Zil translate Portuguese
1,242 parallel translation
Lanet olası zil!
Maldita campainha!
- Karnım zil çalıyor.
- Eu estou mais que pronto para elas.
Zil caldida herif kurtuldu.
Salvo pelo toque.
Bu telefonların her birinin kendi özel zil sesi var.
Cada um desses telefones tem um toque único.
Zil kırılmış.
A campainha está estragada.
Eğer kulaklarının arkasından itibaren sırtın ayak bileğinle paralelse bu zil çalacaktır.
Se tu te deitasses de costas com os teus calcanhares atrás das orelhas isso lembraria algo.
Tanrım, çocuk sizin evde zil yok mu?
Credo, nunca ouviste falar em campainha?
Pembeydi ve gökkuşağu renklerinde süsleri vardı kenarlardan sallanaıyorlardı. ... ve bir zil ve büyük beyaz bir sepet. ... içine büyük papatyalar koyardı.
Era cor-de-rosa, tinha borlas da cor do arco-íris nos manípulos, uma campainha e um enorme cesto branco com margaridas de plástico coladas.
Boynunda zil olan bir kedimiz olacaktı. Kedi için yaptıracağımız küçük kapıdan girdiği zaman sesini duyacaktık.
Podíamos ter um gato com um guizo ao pescoço para o ouvirmos cada vez que entrava pela portinhola.
- Ne oldu? - Zil çaldı.
- O que aconteceu?
Hayatım, bir kere bana Zil Çaldı Kurtuldum'u sevdiğini söylemiştin.
Uma vez disseste-me que adoravas a série Saved By the Bell.
Masanın altında bir zil var.
Há uma campainha por baixo da secretária.
Pekâlâ, karakterlerin biraz daha gerçekçi olabilmesi için birkaç zil ve düdük ekledim.
Bem, eu, eu apenas adicionei um pouco de tempero para fazer os personagens serem mais realísticos.
Bir adam gelir ve zil çalardı... etrafına doluşurduk.
Vinha um homem, tocava a buzina e nós íamos todos a correr.
Haydi dostum, açlıktan karnım zil çalıyor.
Vamos embora. Estou cheio de fome.
Zil çalışmıyor, ışıklar sönük, kapının üzerinde isim yok.
A campainha não toca, não há luz. Não tens o nome na porta.
Ve zil çaldı.
Toca o gongo.
Ve zil çalıyor.
E soa o gongo.
- İşte zil Haywood dışarı çıkıyor. ... yumruklar atıyor, koşuyor üstüne.
Haywood está a aparecer a atirar socos, a correr.
Zil çaldı.
A campainha está a tocar.
Bu zil, kapı ziline bağlı.
Isso está ligado à campainha da porta.
Zil, parkelere yansıyan bir titreşim yayıyor. Böylece kapıda birinin olduğunu anlıyor.
Ela emite vibrações... que reverberam pelo assoalho.
Peki. Camı kaldırmaya çalışan olursa zil çalacak.
Se alguém tentar levantar o vidro, a campainha toca.
O zaman numarayı çevirirsem zil sesi gelmez.
Se eu ligar para ele, não vai tocar?
- Zil çalacak.
- A campainha vai tocar.
- Galiba zil takıp oynuyorlar.
- Acho que estão a dançar.
- Zil üç saniye önce çaldı.
- A campainha tocou há três segundos.
Cevaplanan zil bir tane azaldı
" Uma campainha a menos para responder
Çalınacak zil bir tane azaldı
"Uma campainha a menos para responder..."
Birazdan zil çalar.
Iremos ali à esquina.
Bugün zil bozuldu ve tamir edemediler.
A campainha avariou-se esta manhã e eles não conseguiam arranjá-la.
Zil.!
Bell!
- Zil çalışmıyor.
- A campaínha não funciona.
Zil çalışmıyor.
- Não funciona.
- Bir zil sesi duyuyor musun?
Não me recordo.
- Evet, ama zil sesi falan yok.
Sim, mas não me lembro.
Burada kıyafetlerinizi koymanız için bir dolap ve burada da bir zil var.
Aqui tem um armário para a roupa. E aqui tem uma campainha, caso nos queira chamar.
Şans işte zil çaldı. Yoksa işi bitmişti.
A sorte dele foi a campainha tocar.
Bir zil sesi üzerine söylenebilecek hiç birşey yok....
Não significa nada.
Ve bu zil sesi şey değilse...
- Se este toque fosse um animal...
Şey aslında birkaç defa zil çaldı.
Nada de chamadas, só toques esporádicos.
Zil çalınca baylar.
Quando tocar a campaínha, senhores.
- Zil!
- A campaínha?
Bu da zil.
Tocou a campainha.
Karnım zil çalıyor.
Tenho fome.
Tamam, hatırlamalıyım ki büyük zil sesi kapı, küçük zil sesi fırın.
Tenho de me lembrar que a campainha grande é a porta... e a pequena é o forno.
Gitmeliyim. Zil çaldı.
Tenho de ir.
Sadece bir zil sesiydi!
Só tocou.
Peki bu zil sesi ne kadar sürdü?
- Ainda bem.
İkinci zil, 2. zil Radardaki ikinci zil!
Segundo toque. Segundo toque no radar.
İnan bana, çalışmayan zil değil.
Acreditem.