Ölüp translate Portuguese
1,096 parallel translation
Böyleleri ölüp gidiyor işte.
Era bom demais, foi por isso que morreu.
Eternia'yı kurtaramadan açlıktan ölüp gideceğiz.
Não salvaremos Eternia se morrermos de fome.
Biliyor musun, ölüp, gömülünce burada olduğumu kanıtlayacak tek şey düşmeyen duş perdesi halkalarıdır.
Sabe, quando eu estiver morto e enterrado, tudo o que vou ter para provar a minha passagem por aqui vão ser algumas argolas de cortinas dos chuveiros que não caíram.
Yaşlı bir zampara gibi sağlıklıydın, ama bir gün meyve bahçesinde ölüp gittin ya sonrası?
Tão são qto uma cabra. Certo dia desmaia na horta e o que mais?
Hayır, Joel, ölüp ölmediğini bilemezsin!
não sabes se ele está morto!
Kim ölüp seni Grace Kelly yaptı?
Estás armada em Grace Kelly princesa do Mónaco ou quê?
Kimsenin birlikte çalışmak istemediği ortaklarının sonunda ya ölüp ya delirdiği tiplerden.
Com quem ninguém quer andar, os parceiros deles acabam mortos ou malucos.
Benim büyük gecemden... bir gün önce televizyonun önünde ölüp kalmak tam sana göre olurdu.
Que as pessoas também podem tomar banho durante a semana? Não, amor da minha vida.
Fotoğraftan birinin ölüp ölmediğini anlayabildiğiniz doğru mu?
Consegue-se realmente dizer pela fotografia de alguém se estão vivas ou não?
Başı dertte olan benim. Sokaklarda ölüp kalacağım.
Estou metido num grande sarilho.
Sadece... ölüp dirilen kediler için.
Mas só... se eles voltaram dos mortos.
Ayrıca atlarımız olmadan ölüp gideceğimizi de anlattı mı?
Também lhe disse que morreríamos no deserto se não tivéssemos cavalos?
Kendime geldiğimde morluklar, ezilmiş meyveler ölüp ölmediğimi görmek için başımda dikilen tanımadığım tiplerle karşılaştım.
Quando acordei estava toda coberta de frutas esmagadas e gente estranha a ver se eu estava morta.
Tüm bildiğim Laura'nın benim kuzenim oluşu, onu sevdiğim, ölüp gittiği.
E tudo o que sei é que a Laura era minha prima que eu amava e ela morreu.
Elimin altında ölüp gitme!
Não morras!
Ölüp de başıma kalma.
Não morras!
Tanrım, ölüp cehenneme gitmişiz gibi görünüyor.
Credo, parece que morremos e fomos para o inferno!
Ölüp gömülene kadar durmayacağız...
Só descansaremos Quando estiver morto
Her gece bu sokaklarda ölüp giden kim?
Quem é que morre nas ruas todas as noites?
Burada ölüp gideceğiz.
Vamos morrer aqui em cima.
Bir kez daha olacak ve ölüp gidecek sandım.
Pensei, mais uma destas e este tipo morre já aqui.
Ruth ölüp, tren yolu kullanıma kapandıktan sonra, kafe kapandı ve herkes dağıldı.
Depois da Ruth morrer e do comboio deixar de passar, o Café fechou e afastámo-nos todos uns dos outros.
O zaman niye direk ölüp oraya hızlıca giderek tekrar babama kavuşmuyoruz?
Então, por que é que não podemos morrer e ir rapidamente... para estar com o papá outra vez?
- Yani ölüp, ölmemem umurunda değil.
- Não se importa que eu morra?
Ölüp gitsen olmaz mıydı?
Não é de morrer?
Soğuk ; yazın ölüp de geri çekilmesini hor görüyor o yazdır ki, son bir uyuşuk darbeyle acıyan uzuvlarımı ısıtan, bayraksız ve borazansız gelen yeni bir saldırıya karşı.
O frio vomita o desdem Sobre os restos do Verão em agonia, Que aquece os meus membros doridos Numa última caricia Antes de mais um assalto
O domates için ölüp bitiyor.
Ele está apanhado por aquele "avião".
Neden ölüp gideyim
Por que eu deveria expirar?
Ben olmasam sokakta ölüp kalmıştın kendini beğenmiş hanımefendi.
Se não fosse para mim, senhorita alta e poderosa, você teria morrido na rua!
İyi olanlar, ölüp gidenlerdi.
Não, bons eram aqueles que morreram.
Umarım ikiniz de ölüp cehennemde çürürsünüz!
Que morram e ardam no inferno!
Ölüp, ölmediğini bilmiyor.
Não sabe se você foi morto ou não.
Sadece bana bir iyilik yapmak için ölüp biten eski bir dostu.
Só um velho amigo que está louco para me fazer um favor.
Kendini ölüp cennete gitmiş gibi hissedeceksin.
Vai julgar que morreu e foi para o céu.
Birçoğunuz asla aşık olmayacak ve evlenememe korkusuyla yanlız başına ölüp gidecek.
A maior parte de vocês não se vai apaixonar... e casar só com o medo de morrerem sozinhos.
Turnalar için gerçekten ölüp öldürmeye hazır mısınız?
Está preparada para matar ou morrer pelos grous?
Sonunda da... biz kazanacağız, çünkü ölüp onlardan kurtulacağız.
E no fim, venceremos porque morreremos livres deles.
"499 kez ölüp keçi olarak yeniden doğduktan sonra nihayet insan olarak doğacağım."
"Depois de morrer e voltar como bode 499 vezes... desta vez, voltarei como ser humano".
Hepimiz öleceğiz. Ve tekrar doğacağız. Tekrar ölecek, tekrar doğacağız, tekrar ölüp tekrar doğacağız.
Todos nós vamos morrer... renascer... morrer de novo, renascer, morrer, nascer e morrer de novo.
Sırtındaki kambur yetmez gibi... karısı da genç yaşta ölüp onu yalnız bıraktı.
Como se ter as costas tortas... não fosse sacrifício suficiente, ela tinha de morrer.
Yürümeye başla yoksa seni burada bırakırım ölüp gidersin, anladın mı?
Se não vieres, vou embora. Não te posso ajudar mais.
Ölüp ölmemesi umurumda değil, beni ilgilendiren para.
Não importa se morrer. O dinheiro é o que nos interessa.
Bir mısır buğdayının toprağa düşerek ölüp, orada sabit kalması dışında.
Excepto uma espiga de milho caída ao chão e morta, suportando a solidão.
Sonra da ölüp gitti ki sen kolayca kayağa ve spor arabalara para harcayasın.
Ele acabou por morrer mais cedo para tu poderes desbaratar o dinheiro em passeios de esqui e carros desportivos.
Kokain ölüp ölüp diriliyor adeta. Eroin geri geliyor, hem de ne gelmek.
E a cocaína está tão morta que mais não pode estar, a heroína é que está a voltar à grande.
Sonra da dizanteriden ölüp, saati bana verdi.
Depois, antes de morrer de desinteria, passou-mo.
O umut da ölüp mezarlarımızda dinlenmeye çekildiğimizde huzurlu hayallerin bizi ziyaret etmesi.
Que quando estivermos mortos, na tumba tenhamos visões e que sejam de paz.
Gösterişli bir şekilde ölüp gitmek istiyorsan... yanındayım.
Por isso, se quiseres acabar em glória, estou contigo.
Yani onun ölüp senin de...
- Estás a dizer que ele morreu e...
Karısı, kocasının ölüp ölmeyeceğini öğrenmek için doktoru kapılarda beklemeye başlıyor.
A esposa começa a irritar o médico.
Senin ölüp ölmeyeceğini sordu.
Se você ia morrer, Caine.