Zevkle translate Portuguese
1,245 parallel translation
Evet, zevkle!
Sim, qualquer coisa!
- Zevkle.
- Com prazer.
Bu arada Dr. Rosen size zevkle yardım edecek.
Entretanto, o Dr. Rosen vai ajudá-lo.
- Zevkle.
- Com todo o prazer.
Zevkle.
Será um prazer.
Zevkle.
O prazer é meu.
Zevkle!
Com prazer!
Birilerinin gırtlağınıza çökmelerini zevkle bekleyeceğim.
Anseio enfiá-las pela suas goelas abaixo.
Jacquart şatoyu zevkle geri verecek.
Esse Jacquart vai devolver o castelo ao som de escudos sonantes.
Bunu zevkle yapacağım, haydut.
Será um prazer matá-lo depois, desgraçado.
Zevkle yapacağım.
Vou mesmo gostar.
- Zevkle.
- Seria um prazer.
- Zevkle yapacağım. Sosisli!
Com muito prazer.
Sekreterim senin dönüş işlemlerinle zevkle ilgilenecektir.
A minha secretária terá o prazer de assegurar, o regresso da sua acomodação.
Adamı zevkle adalete teslim ettim.
Adorei prender aquele cretino.
Zevkle, dostlarim.
Com prazer, meus amigos, com prazer.
"Zevkle" mi?
"Com prazer"?
Başaramazlarsa bütün yayımcılar onları zevkle kabul eder.
E se falharem, qualquer editora gostará de ficar com eles.
Tam anlamıyla bir kadın sevdin mi hiç kulağındaki sesinin onun bedeninin ürpermesine neden olabilen ve yalnızca ağlamanın onu tam rahatlamaya getirebileceği öylesine şiddetli zevkle patlayan?
Já amou uma mulher tão completamente... que, ao mero som de sua voz... seu corpo estremecesse... com tal intensidade de prazer... que só chorando teria o orgasmo total?
- Zevkle
- Com prazer.
Zevkle.
Com prazer.
- Zevkle.
Com prazer.
- Odo, onları mekikte güvenli bir yere koy. - Zevkle Komutan.
Odo, leve esta pessoas para o runabout.
... ve sonunda ışık söndüğünde tam 15 dakika sürdü. ... ve tekrar açıldığında tek gördüğüm bir kadının iniltisiydi. ... bu dünyada sanki kaybolmuşcasına... büyük bir zevkle yükselen bir inleyiş.
E finalmente, passados 15 minutos, quando as luzes voltaram, tudo o que poderia ouvir era o queixume de uma mulher, num crescente êxtase, perdido para o mundo, à beira de um penhasco.
Büyük bir zevkle bağırmıştı.
Exclamou ele com entusiasmo.
Tamam, zevkle.
Com certeza.
Biliyorsun, işi asla zevkle karıştırmam.
Ó Judite, sabes perfeitamente que em serviço não brinco.
Zevkle, Haşmetlim.
Com prazer, senhor.
Zevkle baba.
O prazer é meu, pai.
- Büyük bir zevkle satar.
- Ficará contente por vendê-lo.
- Zevkle.
- Com todo o gosto.
Zevkle katılırız Albay.
Teremos o maior prazer, coronel.
Zevkle tatlım.
- Adoraria, querido.
Evet. Zevkle.
Sim, com muito gosto.
Zevkle.
Mas vai ter que passar por nós, primeiro.
Zevkle.
Apanhe-o!
Büyük bir zevkle.
O prazer foi meu.
Onu bana gösterdiğiniz için size minnettarım. Yaşlı ve evli bir adam olmasaydım onu dansa zevkle kaldırırdım. Ama dans ettiğim günler geride kaldı.
Foi amável em apontá-la... e, se não fosse casado, seria um prazer tirá-la... mas me aposentei.
- Sizi memnun edecekse, zevkle.
Se lhe dá prazer, terei muito gosto.
Büyük bir zevkle gelirim, dediğim gibi, suça bayılırım.
Gosto da sua companhia e, já lhe disse, sou completamente fascinada pelo crime.
- Büyük zevkle.
- Será um prazer.
- Zevkle efendim.
- Com muito prazer.
- Zevkle
- O prazer foi todo meu.
Eğer orada durup zevkle seyredeceksen hemen burayı terket.
Se vais ficar aí a congratular-te, mais vale ires embora já.
Zevkle seyretmiyorum.
- Ainda não acabei de me congratular.
Sonra zevkle seyredeceksin.
E então serás tu a congratular-te.
Zevkle seyretmek istemiyorum.
Não quero congratular-me.
- Zevkle, hain!
Será um prazer, traidora!
Büyük zevkle, sevgili bayan.
Com muito gosto, querida senhora.
Zevkle.
Até logo.
Zevkle.
Prazer.