English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Z ] / Zıttı

Zıttı translate Portuguese

639 parallel translation
Esasen bütün günü yeniden oluşturabilirim, Bay Bevis... Bunun neticesinde mevcut halinin tamamen zıttı olacak.
O facto é que eu posso reconstruir o dia inteiro, Sr. Bevis, de tal forma que o resultado final seja exactamente o oposto do que foi.
Şimdi ise tam zıttı, baksana : Denize, dalgalara, gökyüzüne, ne kadar da güzeller.
Olha... o mar, as ondas, o céu.
Kelimelerin söylenişi, anlamlarının tam zıttı.
As palavras dizem o contrário daquilo que significam.
İnsanlığı ilgilendiren mantıklı ne varsa biz tamamen zıttını yaparız.
Se algo é lógico e no interesse da humanidade, fazemos exatamente o oposto.
Bütün yıldızlar, çekim kuvvetinin zıttı olan güç ile ifade edilir.
Cada estrela é representada pela força que a suporta contra a gravidade.
- Öyle. Benim zıttımı söylediniz.
É apenas contradição!
Sen onun tam "zıttısın".
Você é a antítese dele.
Hayır, "vermek", "almak" ın zıttıdır.
Não. Dar em oposto a tirar.
'Hiçbir şey'demek istiyorum Denny. Yani'birşeyin'zıttı.
Quero dizer nada, Denny, o contrário de alguma coisa.
Ve tabanın zıttı da var, adı da tavan.
E temos o oposto do chão... que é o teto. Olhe para cima!
"İsviçre hava yolların zıttı nedir?" Ve düşünmeden cevap veriyorum
"Qual é o contrário de Swissair?" E, antes de pensar, eu respondo :
Baban ağabeyimle ben, birbirimize zıttık.
O teu pai... o meu irmão, nós éramos opostos.
Onun tam zıttı olmak istiyorsun, ama tanımıyorsun bile.
O oposto do que ele é. Só que tu não sabes o que ele é.
Garson, fıttırıklara servis yapar mısınız?
Empregado, pode servir as nozes.
Arkadaşımız onu almaya gidenle birlikte birazdan dönmezse iyice fıttıracağım.
Se o nosso amigo e colaborador não voltar logo,... estarei bem ansioso.
Beni niye öyle tanıttınız?
- Tinha de me apresentar assim?
Anne, eşyalarımı ne hakla taşıttınız?
Mas, mãe... não tem o direito de levar minhas coisas.
Bu da yardım konusunda daha fazla umutlu olmamamız gerektiğine kanıttır.
Isso elimina qualquer dúvida.
Tek ihtiyacımız bir kanıttı, ki elimizdeydi de.
Só nos faltava uma prova. E tínhamo-la.
Dağıttığınız topraklara el koydu.
- Tirou as terras que você distribuiu.
Parayı aramızda ne kadar adilce dağıttığımızı görecek ve seni kazıklamadığımızı anlayacaksın.
vai ver como vamos dividir o dinheiro... e veja que não o enganamos.
Pilonlar, Kadeş'te Amoritleri dağıttığınız zaferin anısı için.
As colunas comemoram a tua vitória em Cades, quando derrotaste os amoritas.
Ortalığı bu kadar dağıttığımızı farketmemiştim.
Não me dei conta de quanto desarrumámos.
Belki size öyle geldi ama ben... Bir anda, ağladığınızı farkettim bu, bir bakıma, içimi acıttı. Umarım, bunu söylediğim için beni bağışlarsınız.
Sim, pode... pode... pode ter parecido isso, mas... percebi logo que estava a chorar... de um modo que tocou meu coração... e pensei... desculpe se lhe digo isso... pensei que...
- Ve buraya girip ortalığı dağıttınız- -
- Entraram aqui, desarrumaram tudo...
Rusya'nın gücü talan edildi. Onu küçük parçalar halinde, boyarlara dağıttınız.
A força russa encontra-se dilapidada nos bolsos dos boiardos.
Etrafta Grandi çetesini dağıttığınız anlatılıyor.
Conta-se que resolveu o caso Grandi.
Kendinizi tanıttınız mı?
Já se apresentaram? Minha filha, Anne. - Olá.
Bu çok güzeldi. Aramızı biraz ısıttı.
É tão bom, que detesto interromper.
İnsanları yaktınız, onlara bağırdınız, canlarını acıttınız.
Queimavam, gritavam, magoavam gente.
Onun kızınız olduğunu öğrendiğimde, kendimi farklı tanıttım.
Não sabia quem ela era. Quando soube, não lhe disse quem eu era.
Kendimi sizin kızınız olarak tanıttım.
- Disse-lhe que era sua filha.
Bu, sizin kalkışınızdan önce hazırlanmış çok sıkı güvenlik önlemleri nedeniyle, görev sırasında yalnızca HAL 9000 bilgisayarınızın haberdar olduğu bir kayıttır.
Isto é a gravação de um briefing... ... feita antes da vossa partida e a qual, por razões de segurança da mais alta importância, só era conhecida a bordo durante a missão pelo vosso computador HAL 9000.
Zayıflığımızı fırsat bilerek kendi köylerini kurana değin, insanları dağıttı.
Semeou a divisão entre o povo, até que a aldeia ficou em ruínas.
Ama bu siz yüzünüzü dağıttığınızda, sizin başınızı kırdıklarında, sizin okula gitmenizi ve iş sahibi olmanızı engellediklerinde işte o zaman devrimci olmanız gerekiyor.
Não, mas quando a bófia te parte a cara, te deita a porta abaixo, te proíbe de ir à escola, de conseguir um trabalho então é quando te tornas um revolucionário.
Nehirlerimize akıttığımız zehirli atıkların miktarını düşünün.
Imaginam a quantidade de produtos tóxicos que deitamos todos os dias para os rios?
Böylece üzerimizdeki kara bulutları dağıttığımız açıktır.
Estava claro que a gordura da emissora, tinha de ser eliminada.
Eski babalarınızın döneminden beri hep sapıttınız, ve benim kanunlarıma sadık kalmadınız.
Desde o dia dos vossos antepassados, que vós vos desviastes do caminho e não respeitastes as minhas leis.
Mars, Dünya ile ilgili umut ve korkularımızı yansıttığımız efsanevi bir arena oluvermiştir.
Marte tornou-se uma espécie de arena mítica, na qual projectámos as nossas esperanças e medos terrestres.
Çocuğu dağıttınız.
Deram cabo do miudo.
Siz karınızı ve çocuklarınızı parça parça doğradınız. Ve sonra beyninizi dağıttınız.
Cortou a sua mulher e as suas filhas aos bocadinhos e depois estoirou os miolos.
Bu durumu çok çarpıttınız.
Vocês distorceram bastante a situação.
Yalnız Kovboy'un adalet dağıttığı Arizona topraklarında yaşayan safkan bir Amerikan yerlisi mi?
O índio americano puro que vive nas planícies do Arizona onde o Range Rider faz justiça?
Peki bu geliri nasıI dağıttınız?
E como foram distribuídas?
İsrail'e akıttığımız kredi ve hibelerle ülkemizin bel kemiği olan çiftliklerimizi kurtarabilirdik.
Se tivéssemos o dinheiro que é emprestado a Israel... poderíamos salvar as nossas terras, que são o centro do país.
Dağıttığımız için özür dileriz.
Desculpe lá a desarrumação.
Niyetiniz dolandırıcılık değildiyse neden neden kendiniz Makhmalbaf gibi tanıttınız?
Por que fingiu ser o Sr. Makhmalbaf se não pretendia cometer fraude?
Mahkemenin huzurunda yaptıklarınızın amacını neden kendinizi Bay Makhmalbaf gibi tanıttığınızı açıklayın.
Com a permissão do tribunal, poderia falar da sua atitude em relação a isso e falar o porquê de se passar pelo Sr. Makhmalbaf.
Konuyu dağıttığınız için sizi uyarmıştım.
Foi avisado para não se espraiar em várias direcções.
Bizler aktörüz, bizler insanların zıttıyız.
- Então?
A TT'yi aradığınız için sağolun,
Obrigada por usar a A T T.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]