Çamaşır translate Portuguese
5,310 parallel translation
Harbiden, kim meme kıskacına para verir ki özellikle Costco'dan çok daha ucuza çamaşır mandalı almak varken.
A sério, por que é que alguém iria gastar dinheiro com molas para os mamilos quando podes comprar molas para a roupa por um terço do preço no Lidl? Eu não percebo...
Ya da Wood'un odasından iç çamaşırı ile çıkan polise anlatırım olanları.
Ou talvez possa falar com um policia que saiu do quarto do Wood em cuecas.
Pekâlâ. Bir : Başka birinin evinde birden fazla iç çamaşırı ve diş fırçası bulundurmam.
Está bem, primeiro nunca deixo mais do que umas cuecas e uma escova de dentes na casa de alguém.
Mankenlerin kırmızı beyaz ve mavi iç çamaşırı giydikleri partiler mi?
Onde as mulheres usam lingerie vermelha, branca e azul?
9 tane çamaşırım var.
Tenho nove pares de cuecas.
Ben kaç çamaşırın olduğunu bilmek istemiyorum ama.
Mas eu não quero saber quantas cuecas tens.
Seni korumaya çalışıyorum ve sense oturmuş çamaşır yıkıyorsun.
Estou a tentar proteger-te, e tu estás a lavar roupa!
İç çamaşırı çekmecemi karıştırıyormuşsun gibi hissediyorum.
É como ver a minha gaveta de cuequinhas.
Dolabımızı açar ve bütün kirli çamaşırlarımızı çıkarırım, ve bunu bütün dünya ile paylaşırım.
Vou lavar a nossa roupa suja na frente de todo o mundo.
Çamaşır suyu ve ceset torbası ya da şu arka kapı.
lixivia e um saco para o corpo ou a porta das traseiras.
Jason öldükten sonraki gün aynı kişiler geri gelip çamaşır suyuyla her yeri temizlemişler.
No dia após a morte do Jason, as mesmas pessoas voltaram e limparam completamente, o lugar com lixivia.
Bombardımancı kompartımanımda bu çamaşırın ne işi var?
De quem são o raio das cuecas que andam aqui o meu compartimento?
Sen, ben, muayene odası duyuru panosuna asılmış iç çamaşırın.
- Eu, tu, uma sala de exames. As tuas cuecas presas no... - No quadro dos avisos.
Cruz, çamaşır makinesindeki elbiselerin kimin olduğunu bulmaya çalışıyorduk da.
Cruz, estamos a tentar descobrir de quem são as roupas que estão na máquina de lavar.
- İç çamaşırı ne oluyor?
- Para que é a lingerie?
Şu an giydiğim temiz ve seksi olan son iç çamaşırım.
Olhem, este é o meu último par de lingerie limpa e sexy.
Yoksa çamaşır gününe kadar yaşlı külotlu çorabı giyeceğim.
O resto é só cuecas da avó.
Çamaşır sepetinin arkasındaki sıva dibinde.
- No rodapé, atrás da cesta.
Kokaini yeşik çamaşır sepetinin arkasında bulduk.
Encontrámos a cocaína atrás de uma cesta verde.
... ve çamaşır sepetin diğer adı da...
E o que se põe na cesta...?
İç çamaşırlarım çıtır çıtır. - "Çıtır çıtır" diyerek ne demek istiyorsun?
Vais-te atrasar. As minhas cuecas estão "crocantes". Como assim, "crocantes"?
Ah, tatlım, aynı iç çamaşırını giymeye devam edemezsin.
Querido, não podes usar as mesmas cuecas.
- Temiz iç çamaşırı.
Cuecas limpas.
Çamaşır suyu.
Lixívia.
Çamaşır suyu ile yıkanmış.
Foi lavada com lixívia.
Belki beynimi çamaşır suyuyla yıkayarak kendimi çıplak John Cutler ve kız arkadaşı görüntüsünden kurtarabilirim.
E, talvez, lavar o meu cérebro com lixívia, para me livrar da imagem do John Cutler nu com a sua namorada.
Tamam, bu çamaşır suyu.
Ok, é lixívia.
Kadının kotundan ve iç çamaşırından aldığımız DNA'lar, seks suçlusu Clyde Maroni ile eşleşti.
Extraímos o ADN pelo toque nas calças e das cuecas dela, que coincidiu com o agressor sexual Clyde Maroni.
14 yaşındayken annemin üstünü değiştirdiğini gördüm. Tüm vücudunu iç çamaşırı bile yokken çırılçıplak gördüm.
Quanto tinha 14 anos vi a minha mãe a mudar de roupa e vi o corpo todo dela nu, sem cuecas.
Kirli çamaşır var.
É roupa suja, fazes tu.
Kirli çamaşır yığınları arasında yaşıyorsun.
Vives numa pilha de roupa suja.
Yani, demek istediğim Tony'nin benim eşyalarıma dokunmasından da hoşlanmıyorum ama ben sadece çamaşır suyu kullanıyorum.
Não gosto quando o Tony mexe no meu material, - mas só uso água sanitária.
Çamaşır makinesinin önünde olmaz.
Não fales nisso à frente da máquina de lavar.
Neden hala tıknaz çocuk iç çamaşırı giyiyorsun?
Porque raio usas cuecas de rapaz?
Evi polis bassa ve bir çekmece dolusu çocuk iç çamaşırı bulsa,... bu ikimiz için de iyi olmazdı.
Quando a Polícia revistar a casa e encontrar uma gaveta cheia de cuecas de rapaz, isso não vai ser bom para nenhum de nós.
Sanırım, benim tıknaz çocuk iç çamaşırına yastık çikolatalarından yaptım.
Acho que fiz um chocolatinho nas minhas cuecas de rapaz.
Pekala, çamaşır yıkamayla ilgili sorun yok değil mi? Yok.
- Pode tratar da roupa?
Eğer, selenin içinde değilse, çamaşır makinesinin içinde de olmayacak.
Se não estava no cesto, não vai para a máquina.
- İç çamaşırı giymeme mi?
- A vestir as cuecas?
Pekâlâ, bir anlığına elbise olayını unut ve iç çamaşırından konuşalım.
Pronto, vamos esquecer este assunto e vamos falar sobre o outro "assunto".
Sıradan iç çamaşırı mı giyeceksin yoksa kıyafetlerini çıkarıp "buyur" mu diyeceksin?
Vais vestir uma lingerie ou levantar a roupa e dizer : "Que tal?" Não sei, mãe.
İç çamaşırını görebiliyorum.
Estou a ver-te as cuecas.
İç çamaşırı giymiyorum.
Eu não uso cuecas. - Harvey?
Cip çamaşır suyuyla yıkanıp yakılmış.
Ele foi limpo e incendiado.
Leş gibi çamaşır suyu kokuyorsun.
Cheiras a branqueador.
Adamın ağzıyla dalmak istemeyeceği bir bayan iç çamaşırı dolabı yok.
Não há uma gaveta feminina que ele não quisesse mergulhar.
Temiz iç çamaşırı, temiz pantolon bir kutu ıslak mendil, el dezenfektanı ve bir de çöp poşeti. Soru sormak yok.
um par de cuecas limpas, um par de calças limpas, uma caixa de toalhetes húmidos, desinfetante para as mãos, e uma saco de lixo, sem fazer perguntas.
Dün gece çocuklarımızın çoğu kötücül bir müzik tarafından kandırılıp yataklarından çıkarıldılar.
Muitas das nossas crianças desapareceram ontem à noite, atraídas das suas camas por uma música profana.
Yataklarla dolu bir binada olduğunun farkındasındır.
Sabes que estás num prédio cheio de camas.
Çamaşır sepeti yeşilmiş.
Boa!
Çamaşır sepeti yeşilmiş.
A cesta era verde!