English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Z ] / Zorluklar

Zorluklar translate Portuguese

931 parallel translation
Bir çoğu kendilerini bekleyen zorlukları göz ardı ediyordu.
Muitos ignoravam as misérias que os aguardavam.
Ama bunlar ufak tefek zorluklar.
São dificuldades banais.
"manzaranın büyülediği... " zorlukların uğramadığı yer.
" Bem-vindos a Mandrake Falls, onde a paisagem é sensacional e nunca acontece nada de mal.
Hükümetimiz bunun zorluklarının farkında.
O Governo sabe as dificuldades que enfrenta.
- Kayda değer zorluklar var.
- As dificuldades são consideráveis.
Hindley'in finansal zorlukları olduğunu biliyordum... fakat mülkünün bir yabancı tarafından çalındığını değil.
-... nesta região. Eu sabia que o Hindley tinha dificuldades financeiras... mas não que a propriedade dele estava a ser roubada por um estranho.
Yine iş başı yapıldı. Aylaklık günleri, zorlukların anısını silmek için çalışıldı.
Trabalhar outra vez, trabalhar para varrer da memória a ociosidade e a penúria.
İnsan yüreği zorlukları gençlerin yüzünde görünce acır.
O coração de um homem, dói-lhe ao ver os jovens enfreentarem o mundo.
Zorluklar olacak ama umurumda değil.
- Causará estragos, mas não me importa.
Zor zamanlarda birlikte olacağı bir dost, bir arkadaş ister ama aynı zorlukları o da hissetmelidir.
Quer um apoio, alguém que passe com ele as fases difíceis. E ela tem de sentir como fases difíceis as mesmas que ele, ou nunca se ajustarão.
Yani, hayatın zorluklarını görmüş bir kadınım.
Como dizer? Uma mulher que já viu muito da vida.
Makam, para ya da arazi uğruna değil de aşk için evlendi diye onu, zorluklarıyla baş edemeyeceği bir dünyada yoksulluk ve esaret içinde yaşamaya mahkum ettiler.
Por ter casado por amor, e não por posição social, dinheiro ou terras, condenaram-na a uma vida de pobreza e de escravidão.
Rol için uygun olacağını.. .. ama pratik zorluklar olduğunu söyledim.
Disse que era boa para o papel mas havia dificuldades práticas.
Her işin kendine göre zorlukları var, Şerif.
Cada um com o seu negócio, Xerife.
Benim bahsettiğim, en büyük zorlukları ve acıları aşan cinsten büyük ve olağanüstü bir sevinç.
Refiro-me a uma alegria que é tão grande, tão particular, que está para além da dor e do desespero.
Sonra eski günlerin zorluklarıyla hiç uğraşmayan yeni insanlar geliyor.
Depois, veio gente que nunca teve as dificuldades do passado.
Emeğinin karşılığını, orta seviye sınıfının zorluklarını sakladın.
A salvo da vida de trabalho duro e das privações a que homens da classe social mais baixa se sujeitam.
Bu akşamki vaazimin konusu zorluklar.
O tema do meu sermão de hoje é a adversidade.
Bazılarımız durup hayatın zorluklarının daha iyi insanlar olmamız için birer fırsat olduğunu düşünebilir.
Poucos de nós param para pensar como as adversidades ajudam a fazer de nós homens e mulheres melhores.
Endişelenme delikanlı, hepimiz büyürken zorluklar yaşarız.
Não te preocupes, jovem camarada, todos nós crescemos da maneira mais difícil.
- Çok zor olacak. - Bazen zorlukların önüne geçilemez.
Nem sempre se podem evitar as coisas desagradáveis.
- Zorluklar gün geçtikçe çoğalıyor.
- Cada vez surgem mais dificuldades.
Bütün bu zorluklar içinde neler olacağını bilemezdiniz.
Não podia saber o que a esperava. Podia encontrar todo o tipo de dificuldades.
Hızla yaşlanan bir hakim ve güzel bir dul bayan mutlaka zorlukları aşar ve tatile giderlerdi.
O jurista velho e a viúva bonita... superariam as dificuldades e viajariam para outros lugares... por terra e por mar.
- Zorluklar sırasında beceri cesaret, belli bir subaya sadakat nüfuzunu kullanabilecek bir subay.
- Engenho perante dificuldades coragem, lealdade para com um oficial em particular um oficial influente, que possa servir-se dela.
Orada seni büyük zorluklar bekliyor.
Annie, eu sei o quanto você foi infeliz lá,
Biz de böyle zorluklar yaşadık.
Já tivemos problemas semelhantes.
Zorluklar ve acı içinde büyüdüğünüzü düşünüyorum.
Acho que subiu na vida a pulso.
Önce taş, sonra, Yunanlılar'ın "ışık taşı" olarak tabir ettiği mermeri yontmayı, zorlukları yaratıcılığa dönüştürmenin yollarını öğrendi.
"a pedra da Luz" como os Gregos lhe chamavam... aprendendo a descobrir os seus defeitos, e a aproveitar as suas potencialidades.
Artık zorluklar sona erdi.
Mas, agora as suas tentativas chegaram ao fim.
Sadece zorlukları görebilirler.
Só nos causariam dificuldades.
"Orvil Newton'u yarışmaktan alıkoyan... " bazı teknik zorlukların ortadan kalktığını öğrenmekten... " mutluluk duyacaksınız.
"Por certo, gostarão de saber que a pequena dificuldade técnica que tive em afastar o Orvil Newton da corrida foi resolvida."
Sanırım, bu ismi yazmakta bazı seksüel zorluklar yaşıyorsun.
Acho que tem um bloqueio sexual à soletração desse nome feio.
Bir bilseydin peder ne zorluklar çektiğimi, ne kötülüklere dayandığımı o zaman beni affederdin, ama ben kendimi affetmeyeceğim.
Se soubesses, padre, quantos tormentos e quanto mal padeci, perdoar-me-ias, o que eu nunca farei a mim mesmo.
Monza'daki oval bölümde sürüş yapmanın zorlukları nelerdir Scott?
E diz-me, Scott há algum particular problema em conduzir na oval de Monza?
Ufak zorluklar beklemelisiniz ama sizi temin ederim, düzeltilebilirler.
Era de esperar dificuldades, mas podem ser corrigidas.
İletişim zorlukları hakkındaki hislerini biliyorum.
Sei o que sente acerca das dificuldades linguísticas.
Belki bir tür uzlaşma zorluklarına yardımcı olabilir.
Talvez uma mediação o possa ajudar nas dificuldades.
- Zorluklar. - ".. zorluklar,
" desvantagem,
İman edenlere felah yolunu göster ki inayetinle hayırlı işler yapsınlar ve bu dünyada geçirdikleri hayatın tüm zorluklarından sonra, peygamberimiz Hazreti İsa'nın yardımıyla ebedi saadete ulaşsınlar.
possam, após todas as provações da sua peregrinação e vida na Terra, alcançar as alegrias eternas através de Cristo nosso Senhor. Ámen.
Her zamanki açıklamayı yaparsın silâh sistemi geliştirilirken önceden görülemeyen zorluklar.
- Basta dar-lhes a explicação habitual : Imprevistos no desenvolvimento do sistema de armamento.
Düzenlemede zorluklar çıktı mı?
Teve alguma dificuldade em preparar tudo isto?
Bazı zamanlar... o kadar güzeldir ki ; zorlukların üstesinden gelebilmeniz... ve... ortak bir yan bulabilmeniz de dâhil, her şeyi unuttuğunuz anlar yaşanır.
Às vezes... era tão bom que... há momentos em que esquece... tudo... até mesmo que pode resolver as dificuldades, e achar uma solução para...
Her işin göğüs gerimesi gereken zorlukları oluyor, sanırım.
Todos os negócios têm a sua cruz.
Kanuni açıdan zorlukları var.
Só que há uns problemas, de ordem legal, claro.
Zorlukları anlıyorum, Ed.
Sei que é complicado, Ed.
Ancak bizi bekleyen zorlukları ve çalışmaları da unutmayalım.
Mas não nos esqueçamos do trabalho árduo e dos sacrifícios que ainda estão para vir.
Müttefikler bu zorlukların üstesinden gelebilmek için çeşitli araçlar geliştirdi.
Para vencer estas defesas, os Aliados inventaram várias maquinetas engenhosas.
Zaferin yakında geleceğinden son derece eminiz ve zorlukların sona ereceğini umut ediyoruz.
Dona de casa de Leninegrado Sabíamos que havia de chegar. E esperávamos que as dificuldades passassem.
- Bazı zorluklar var tabii.
Bem, Sir, é difícil...
Zorlukları da düşüncesizce davet etmez.
Nem as buscas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]