir yaşındaki bir çocukla aynı zekâya sahip görünüyor.
Ele parece ter a mentalidade de um bebé de um ano.
O yüzden üst işlevleri, ikinci bir yapay zekâya yönlendirildi.
As funções superiores são então desviadas para uma IA secundária.
Gordon Clark çok eşsiz bir zekâya sahip. - Belli.
O Gordon Clark tem uma mente única.
Hawkeye, başka bir zekâya daha ihtiyaç duyabileceğimizi söyleyen sendin.
Gavião, tu é que disseste que precisávamos de outro cérebro.
Bütün babalar kızlarının erkek çocukları kadar zeki olduğunu bilir. Aynı zekâya sahipler.
Todos os pais que sabem que a sua filha é tão esperta como o seu filho, que tem a mesma inteligência.
Eğer karşımızda ortalama, normal, yaşına uygun zekâya, davranış biçimine ve hafızaya sahip biri olsaydı bu doğru da olabilirdi.
E podia ser verdade para alguém com uma inteligência e uma memória normal.
Fraser askerî bir zekâya sahip olduğunuz kanıtlandı. Ancak kararım genç bir subay tarafından sorgulanacak da değil.
Fraser, provou que tem uma boa mente militar, mas não permitirei que a minha decisão seja contestada por um oficial subalterno.
Bu taşralılar basit zekâya sahip olurlar.
( Japonês ) Estes ladrões todos têm mentes espertas!
- Tanrı biliyor ya, gerekli zekâya sahip.
Deus sabe que ele tem inteligência para isso.
Bana devlet için çalışan özel zekâya sahip biri olduğunu söyledin ama bundan şüpheliyim, çünkü beynin yarısını kullanan biri bile o akşam yemeğinin bir başarı olduğunu düşünemezdi.
Disseste que és especial e que trabalhas para o governo, mas duvido disso, pois ninguém com meio cérebro podia pensar que aquele jantar foi um sucesso.
Bugüne kadar ölçülen dördüncü en yüksek zekâya sahibim : 197.
Tenho o quarto QI mais alto já registado, 197.
12. seviye zekâya sahibim.
- Ótimo, pode ataca-lo com o seu diploma!