Zorlanmak translate Portuguese
46 parallel translation
Teşekkür ederim bayım. Ama izin verin şunu da ekleyeyim ben aynı zamanda ne istemediğimi de bilirim, ve acele karar vermeye zorlanmak istemiyorum.
Obrigada, mas acrescento que também sei o que não quero, e não quero ser pressionada.
Zorlanmak istemem.
Não adianta ser muito complicado.
Bizler sizin topluluğunuza karışmaya zorlanmak istemiyoruz.
- A princípio, talvez, mas...
Gizlenmeye zorlanmak.
Será melhor que a prisão? Temo que se uniu a nós num momento pouco propicio. trouxe-o para nós quando não estamos no melhor. - Forçado a esconder-me.
Bugün buraya Huckleberry Finn'i evlenmeye zorlanmak için toplandık.
Estamos hoje aqui reunidos para forçar este homem, Huckleberry Finn... A casar-se.
benimle zorlanmak hakkında konuşmaya bile cüret etme, Buddy.
Nem te atrevas a falar de pressionado, Buddy.
CIA'in tahminlerine göre, her yıI elli bin ile yüz bin arası kız ya da erkek çocuk ve kadın satıImak veya seks işçiliğine zorlanmak için Amerika'ya kaçırıImakta.
A CIA estima que entre 50 a 100 mil raparigas, rapazes e mulheres são traficadas, anualmente, para os EUA, para proxenetas, ou para serem vendidas para a prostituição.
En azından biraz zorlanmak herkes için iyi olurdu, onlara bir kaç şey öğretirdim.
Cavávamos um pequeno buraco para eles no deserto, ensinávamos-lhes um ou dois truques.
Biraz hayatını yaşa! Sınırlar zorlanmak için vardır.
Desfruta um pouco, os limites foram feitos para serem testados.
Arkadaşlarınızı vurmaya zorlanmak istemezsiniz, değil mi?
Não quer ser obrigada a matar os seus amigos, pois não?
İstediğim şey, birşeylerin merkezinde olmak zorlanmak ve ilham almak.
O que eu quero é estar no centro das coisas. Ser desafiada e inspirada.
8 saat boyunca fizikmen zorlanmak yok.
Nenhum esforço físico nas próximas oito horas.
Yapmak istemediğin bir şeye zorlanmak yapmazsan değer verdiğin birinin acı çekeceğini bilmek?
Ser obrigado a fazer algo que não quer, sabendo que, se não o fizer, alguém de quem gosta irá sofrer?
Küçük Suzy Sona artık zorlanmak zorunda değil.
A pequena Suzy SONA já não se arma em difícil, agora tem um preço.
- Zorlanmak mı?
- Dificuldade?
Beni yanlış anlama hala bunun için dövüşmek istiyorum ama ana maça geçmeden bu kadar zorlanmak istemezdim. Ne dediğimi anlıyor musun?
- Quer dizer, não me leves a mal, ainda vou lutar por ela, mas podíamos ter ido ao strip antes do evento principal, estás a ver?
- Ordan dökülmeye zorlanmak?
- Ao serem despejadas lá dentro?
Düşmanının hayatını kurtarmaya zorlanmak zor olmalı.
Deve ser difícil ser forçada a salvar a vida do seu inimigo.
Loker, Torres'in demek istediği biraz zorlanmak ve kamçılanmak istediği. Deneyimle.
A Torres disse que precisa sentir-se estimulada e desafiada pela experiência.
Beni zorlamasına bile gerek olmadı, çünkü zorlanmak da ayrı bir zevkti.
Nem o encarei como um empurrão, foi um prazer ser empurrado.
Gölgelerde yaşamaya zorlanmak.
Obrigado a viver nas sombras.
Bu arada, yaşamak için başkalarına güvenmeye zorlanmak nasılmış?
A propósito, como é estar forçado a depender dos outros para viver?
Suç ile tahrik olmak, işe zorlanmak.
Seduzido pelo crime, forçado a trabalhar nisto. Mas não foi assim.
Benimle aynı havayı paylaşmaya zorlanmak mı?
O quê? Forçada a partilhar o mesmo ar que eu?
Nefret ettiğin müziği dinlemek pikabın arkasında kapana kısılmak Çinli adamların tel şehriyesini höpürdetmeye zorlanmak.
Ouvir música que se detesta, ser preso na parte de trás de uma carrinha, ser forçado a comer os noodles de um chinês qualquer.
Sophie'nin dairesini temizlemek için zorlanmak mı? Şüphelenmeye başlıyorum.
Obrigadas a limpar o apartamento da Sophie?
Müdür Siebert, sizi telaşlandırmak istemem ancak idrar çıkışını başlatmakta zorlanmak, iyi huylu prostatik hiperplazi olabilir.
Presidente Siebert, não quero ser alarmista, mas dificuldade em iniciar um fluxo de urina pode ser um sintoma de uma hiperplasia prostática benigna.
Fakat iki buçuk metrelik kanat genişliği demek ağaçların arasına inmekte zorlanmak demektir.
Com dois metros e meio de envergadura para lidar, aterrar entre as árvores é um desafio.
Düşünce duymakta zorlanmak gibi.
- Tipo ouvir os pensamentos.
İstediğini yapamamak, yeraltında tutulmak, eğitilmeye zorlanmak -
Levada contra a sua vontade, mantida no subsolo, forçada a treinar.
Ona ne kadar değer verdiğini söyledikten sonra seni acımasızca reddeden biriyle zaman geçirmeye zorlanmak.
Obrigada a passar tempo com alguém que te rejeitou implacavelmente depois de lhe teres dito o quanto gostavas dele.
Bugün zorlanmak istemiyorum, tamam mı?
Não quero ser pressionado hoje, está bem?
İnatçı sürücüsü tarafından çok fazla zorlanmak.
Um cavaleiro teimoso a exigir demais dele.
Ben zorlanmak istiyor olabilirim.
Talvez goste de ser obrigada.
Dikkatini çekmeden bir şeyler yapmak, rahatça davranmak onu sırlarından uzak tutarak burada yaşamaya zorlanmak...
Viver nessa casa, obrigava-te a aproveitar os descuidos dela, para fazeres as tuas coisas, para conseguires o teu espaço, para manteres os teus segredos fora do seu alcance.
En iyi pozu alabilmek için güvenlik çemberi alanı içine girmeye zorlanmak istiyorlar.
Querem entrar em áreas isoladas para conseguir a melhor fotografia.
Zorlanmak nasıl bir duygu?
Como é sentir-se forçado?
Asyalı Kız gibi duş almaya zorlanmak istemezsin bu kadar defosuz olma, dişin çürür.
Olha, se não queres ser forçada a tomar um duche como a miúda asiática, não fiques tão podre de madura.
Böyle zorlanmak hoşuma gitmiyor. Bir de o kadar insanın içinden onun zorlaması.
Não gosto de ser extorquido assim, especialmente por ele.
Bütün gün seninle konuşmaya zorlanmak yeterli, teşekkürler.
Ser forçada a falar consigo todos os dias é suficiente, obrigada.
Pastayı dekore ederken zorlanmak gibi bir şey.
É como pedir a Ticiano para decorar um bolo.
Bizimle savaşmaya devam ediyorlar. Hareket hâlinde olmaya zorlanmak, değerli zamanımızı heba ediyor.
Continuam a enfrentar-nos, a obrigar-nos a agir, a desperdiçar tempo precioso.
Bunu düşünmeye zorlanmak insanı değiştiriyor.
Pensar nessas coisas muda uma pessoa.
I sadece üzerinden zorlanmak gerekecek şimdi sanırım. Eski moda Uzaklaştırma biraz.
Eu acho que agora você vai ter que slog através um pouco de trote à moda antiga.
- Ama eğere savaşa zorlanırlarsa... - Zorlanmak mı?
Mas, se provocarem a guerra...
Hatırlamak için biraz daha zorlanmak ister misin?
Não quer fazer um esforço maior para se lembrar?