English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Ö ] / Öğle

Öğle translate Portuguese

7,906 parallel translation
Öğle yemeğine kadar varırız.
Estaremos lá na hora do almoço.
Öğle yemeğinden önce sona erdi.
Foi mesmo antes do almoço. Já terminou.
Dennis öğle yemeğinden geri dönmeyecek.
Que o Dennis não voltará do almoço.
Öğle yemeği boyunca çalıştığın için teşekkürler, Abby.
Obrigada por trabalhares na hora do almoço, Abby.
- Bugünkü öğle randevumuzu kaçırdın.
Perdeste o nosso encontro de almoço hoje.
Pekâlâ, Montana Üniversitesi öğrencisi Douglas Clark bu öğle arabasının yanında bulundu en az 12 kez bıçaklanmış ve katil de bize bir kartvizit bırakmış.
Ok, um estudante da Universidade de Montana, Douglas Clark foi encontrado esta tarde perto do seu carro, esfaqueado pelo menos 12 vezes, e o assassino deixou-nos um cartão de visita.
Yani, neredeyse öğle yemeği vakti.
Quer dizer, já é quase hora do almoço.
Tüm öğle bizim.
Temos a tarde toda.
Sabah ilk mesajdan Öğle yemeğinden sonraki Tai Chi'ye kadar, Sonra terapi
Desde a massagem da manhã até ao tai chi depois do almoço, depois a terapia e aulas de artesanato.
Öğle yemeği! Dinle, Peter bu kitabı Amerika'daki her çocuğa ulaştırabilir.
Ouve, o Peter pode colocar este livro nas mãos de todas as crianças da América!
Tatlım çok teşekkür ederim ama öğle yemeği yedim zaten.
Querido, muito obrigado, mas, já almocei.
Tartıştığımız tek konu öğle yemeğini nerede yiyeceğimiz olabilir.
A única coisa que discutimos é onde ir almoçar.
Ben ilkokula giderken, Toby Jenkins haftada bir kere öğle yemeği paramı alırdı bana biraz çılgınca hikaye anlatmıştı ve benim de doğruyu söyleyip söylemediği konusunda karar verme kabiliyetim yoktu.
Quando eu andava na escola primária, o Toby Jenkins roubava-me o dinheiro do almoço todas as semanas. Contava-me uma história maluca e como eu não tinha capacidade rpara saber se ele estava a mentir, eu dava-lhe o dinheiro.
Üç çalışanım var ama şu anda öğle arasındalar.
Tenho três empregados, mas saíram para almoçar.
Öğle sonu olan konuşmaya beni yazman bir hayli zekice ama bil bakalım ne oldu?
Foi uma bela jogada inscreveres-me no discurso. Mas adivinha?
Terry Cho, öğle yemeği sırasında 7 meslektaşını vuran lise öğretmeni.
Terry Cho, professor do primário que matou 7 colegas no almoço.
Öğle yemeğini kendin paketledin.
Arrumaste o teu almoço.
- Harika. Ama öğle ve akşam yemeğimi geri almam lazım.
Mas preciso do meu almoço e jantar de volta.
Öğle yemeği 12'de hazır olacak.
- O almoço é servido ao meio-dia.
Öğle yemeğinden sonra hastalanıp evine gitti.
Ela foi-se embora, sentiu-se mal depois do almoço.
Şimdi, her şeyi birkaç saniye içinde "Öğle Karanlığı" nı konuşacağız ama önce spoiler.
Vamos falar sobre tudo em "Darkness at Noon", em breve. Mas, primeiro, alerta de "spoiler".
Tenis arkadaşlarımla öğle yemeğine gitmek,... çocukları okuldan almak, saat 5'de bir bardak şarap içmek.
Ia a almoços com as minhas amigas do ténis, ia buscar as crianças à escola, bebia um copo de vinho às 17h.
Öğle vakti geldi.
Ouvem os sinos? É meio-dia.
- Öğle yemeği için geldik. Elaine...
- Viemos almoçar.
- Hayır, Agos Cary. - Öğle yemeğinde.
- A almoçar.
Öğle yemeği ile kök birası içmiştim. Yoldayım.
- Bebi um refrigerante ao almoço.
Jack'le en son ne zaman konuştuğunu söyleyebilir misin? Dün öğle yemeğinde.
Pode contar-me sobre a última vez que falou com o Jack?
Sonra kendimi sadece brifinglerimi, öğle yemeklerimi ve strateji toplantılarımı... düşünür halde bulmam gerçeği.
E tudo o que penso nos meus encontros, almoços, reuniões e sessões de estratégia é... Nisto.
Öğleden önce basın toplantısı ve öğle yemeğinden sonra Başkan ve Afrikalı liderlerle fotoğraf çekimimiz var.
Vamos fazer a conferência de imprensa antes do meio-dia e fotografias depois do almoço, Presidente e líderes africanos.
Öğle yemeğim geri çıkıyor.
O almoço está de volta!
Bu, Tommy Sullivan'ın evinde öğle yemeği yediğimden beri başıma gelen en çılgınca yemek oldu.
Uau, esta é a refeição mais louca que eu tive desde que eu almocei na casa do Tommy Sullivan.
Bu taşların beşiyle Thanos tüm bir galaksiyi bir öğle yemeği molasını kaçırmadan fethedebilir.
Com cinco dessas gemas Thanos pode conquistar a Galáxia toda sem parar para almoçar.
Öğle yemeğini yanında getirse iyi olur.
É melhor trazer o almoço dele.
5 tanesi öğle yemeği için ofisten çıkmıştı ve 4 tanesi masa başında yiyordu.
Cinco tinham saído para almoçar, e quatro almoçavam lá.
Genelde öğle yemeğini burada yerim.
Geralmente fico aqui na hora do almoço.
Ki bu yüzden öğle yemeğini unuttu.
Por isso se esqueceu do almoço.
Oullet öğle yemeğini unuttu.
Ouellet esqueceu-se do almoço.
Crane, biz tehlike olmadan öğle yemeği bile yiyemiyoruz.
Crane, não conseguimos almoçar sem perigo.
Benimle birlikte öğle yemeği koşusuna çıkıyorsun.
Vai correr comigo na hora do almoço.
- Daha öğle vaktindeyiz.
É, apenas, meio-dia.
İşte dün geç öğle yemeği için Civic Sushi'ye gidiyor.
Aqui está ele, ontem, a ir para o Civic Sushi para um almoço tardio.
İsa, öğle yemeğine çıkmamızı istedim çünkü bence özel birini bulma konusunda kötü tavsiyeler alıyorsun.
Jesus, convidei-te para vir almoçar porque acho que te têm dado maus conselhos sobre como encontrar alguém especial.
Büyükbabam öğle yoğunluğuna kalmamak için onu zamanında öldürememiş.
O meu avô não o conseguiu matar a tempo de salvar os outros.
Öğle arasıyla ilgili bir kelime oyunu.
- É um trocadilho com almoço ( = lunch ).
Öğle duası için giyinmen gerek.
Ainda tem de se vestir para o almoço de oração.
Bob Rice'la olan öğle yemeğimi de erteleyebilir misin?
E pode adiar o almoço com o Bob Rice?
Suratınızdaki şey bıyık öğle değilmi, Mr. Ellis?
Isso é um bigode no seu rosto, Sr. Ellis?
"Başkan'ın öğle yemeği davetine katılmanızı rica ediyoruz."
"Nós queríamos convidá-los para o almoço do presidente."
Bu benim hem öğle hem de akşam yemeğim.
É o meu almoço e jantar.
Öğle yemeği.
O almoço.
ÖĞLE YEMEĞİNİN KISA TARİHİ
UMA BREVE HISTÓRIA DO ALMOÇO

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]