English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Z ] / Ziyafet

Ziyafet translate Portuguese

843 parallel translation
Takasçı, Nanook'un çocuklarından bazılarına ziyafet çekiyor-Domuz yağı ve deniz bisküvisi.
Alguns filhos de Nanook recebem um banquete do mascate - biscoitos do mar e banha!
Şimdi onun için harika bir ziyafet sunacağım... ve babası için de.
E agora tenho uma surpresa para ela... e seu pai!
Ziyafet saat 20 : 00'de.
O banquete só começa às 8.
Ben... Bu ziyafet için hepinize teşekkür etmek istiyorum.
Quero agradecer-vos, amigos, por este banquete.
Harika bir ziyafet.
Está tudo óptimo, de certeza.
Ziyafet, ha?
Com que entäo, um banquete...
Onu bulduklarında, Rico için ziyafet falan olmayacak.
E quando o encontrarem, o Rico näo vai ter nenhum banquete.
En çirkinler dış tarafta yürüyecek böylece soylu beylerin gözlerine ziyafet çekeceğiz.
Os mais feios devem marchar nas alas... É para os ilustres senhores terem muito que ver.
Gözlerine ziyafet çek. Grant'ın mezarı.
Deleita-te com o Túmulo de Grant.
Sparkling Springs Gölü ZIYAFET DANS EGLENCE
Lago Sparkling Springs JANTAR DANCANTE
Lordum! Ziyafet için giysiniz.
Vossas vestes para o banquete.
Ama zaten kendine ördek ve tavuklardan oluşan bir ziyafet çekti. Bir çift kuğunun lafını bile etmeyelim.
Ele acabou de comer patos e galinhas e também cisnes.
- Tatil ilan edip ziyafet düzenleyelim.
- Dêem um banquete e um feriado.
- Bayraklarin altinda bir ziyafet!
- Um banquete cheio de estrelas!
Eskiden burası ziyafet salonuydu.
Aqui era o salão de banquetes antigamente.
Nadan, yıllarca hatırlanacak bir ziyafet hazırla. Haydi şarap ve müzik.
Prepare um banquete inesquecível... com muita música e vinho.
Tek odalı malikanemde büyük bir ziyafet verdiğimi hayal edebiliyorum.
Estou a ver-me a oferecer um grande banquete na minha mansão de uma divisão.
Bir keresinde şerefine bir ziyafet verilmişti ve masasına oturmayı kabul etmedi çünkü her tarafta ketçap vardı.
Lembro-me uma vez, num banquete em sua honra... ele recusou-se a sentar na mesa do orador porque estava rodeado de ketchup.
Çocuklara ziyafet veriyorum.
Pensei em dar às crianças um deleite.
Görüntünüz insanın gözlerine bir ziyafet gibi geliyor!
Devo dizer-lhe que é um regalo para os olhos.
Ona güzel bir ziyafet hazırlamak için pazara gitmiştim.
Então, fui ao mercado comprar-lhe coisas para uma boa refeição.
Büyük bir eğlence oldu, büyük bir ziyafet.
Demos uma grande festa.
"Dans edecekler, şarkı söyleyecekler ve ziyafet verecekler."
Haverá danças, festas e canções.
Tatlım parayı aldığım ilk gün Sana mükemmel bir ziyafet vereceğim
Querida, a primeira coisa que vou comprar com o dinheiro da recompensa, é o maior bife do Kansas, para pores na bochecha.
Bir şey daha. Gemiye döndüğünde, bütün tayfaya de ki en iyi romumla kendilerine ziyafet çeksinler.
E mais uma coisa, quando voltar ao barco, diga a toda a tripulação para beberem do meu melhor rum!
Ya onlarla vatanına geri döner, ya da daha kötüsü, benim kıymetli silahlarımı onlara yağmalattırır. Hatta beni yiyerek ziyafet çekerler.
Regressaria com eles à sua terra ou pior ainda, guiá-los-ia para saquear as minhas preciosas coisas, e inclusivamente, desfrutaria de um festim á minha conta.
Şereflerine bir ziyafet verirsiniz.
Dará um banquete em homenagem a eles.
Ziyafet gecesinden bu yana, saraya kapandı kendisiyle konuşmak isteyenleri geri çeviriyor uyumak istemiyor, yemek yemiyor kitapları karıştırıp duruyor, sonra da ümitsizce kenara itiyor.
Desde a noite do grande banquete, ele se trancou no palácio rejeitando todos que queriam falar-lhe recusando-se a dormir ou a se alimentar procurando em muitos livros, só para largá-los em desespero.
Haftaya, Bağdat'ta ziyafet çekersin. Düğünümüzde.
Numa semana, se estará celebrando o nosso casamento em Bagdá.
Bugün ziyafet, yarın açlık.
Um tordo e uma pedrada.
Senin yemeklerinden sonra bu ziyafet sayılır.
Após uma semana a comer, da sua comida isto é o paraíso.
Mars çayırında da 11 bin plebe ziyafet vermişsin.
E deste um banquete a 11.000 plebeus no campo de Mars.
Pek ziyafet denemez.
Não se pode chamar bem um banquete.
Muhteşem bir ziyafet.
Um banquete fabuloso.
Avlanıp ziyafet çekmek ve keyfime bakmak için ben tek başıma kayalıklara gidiyorum.
Vou sozinho para as rochas caçar, festejar e divertir-me.
Yarın etimiz olunca ziyafet yapacağız.
Amanhã, assim que arranjarmos carne, faremos um festim.
Kendinize bir ziyafet çekersiniz artık, Başçavuşum.
Aqui está, meu Sargento-Ajudante. Vai regalar-se...
Hadi gerçek bir ziyafet çekelim!
Sim, vamos fazer um banquete!
" Devrim eğlenceli bir ziyafet değildir.
" A revolução não é um jantar de gala.
Unutamayacağın bir ziyafet olacak.
Vai comer algo que nunca mais vais esquecer.
Bu akşam bir ziyafet veriyorum. kapım herkese açık. sevdiğim herkesi davet ettim.
Esta noite, dou uma festa tradicional, para a qual convidei várias pessoas que estimo, vós entre elas.
Gidip, kendimize bir ziyafet çekeceğiz.
Jantar à fartazana.
Orada'Mission'da bir ziyafet olacak ve özel bir sandalye yapacağız bu yüzyirmi kiloyu destekleyecek.
Haverá um banquete na Missão e dizem que farão uma cadeira especial... que aguente 120 Kg.
Burada Başkanın onuruna bir ziyafet var.
Termina aqui com um banquete em honra do Presidente.
Haftada bir akvaryum balığınıza iyi bir ziyafet çekin.
Uma vez por semana, dê uma boa refeição ao seu peixe.
Ağzındaki kuş tüyleri kendine gerçek bir ziyafet çektiğini gösteriyor.
Está com ar de quem acabou de engolir um.
Tat alma cisimcikleri tarihte hiç bu gece senin olağanüstü somon musunla olduğu kadar nefis bir ziyafet çekmemiştir.
Nunca em toda a história suas papilas gustativas foram tão excitadas... quanto esta noite com vossa extraordinária mousse de salmão.
Haydi, gel, Bobbie, bu gerçek bir ziyafet.
Sardinhas, biscoitos, ginja... Passas...
Eve dönen kardeş için ziyafet.
A festa para o irmão recuperado.
"LITTLE CAESAR" BANDELLO'YA SEVENLERİ ZİYAFET VERDİ
"little CAESAR" BANDELLO HOMENAGEADO POR seguidores
Bir ziyafet çekelim.
Ótimo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]