Çamur translate Portuguese
1,649 parallel translation
Az önce bir sebepten, bana nasıl çamur attıklarını hatırla.
Há um segundo estavas a falar de... Lembra-te que fui tramada, o Cirko está no hospital e o Singh morto.
Tommy'i tekrar itfaiyeye almak için uğraşırken karşılaştığımız bu kadar pisliği görünce, bu bok torbasının üstüne biraz çamur atmak iyi olur.
Estamos a tentar trazer o Tommy de volta para o quartel seria bom saber alguns podres dele.
Görebileceğiniz hiçbir şey yok. Görebilecekleriniz yalnızca, çamur, kül ve etrafta gezinen insanlarla, kırık ağaçlar.
Não se conseguia ver nada, só se conseguia ver lixo e cinzas, e pessoas a caminharem.
Suyumuz yoktu bu yüzden çamur yiyorduk ya da birinin idrarını içebilmek için onun işemesini bekliyorduk.
Não tínhamos água para beber, então o que aconteceu foi que começámos a comer lama ou alguém tinha de urinar para que bebessemos a urina.
Sizinle işim bittiğinde, hiç bilmediğiniz yerlerinizden çamur çıkacak.
Quando eu acabar, vocês terão lama em lugares que desconheciam!
Ayaklarında çamur mu var?
Tens lama nos pés?
Bu ölümcül sargının geldiği derinliklerden... çamur adamlar.
Das entranhas deste ser mortal chegam... os homens-lama.
- Ben bir çamur adamım.
- Eu sou um homem-lama.
- Ben bir çamur kadınım.
- Eu sou uma mulher-lama
Biz çamur insanlarız... ve o bizim çamur kralımız.
Nós somos o povo-lama... e ele é o nosso rei-lama.
- Evet, bir çamur kadar net. - Birşeyler yapacağını biliyorsun, ama ne olduğunu bilmiyorsun değil mi? ... ve Marjorie ile ilgili bu imaj var elinde.
- Sabes que tens que fazer algo... e tem a imagem de Marjorie.
Çamur! Çamur! Çamur!
Para o lodo, lodo, lodo.
Çamur! Çamur! Çamur!
Para lodo, lodo.
Hayır, çamur!
Não. Lodo!
Çamur ve havlular içinde bir oda dolusu güzel kadın.
Um quarto cheio de lindas mulheres em toalhas e lama.
" İnsanoğlu denilen bu yıkım canavarı, ki bundan sonra kendisinden Yok edici Fıstık olarak bahsedilecektir, kasten ve önceden planlayarak yapmış olduğu kötülükleriyle, yiyecek stokladığımız ambarları ezmiş, tüm alt kat kuluçka odalarını suyla doldurmuş, ve kolonimizi korkunç bir çamur seli altında bırakmıştır.
Esta criatura destruidora, daqui em diante referida como Amendoim, o Destruidor, destruiu, com premeditada maldade, as câmaras de armazenamento de comida, inundou todas as câmaras inferiores de incubação e ensopou a colónia com a horrível chuva amarela.
Mischa ile görüş, kaplıcadaki çamur masörümdür.
Vai ver a Mischa, a minha depiladora no SPA.
Yanlarına onları tedavi eden Kii adında bir çamur veriliyormuş.
É-lhes dada uma lama chamada Kíí, que as cura.
Bir adama çamur atan gösterişli teoriler, hem de tanınmış bir şahsiyete tek bir sağlam kanıt zerreciği olmadan.
Teorias exibicionistas que maculam um homem, e um muito conhecido nesse caso, sem uma única prova substancial.
"Yeşil Çamur" çamur yatağı içinde oda sıcaklığında servis edildi.
O "Creme verde" servido numa cama de lama, a uma temperatura de quarto.
Sana haberlerim var küçük kardeşim, o çamur değildi.
- Tenho novidades para vós, manos - Isso não era lama.
Arabamın içine çamur bulaştırdınız.
Estão a encher o meu carro de lama!
Fakat, ismi başka bir dilde "Çamur Şehri" olarak geçen biriyle tıkılıp kalarak hayatımın geri kalanını geçirme fikrini bir türlü sevemedim.
Mas não me entrava na cabeça, passar o resto da vida... casado com alguém cujo apelido é traduzível como "cidade pantanosa".
- Bunun çamur olduğunu umuyorum.
- Espero que isto seja lama.
Fiona, çamur yıkamakla çıkmaz mı?
E, Fiona, a lama não sai?
Size çamur atmak ve jürideki saygınlığınızı yok etmek istiyorlar.
Querem-no sujar e comprometé-lo perante o juiz.
Nehirin kıyısında, çamur suya rengini verir.
A lama cede ligeiramente na margem do rio.
O çamur gibi görüntüde nasıl görebilirsin ki?
Como consegues ver alguma coisa naquela sopa?
Ve, karakter herhangi bir çamur döküm değil, siz yapışkan parmak sorunun tür bilinir.
E, não vos quero difamar, mas vocês são conhecidas por serem meio cleptomaníacas.
- Dillerindeki çamur parlıyordu.
A lama a brilhar nas tangas...
30,000 kişi dizine kadar çamur içinde, fırtınanın dinmesini bekliyorduk. Fırtınanın durması için dua ediyorduk.
Trinta mil pessoas, enlameadas até aos joelhos, à espera que acabasse, a rezar para que o temporal passasse.
Çamur var, pislik var.
Há lama e sujidade.
Bu sadece çamur.
Isto é só lama!
Çamur bulaşmış. Tamam. Önemli değil.
Está tudo bem!
- Bu da ne? - Çamur ve su. Ted Macy'in boğazında ve ciğerlerinde birikmiş.
Terra e água recolhidas na garganta e pulmões do Ted Macy.
Çamur garip bir balçık karışımı gibi görünüyor.
O solo é uma mistura de argila, plagióclase, feldspato, piroxena.
- Tamam. ama sadece çamur örnekleri toplayacağız.
Mas só para recolher amostras do solo.
- Çamur, bitki ve böceklerde uzmanım.
Sou especialista em lodo, plantas e insectos.
Ben beynimi kullanarak para kazanıyorum yeri kazıp çamur çıksın diye dua ederek değil.
Eu faço dinheiro a usar o meu cérebro, não a enfiar uma... vara no chão e a rezar aos deuses.
Şu çamur var ya?
- Aquela coisa preta que vimos...
Çamur.
Terra.
- O çapulculara teslim olmanın utancını kabul edemediğiniz için Lucius'a çamur atıyorsunuz.
- Eu? Não querendo aceitar a vergonha de ter de se render àqueles salteadores ele escolhe manchar o nosso Lucius.
Buraları çamur hatta lağım renginde.
É da cor da paciência, ou possivelmente do muco.
İki kelime - çamur yapışır.
Duas palavras : sujar de lama.
- Böyle çamur gibi olur.
- Bosta pegajosa?
Sulu çamur boru hattı mı?
Cano mestre?
Ruh halimi portakal sarısından çamur kahverengine çevirdin.
Você acabou de mudar meu humor. De alaranjado para marrom.
Hiç çamur yok.
Não há lama.
Michael Hoover sana camur atınca kıçını tekmeyi basan kimdi?
Quando o Michael Hoover te atirava com lama, quem lhe batia?
Ona çamur attılar.
É...
- Çamur mu?
É terra?