Zorlandı translate Portuguese
1,173 parallel translation
Neden bu kadar zorlandığımı bilmiyorum.
Não sei por que estou tão nervosa!
Yeri bulmakta zorlandınız mı?
Tiveste algum problema para encontrar o lugar com as minhas explicações?
Size bir sinyal yollamakta bile zorlandık.
Levámos um dia a encontrar um ponto onde tivéssemos sinal.
Karar vermekte zorlandığımı sanmasını istiyorum.
Quero que ele pense que estou a pensar se aposto ou não.
Joe Cooper, Beerswears fabrikasında çocukların çalıştığını duyduğunda, erken yaşta fahişeliğe zorlandıklarını duyunca hemen oraya uçtu.
Quando Joe Cooper soube, que na fábrica Beerswears trabalhavam crianças que nem idade para se prostituírem tinham, foi para lá.
Adayın fazla sert denebilecek vücut hareketleri... gözümüzü biraz korkutmuş olsa da, yaylılar bölümünün birincisini seçmekte de pek zorlandığımız söylenemez.
Não foi difícil escolher a vencedora do instrumento de cordas... embora ficássemos um tanto enervados... com os movimentos corporais enfáticos da candidata.
Karşılama partisi yerine Hess İngiliz hava sahasına girince vuruldu ve paraşütle atlamaya zorlandı.
Em vez de uma festa de boas-vindas, quando Hess entrou no espaço aéreo britânico, foi abatido pela Força Aérea Real e obrigado a lançar-se de pára-quedas.
Köpek türünün zorlandığını ve rahatsız edildiğini gördüm.
e achei-o uma visão constrangedora e perturbadora da mente canina.
Ama, çocuklarımızın, sizin çocuklarınızla aynı akademiye giremediğini veya şehir dışında oturmaya zorlandığımız gerçeğini değiştirmez.
Mas não muda o fato das crianças não poderem frequentar as mesmas escolas que as suas... ou que somos forçados a viver fora do centro da cidade.
2 aydan beri bu alanı geçiyoruz ve şimdiden zorlandığımızı hissetmeye başladık.
Estamos atravessando esta expansão apenas há 2 meses e já estamos sentindo a tensão.
Sana dediğim gibi, işgal esnasında, bu işleri yapmaya zorlandım.
Como já te expliquei, durante a ocupação, me vi obrigado a improvisar.
Annesi, Bobby'nin arkadaş bulmakta zorlandığını söyledi.
A mãe dele diz que o Bobby não consegue fazer amigos.
- Pekala. Açıkça zaman için zorlandığını görebiliyorum.
Vejo que estás pressionado pelo tempo.
Bu günlerde ruhumun öldüğü görüldü... Hayatım kontrolden çıkmaya zorlandı...
Estes dias têm visto o meu espírito a morrer, a minha vida está descontrolada.
Ayakta durmakta bile zorlandıkları halde niye onları bu kadar zorluyor?
Porque é que ele insiste com eles quando eles quase não se aguentam em pé?
Ignatz sosyalistler aleyhine tanıklık... etmeyince emekli olmaya zorlandı.
Ignatz recusou presidir a julgamentos revanchistas contra os Comunistas.
Thomas Crown bir şey satmaya zorlandı.
O Thomas Crown forçado a vender alguma coisa!
Bu pislikler hakkında bilmen gereken şey... uyuşturucuyu ne yaptıkları değil, zorlandıkları tek şeyin parayı transfer etmek olduğudur. İşin bu kısmında benim için yapılacak en iyi şey, parayı takip etmektir. Çünkü parayı saklayamazsın.
Mas o que acontece com traficantes é que mesmo que vendam a droga, o mais difícil é movimentar o dinheiro.
Şimdi anladım. O yüzden... UOLA ve Berkeley'deki kayıtlarınızı ararken zorlandım.
Daí a minha dificuldade em encontrar dados sobre si na universidade da Califórnia e em Berkeley.
Terzi fazlasıyla zorlandı.
Foi bastante difícil para o alfaiate.
Spike onu Sunnydale'in yukarısından kazıp çıkardı ve Buffy yüzüğü ondan almak için hayli zorlandı.
O Spike esburacou Sunnydale à procura dela... mas apanhou uma tareia da Buffy, e deixou-a para trás.
İnsanlara güvenmekte zorlandığımı biliyorsun ve böyle davranarak işimi hiç kolaylaştırmıyorsun.
Tenho um problema em confiar nas pessoas, e tu não estás a ajudar.
Şirkete zorla girildiğine ya da kasanın zorlandığına dair bir kanıt yok.
O problema é que não há indícios de entrada forçada na casa ou no cofre.
Biliyorsun, kralın bütün atları ve bütün adamları baş edemiyorlar. Bu kez gerçekten zorlandı.
Sabem, "Nem todos os cavalos e os homens do rei conseguiam pôr..."
Gelmekte zorlandığını düşündüm.
Pensei que estivesse a fazer-se difícil.
Kendime inandırıcı bir rol ayarlamakta oldukça zorlandım.
Bom, fui forçado a retroceder quanto à credibilidade em meu papel.
Ateş edip Sha're'nin hayatını sonlandırmaya zorlandım.
Fui obrigado a atirar e a terminar a vida da Sha're.
Sanki, bilirsin ya, orama bakarken..... çok zorlandı sanki.
Pareceu-me que lhe custou examinar-me lá em baixo.
Bunu yapmanız için zorlandınız mı?
Foi forçado a fazer isso a outros prisioneiros?
1942 yılında, tutuklandım, sorguya çekildim ve yalan bir itirafnameyi imzalamaya zorlandım.
Em 1942, fui detida, interrogada e obrigada a assinar uma falsa confissão.
Babası utançtan okulu bırakmaya zorlandı.
O pai foi obrigado a demitir-se da escola.
Hayatımız boyunca itaatkar olmaya zorlandık.
Tivemos papéis submissos a vida toda.
- Evet, sessiz olsun. Uyumakta çok zorlandı.
- Sim, teve problemas em adormecer.
Seni buluncaya kadar çok zorlandık.
Foi difícil encontrar-te.
Bana gece uyumakta zorlandığını söyledi.
Ele disse que teve dificuldades em adormecer.
İblis dışarıdan zorlandığında, tüm pisliği serbest kalıyor.
O demónio fica baralhado quando é forçado a sair.
Derin damar trombozu var. Hipoksik ve elektrokardiyogramda sağ ventrikülün zorlandığı çıktı.
- Tem uma TVP, tem hipoxia e desvio para a direita no ECG.
Gelmekte zorlandınız mı? Hayır. Arabamı çıkarmaya çalışmadım bile.
Não, nem pensei no carro.
Zorlandı.
Passou um mau bocado.
Stewie'yi büyükanne ve büyük babasını ziyarete Palm Springs'e gönderirken bile zorlandım.
Já é difícil ter o Stewie lá longe em Palm Springs a vistar a avó e o avô.
Scorpius'u gerçekten kafamda taşıyorum. Ve ölmesine izin verirken zorlandım.
Scorpius na minha cabeça... e foi duro deixá-lo morrer.
Beden dersinde zorlandığından veli-öğretmen görüşmesi için okula gelmek zorunda kaldığım zamanı hatırlıyor musun?
Lembras-te quando eu lá fui falar com o professor, porque estavas com dificuldades em Educação Física? Sim.
İsimleri hatırlamakta zorlandığım için herkese lakap taktım.
Era difícil decorar os nomes, por isso, arranjei alcunhas.
Ama hapisten sonra karşı cinse uyum sağlamakta zorlandın değil mi?
Mas teve dificuldade em adaptar-se ao sexo fora da prisão.
Evet, anlıyorum, sadece bu evden bin mil uzaktaki bir askeri... okulda yaşamaya zorlandığım gerçeğini ve gerisini unutmaya çalışıyordum.
Certo, veja, eu continuo esquecendo isso, sendo forcado a viver... a mil milhas de distancia em uma Escola Militar e tudo.
İkinizin de cinsel konuları kelimelere dökmekte zorlandığını seziyorum.
Sinto que têm dificuldade em verbalizar os vossos problemas sexuais.
Seven of Nine onu anlamakta zorlandı.
Sete de Nove vem tentando entendê-la.
Alıcı sıkıştırmakta zorlandı.
Abarrotou o transceptor.
Yaşlı Dan Tucker. Bunu söylemekte çok zorlandın mı?
O velho Dan Tucker...
Peki, o zaman bir baston kullanırsın. Görmekte zorlandığını söyledin.
Pronto, uma segunda bengala.
Ne kadar zorlandığını biliyorum.
Sei o quanto foi difícil para ti.