English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Z ] / Zorlayan

Zorlayan translate Portuguese

391 parallel translation
Seni bana karşı gelmeye zorlayan ne?
Que te fez voltares-te contra mim?
Dikkatini çekerim, birincisi, beni konuşmaya zorlayan sensin.
Primeiro deixa-me dizer-te que foste tu quem me obrigou a falar.
Tam şu anda avukatlarımın Sebastian Venable Vakfı'nda, sanat ve bilimin sınırlarını zorlayan ancak mali sıkıntıları olan sizin gibi gençlere para yardımı yapmak konusunda çalıştıklarını bilmek sizi mutlu edecektir.
Folgarà em saber que, neste preciso momento os meus advogados estäo a criar a Fundaçäo Sebastian Venable para financiar o trabalho de jovens como o senhor que estäo a alargar as fronteiras da Arte e da Ciência mas têm problemas financeiros.
Seni zorlayan ya da vaat veren olmadı.
Ninguém te forçou... nem fez promessas. Que drama é este?
Ayrılırken boğazlarına birer yumruk tıkandı ; oysa bu ayrılığı zorlayan bir şey yoktu.
Separaram-se com a garganta apertada embora nada os forçasse a isso.
- Seni buna zorlayan biri mi var?
- Alguém está a cobrar-lhe algo?
Bizi zorlayan şey, şu yeni seyahat izinleri formu.
O que nos está a empatar é este novo formulário de permissão para viajar.
Onu böyle davranmaya zorlayan Mussolini ve onun Faşistleriydi.
Foi o Mussolini e os fascistas dele que o obrigaram a ser severo.
- Gitmeniz için sizi zorlayan mı var?
- Alguém a obriga a partir?
Seni zorlayan mı var? Özür dilerim.
Quem está te obrigando?
Ben'in kafasını bu kadar zorlayan şey 90 millik çevredeki tek kadına sahip olması.
O que está a moer o juízo ao Ben é ter a única mulher num raio de 150 quilómetros.
Şey, satranç insan zihnini sonuna kadar zorlayan bir testtir, değil mi?
Bem, o xadrez é mesmo o derradeiro teste à mente humana. Acha que sim?
İşçiler beden ve akıl sınırlarını zorlayan vardiyalar konulmuştu.
Faziam-se muitas horas extras, o que levava corpo e espírito ao limite.
Dolayısıyla kaybedecek bir şeyi olmayan birine karşı savaşmak ya da ölümü önemsemeyen birine karşı koymak, fikren sizi zorlayan bir şeydi. Yaşamak istiyorduk.
E lutar ou enfrentar um indivíduo que quer morrer, que não se importa de morrer, é um conflito difícil na nossa cabeça.
Damarlarımı zorlayan teşhirciliğimi hissedebiliyorum.
Posso sentir o exibicionismo correndo em minhas veias.
Bir erkeği erdem kadar zorlayan bir şey yoktur.
Nada é tão difícil para um homem como a virtude.
Bu lafları yiyeceğim şimdi, çünkü başka bir at gördüm hayalleri zorlayan ve çılgın bir iblis gibi gece, tek başına, mucizevî bir hızla koşan.
Vou comer essas palavras agora porque vi outro cavalo... que desafia a imaginação, que corre como um diabo... à noite, sózinho, em velocidades inacreditáveis.
Seni zorlayan yok, istemezsen yol orda!
Quem quiser, aqui está. Quem não quiser, a estrada é ali!
Gerçekten çok zorlayan bir ikili.
Dois verdadeiros filhos de puta.
Demek istediğim, bizim diğerlerinden daha iyi bildiğimizi düşünmeye zorlayan kibir nedir?
Que arrogância nossa é essa de achar que sabemos mais do que eles?
Pekala, benim son sözümü duymak ister misin, Bay Herkesi Zorlayan Nogerelli?
Queres ouvir o que eu tenho a dizer, senhor mandão Nogerelli?
Umarım kızı bu işe zorlayan piç yakalanır!
Ainda se apanhassem o cabrão que pôs o material envenenado em circulação.
Galiba sınırları zorlayan türden... erkekler hoşuma gidiyor.
Gostava do tipo de homem que chegasse... até ao extremo.
Henüz karar vermedim ama bir şeyler düşünüyorum. Hayal gücünü zorlayan bir şeyler.
Ainda não decidi, mas pensarei em algo imaginativo.
Belki, dünyamıza girmeyi zorlayan bir şeydir.
Talvez alguma coisa a tentar entrar à força no nosso mundo.
Zorlayan tek şey Başyapıt Tiyatrosu dizisinin ortasında elektiriklerin kesildiği zamandı.
A única coisa selvagem foi... quando o gerador se apagou no meio do meu programa favorito.
Sen daima sınırları zorlayan biri olmuştun... ama bunun duyulmasını istemiyorum ama ben ailemi seviyorum.
Al. Meu Deus.
Zorlayan yok ki! Ben asla dayanamazdım!
Eu não aguentava aquilo, nem obrigado.
Michael... Seni zorlayan bu öfkenin herkesi öldürdüğünde, biteceğini mi sanıyorsun?
Michael... esta raiva... que te guia.
Arabayı durmaya zorlayan bir barikat ya da herhangi başka bir engel mi vardı?
Havia alguma coisa que obrigou o carro a parar?
Babama bağlanmaya seni zorlayan olmadı.
Comprometeste-te com o meu pai. Ninguém te obrigou.
Bizimle gelmen için seni zorlayan yok!
Ninguém o está a obrigar a vir connosco.
Amerikalılarla işbirliği yapmaya zorlayan kimdi sanıyorsunuz?
Quem fez os contactos com os americanos?
Yetenekleri şüpheli, sınırlarını zorlayan biri olarak mı görülüyorum?
Sou visto como um ultrapassado com uma falta de educação?
Kalbini parçalayan, ruhunda yara açan, günlerini..... sonsuza dek karartan, acıyı hafifletmek için..... ucuz şarap ve daha ucuz viski içmeye zorlayan..... bu yıkılmaya yüz tutmuş şehrin..... her bir yerini istila eden...
Não se sentem destruídos... pela miséria humana e desespero... incutida pelos malditos criminosos que infestam todos os poros desta cidade decadente obrigando a que te afundes no vinho barato e whiskey ainda mais barato para amenizar a dor que despedaça o teu coração
ISN ekibiyle birlikte, Babil 5'te 36 saat geçirdim muhataplarını zorlayan sorular sordum, hatta bazen haddimi aştım.
Uma equipa da ISN e eu recentemente passamos 36 horas a bordo da Babylon 5... fazendo perguntas difíceis, e numa ocasião, dentro de assuntos maiores do que nós.
Maalesef ki beni zorlayan kısımda orası.
É onde costumo acabar, infelizmente.
Beni ilerlemeye zorlayan tek şey intikam duygusuydu.
A única coisa que me manteve vivo foi a sede da vingança.
Bence az önceki patlaması, zorlayan bir duruma sokulunca şiddete yönelik engellenmiş dürtülerini açıkça gösteriyor.
O ataque que teve mostrou uma tendência para a violência quando colocado numa situação difícil.
- Zorlayan kişi olmak istemiyorum- -
Não quero ser eu a obrigá-la...
Her neyse, beni zorlayan... ikiniz de kendinizden emin konuştunuz. Bence, bundan üç durum çıkıyor...
O que me despertou a atenção foi o quão seguros ambos estavam, o que implica uma de três coisas :
Evet biliyorum! Sen Super Polissin İnsanları kurallara uymaya zorlayan.. ... insanları kötülüklerden koruyan.
Mas és um super-policia que defende a lei, e protege os cidadãos do mal.
Bu havada seni gelmeye zorlayan ne?
Que te deu para saíres com este tempo?
Zaten Appomattox'da bizi teslim olmaya zorlayan siz değil miydiniz, Başkan Grant?
Afinal... não foi o senhor, Presidente Grant, que nos fez... assinar a rendição em Appomattox?
- Seni, işe girmeye zorlayan yoktu.
- Não te falavam em empregos.
Polis memurlarını oldukça zorlayan davada Nethenyıl Demarest, Sarem sanat müzesini soymaktan ve 2 güvenlik görevlisini öldürmekten suçlu bulundu.
O Crime intriga as autoridades. Nathaniel Demarest declarou-se culpado do roubo ao museu e do assassinato dos dois vigias.
Sizi buraya oturmaya zorlayan yok.
Ninguém o obriga a sentar-se aqui.
Limitlerini zorlayan problemler olmadan kendini geliştiremezsin.
Sem problemas que testem os limites de suas habilidades, você não pode expandi-las.
- Ama zorlayan bendim.
Você queria que tudo fosse melhor para nós... para todos nós.
Yatılı hasta Bay Blessington ile olan tüm geçmişim ve ilişkilerimden geriye kalan sadece, bu akşam beni buraya gelmeye zorlayan olaylar.
Só me falta dizer-lhe o que me trouxe cá esta noite.
İnsanların zihnini kontrol edebilen, hırsız olmaya zorlayan -
Que as obriguem a ser ladrões.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]