Çıkart onu translate Portuguese
544 parallel translation
Umurumda değil. Çıkart onu buradan.
Não me importa, tire-a daqui.
Çıkart onu.
Deixa-o sair.
Çıkart onu.
Tira-a.
Billy, çıkart onu.
Billy, trá-la cá para fora.
Yaşadığına bin pişman olmalı baştan çıkart onu.
Ela lembra-se do mundo tal qual era, então... leva-a à tentação.
Onu kullanacak mısın, öldürecek misin? Çıkart onu.
Queres servir-te dele ou matá-lo?
Ama bize kalırsa bu cezayı onun yerine senin çekmen gerekiyor. Neticede onu yoldan çıkartıp bir katile dönüştüren de senden başkası değil.
Mas nós achamos que tu devias cumprir a sentença no lugar dele, já que foste tu e só tu quem o levou ao desespero e fez dele um homicida.
Onu çerçevesinden çıkartın ve yerine bunu asın.
Quero que tire aquele da moldura e ponha este no lugar dele.
Mac, onu dışarı çıkart. Çabuk.
Mac, leva-a lá para fora.
Onu tekrar direğe çıkart!
Mande-o para cima!
Onu direğe çıkart!
Mande-o outra vez para cima!
Çıkartın onu, lütfen.
- Tire, por favor.
Sonra bir gün... kadın onu bir çukurdan çıkartıp... posta arabası ile buradan götürdü.
Então um dia... ela disparou e abriu um buraco nele... grande o suficiente para passar por lá uma diligência.
- Onu sizin güvercinliğe çıkartırım.
- Eu levo-o até ao teu sótão.
Once onu Highcliff Cub Scouts'dan çıkart ve sonra da...
Não o deixas ir à montanha com os escuteiros...
Ama onu buradan çıkart.
Mas tire-a daqui.
Onu incitecek ya da ağlatacak bir tek şey yaparsan, kalbini çıkartırım.
Sai imediatamente daí! Se fizer algo para a magoar, ou a fizer chorar, arranco-lhe o coração.
Çıkart onu.
Pode tentar.
- Onu dışarı çıkartın!
- Trá-lo aqui!
Uyanmadan önce onu buradan çıkart.
Ei, é melhor pegar a parte dele antes que ele acorde!
Giysilerini çıkartıp, onu çırılçıplak bıraktılar her yanına kaktüs sürdüler, derisi parçalanana kadar.
Despiram-na... e arrastaram-na pelo meio dos cactos até ficar...
Yarın oraya giderim ve onu çıkartırım.
Eu vou lá tirá-la amanhã.
Onu indir, bunu çıkar... Sonraki maça ikisini çıkart.
Enterra-os, desenterra-os, e vende-os até à proxima vez.
Eğer kişinin nefsi yeterince güçlü be temizse yaratığın ruhu çok yaşlanmadan önce onu vücuttan çıkartırız, fakat bir nedenden dolayı nefis güçsüzse anne babadan miras kalan bir zayıflık bir kazara doğum, o zaman...
Se a alma do homem é mais forte e limpa... normalmente exorciza o espirito da besta quando ainda é jovem, mas... se, por alguma razão, a alma é débil... e a sua debilidade é herdada... um acidente durante o nascimento, então...
Onu bu evden çıkartın.
Tire-a desta casa.
Onu çıkartırsam, uyuyamam.
Nunca tiro a pistola, nem para dormir!
Oriani, onu buradan çıkart.
Oriani, leve-o daqui para fora.
Giysilerini çıkartıp, onu çıplak bıraktılar her yanına kaktüs sürdüler, derisi parçalanana kadar.
Despiram-na... e arrastaram-na pelo meio dos cactos até ficar...
Onu her yerde tanırım. Çıkart o gözlüğü.
Eu o reconheceria em qualquer lugar.
Elaine konusuna gelince, onu o pis kafandan çıkart.
No que toca a Elaine : vê se a tua cabeça porca a esquece de vez!
Onu dışarı çıkartın.
Tragam-no para fora.
Onu yukarı çıkart, Ed.
Para cima, Ed.
Hiçbir şey için beklemeden. Onu oradan çıkartın.
Sem esperar por coisa alguma.
Onu oradan çıkartın.
Saiam daí!
- Devam et, çıkartın onu buradan.
- Vamos, saia.
Onu yukarı çıkart ve bir doktor çağır. O isterik biri.
Leva-a para cima, e chama um médico ela está histérica.
Daha sonra giysilerini çıkartıp kılık değiştirmesi için onu ikna ettim.
Fiz com que tirasse a sua roupa e vestisse uma fantasia.
Biz içeri girer girmez, onu gazeteciler gelmeden çabucak dışarı çıkart.
Mal entremos, tira-o de lá, depressa, antes que chegue a imprensa.
Belki de Himmler kirli bir oyun tezgâhlamıştı. Verdiği şey onu yalnızca bayıltacaktı. Ardından da sığınağından dışarıya çıkartılıp düşmana teslim edilecekti.
Talvez Himmler tentasse fazer um truque sujo, dando-lhe algo para o deixar apenas inconsciente, de modo a ser levado do bunker contra a sua vontade e entregue ao inimigo.
Onu buradan çıkart.
Tira-o daqui.
Haydi, çıkartın onu oradan.
Vamos, tira-o dali.
Onu hemen oradan çıkartın.
Tirem-no já de lá.
Dorzak'la konuşmamıza izin ver de, gerçeği öğrenelim. - Onu komadan çıkart.
Deixe-nos falar com o Dorzak e saberemos a verdade, mal o tire da estase.
- Defol. - Richard, onu buradan çıkart.
- Richard, expulsa-a.
Onu şimdi çıkartıyoruz.
Ele vai sair.
Ağabeyime söylerim, onu eyalet sınırı dışına çıkartır.
O meu irmão pode leva-lo para o outro lado da fronteira
Ters giden bir şey var, onu çıkartıyorum.
Algo está mal. Vou trazê-lo.
- Çıkartın onu oradan.
- Tire-o daí.
Yıllar geçtikçe, bu onu çileden çıkartıyor.
Ao longo dos anos isso anda a enlouquecê-lo.
Çıkartın onu.
Vão buscá-lo.
Çıkartın onu buradan.
Anda, tirem-no daqui.
onur 51
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
onu buldular 16
onu buraya getir 82
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu sevmiyorum 46
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu buraya getir 82
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu sevmiyorum 46
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu bilmiyorum 36
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onun da 23
onu sevdim 104
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onun da 23
onu sevdim 104