English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ç ] / Çiftçi

Çiftçi translate Portuguese

1,242 parallel translation
Derry'den bir çiftçi bir zamanlar beni kovalamaya çalışmıştı... ekinlerini... çekirgelerden kurtarana kadar.
Um agricultor de Derry tentou apanhar-me uma vez, até eu salvar as suas plantações dos gafanhotos.
Ailen çiftçi o zaman?
Poderia ser. Então tens uma família de agricultores?
Bölgedeki her çiftçi ondan bedava zevk aldı.
Todo colono da região a teve de graça.
Bir çiftçi onu yıkıntılarda bulmuş. El arabası üzerinde buraya taşımış.
Um camponês o achou e o levou na sua carroça.
Bunlarla çıkageldiğimde, buradaki her çiftçi kendini kadınlar için bir nimet sanmaya başladı.
Quando eu apareci com estas, todos os fazendeiros da região julgaram que eram uma dádiva de Deus para as mulheres.
Çiftçi telefon etme imkanlarına sahip olmadığından belli bir süre bu diski sakladı.
"Não tendo telefone, o rancheiro armazenou o disco até à altura" "em que pode contactar o gabinete do Xerife"
"kıçı kıllı bir çiftçi -" Hey bu bir hakaret!
- "um rancheiro asse dado..." - É "assediado".
Binlerce yıl önce... Çinli çiftçi uyanıp,... Kahvaltısını çubuklarla ediyor daha sonra tarlasında bütün gün kürekle çalışıyor.
Há milhares de anos que o agricultor chinês se levanta, toma o pequeno-almoço com os pauzinhos, e vai para o campo trabalhar, o dia todo com uma pá?
Çiftçi Bas kasabada yeniydi.
O fazendeiro Bas era de fora.
Çiftçi Bas sürekli gelmeye başladı.
Bas passou a visitá-la sempre.
Çiftçi Bas, çözüm yolunu buldu : 'Şantaj'
Bas percebeu que só havia uma solução :
Çiftçi Dan biçerdöverden düşüp bacağını kırdı.
O fazendeiro Dan caiu da ceifeira e quebrou o pescoço.
Çiftçi Bas tabutunu elleriyle yaptı.
O fazendeiro Bas iria fazer o seu caixão.
Domuz ve çiftçi birbirlerine saygı duydular, ve çok kısa bir an içinde aralarında bir bağ kuruldu.
O porquinho e o lavrador olharam um para o outro. E por um breve momento, algo se passou entre eles.
İçlerinden ilki ona doğru geldiğinde, çiftçi Hoggett aklına gelen aptalca fikri unutmaya çalıştı.
A primeira vez que a ideia lhe ocorreu, Hoggett considerou-a uma extravagância.
Fakat çiftçi Hoggett biliyordu ki kafasındaki o önemsiz fikir, onun aklından hiç çıkmayacaktı.
Mas o lavrador Hoggett sabia que ideias assim, que chateiam e se recusam a ir embora... não devem ser ignoradas.
Çiftçi Hoggett elinde birşey taşıyordu.
O lavrador Hoggett levava qualquer coisa num dos braços.
Bir çiftçi ne yaparsa, fakat yardımsız.
O que costumo fazer, com menos ajuda.
Bu giysilerle çiftçi de olabilir
Podia ser uma camponesa, com essa roupa.
Çiftçi ortakçısıydı ve çalışkan biriydi.
Trabalhava na lavoura, no duro.
- Onu bir çiftçi falan alırsa ne olacak?
- E se um agricultor o achar?
Çiftçi mi olmak istiyorsun?
Queres ser lavradora?
- Çocuk çiftçi mi yani?
Ele cultiva cebolas, pois.
- Çiftçi mi?
Conheceste um lavrador?
Ama onu asıl etkileyen senin bir çiftçi olmak istediğin oldu.
Sim, mas o que a comoveu mais foi preferires ser lavrador ;
Evet, evet. Çiftçi olduğunu söylememiş miydin?
Não disseste que ele era lavrador?
Doğru, o bir çiftçi.
E é, é lavrador.
Çiftçi'nin kızı.
A filha do granjeiro?
Bu bir silahşor eli, bu da bir çiftçi eli.
Esta é a mão dum pistoleiro e esta é a dum lavrador.
Ellerim çiftçi eli değil.
Não tenho mãos de lavrador.
Bir çiftçi vardı...
Foi um lavrador que...
Onurlu bir savaşçı ve Arcadian'ın dağlarındaki başarılı bir çiftçi.
Ai, isso é comigo, Hércules. Mas lhe direi que tudo sobre ele diz que ele pôde me amar sem qualificação.
Yerinde olsam attığım her adımda diğerlerinin de olmasını isterdim. Bahsettiğimiz kişi Herkül, barakasını hiçbir yerin ortasında korumaya çalışan pis bir çiftçi değil.
É contra Hércules que vai ter que lutar não com um criador de porcos que defende a sua cabana no meio de nada.
Görünüşe göre bir çiftçi bıçaklanmış.
Até pode estar morto.
Gemiyi bulan çiftçi elimizde.
Temos o agricultor que achou a nave.
- Ne yazık ki,... başka bir ilde, arazi ıslah araçlarını kullanmalarına izin verilen bir grup çiftçi şimdi onları geri vermeyi reddediyor.
- Infelizmente, um grupo de agricultores a quem foi permitido usar os reclamators noutras províncias, agora recusam-se a devolve-los.
İkisi de çiftçi mi oldu?
Esses dois são agricultores?
Onlar çiftçi, savaşçı değiller.
São fazendeiro, não guerreiros.
Ve şimdi... oldukça dayanılmaz kokulu çiftçi seni ölmeye yaklaşana kadar pataklıyor.
E agora um fazendeiro porco e insuportável espanca-te até à morte.
Bu iki çiftçi bir koyun hakkında konuşuyorlar.
Estes dois camponeses estão a fazer uma transacção, a vender um cordeiro.
Sanırım çiftçi kızdı.
E, se não me engano, creio que este camponês está furioso.
Bir çiftçi mi? Benim sevgili arkadaşıma onu mu layık gördünüz?
Um fazendeiro... bom partido para minha amiga?
Cehalet ve gayri meşruluğun zeki ve saygıdeğer bir çiftçi ile evlenmesi öyle mi?
Sendo ilegítima e ignorante, casar-se com um fazendeiro?
Bir çiftçi olarak, ek gelir lüksüm yok.
Não tenho renda extra, sou fazendeiro.
Çiftçi çocuğun iyi bir bowlingci olduğuna şüphe yok, ama baskı altında oynayabilir mi?
Sem dúvida que o rapaz da quinta sabe jogar mas conseguirá competir debaixo de pressão?
Ve Muhteşem Stanley kendi sahasında çiftçi çocuğa yenilir.
O grande Stanley derrotado por um rapaz do campo na sua própria pista
Ama aslında, bir şair veya çiftçi olmak isterdim.
Mas, na verdade, preferia ter sido poeta ou agricultor.
Sonra çiftçi onu vurdu Ve onu kesip öğüttü
E o lavrador dá-lhe uma trolitada A carne é triturada
ÇİFTÇİ HOMER'lN TATLl ŞEKERİ
Quinta do Homer Açúcar Bem Docinho
Çiftçi Bas onun tabutunu kendi elleriyle yaptı.
O fazendeiro Bas iria fazer o seu caixão.
Tanrı adına. Böyle ciddi bir iddiaya bir ciftci karsı cıkamaz.
Uma acusação tão grave não pode ser alegada por um agricultor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]