Ülkemiz translate Portuguese
342 parallel translation
Bu kritik ve önemli saatte sizinle ülkemiz için.. .. çok önemli bir diğer meseleyi konuşma şansını.. .. memnuniyetle karşılıyorum.
Aproveito esta oportunidade para convosco debater uma questão vital... para a importação no nosso país, nesta época crítica e tão grave que...
Barış için ettiğimiz dualara şimdi sevgili ülkemiz için edeceğimiz dualar da katılmıştır.
Que a oração pela paz continua viva no nosso coração acompanhada agora pela oração pelo nosso amado país.
Aniden ülkemiz için tasalanmaya başladı.
De repente, ficou preocupado com o país.
Önce ülkemiz, evet.
O país primeiro, sim.
Bay Milton'un harika biçimde vurguladığı gibi ülkemiz bugün ayaktadır... her zaman durduğu yerdedir.
Como o Sr. Milton tão bem expressou, o nosso país é hoje... o que é hoje. Seja lá o que isso for.
Mısır.. Mısır... ülkemiz savaşta. Kin ve sivil çekişmeler tarafından parçalanmış.
o Egipto era uma terra em guerra... dilacerada pelo ódio e pela guerra civil.
Amerikan gazeteleri için ülkemiz hakkında yazı yazacaksınız Başkan Stoska'nın izniyle.
Escreve artigos sobre nosso país para periódicos norte-americanos... com o beneplácito do presidente Stoska.
Hepiniz ülkemiz vatandaşı mısınız?
São todos cidadãos americanos?
Genç kurtların ihtiyarlara saldırması gibi ahlakını ve kurtuluş ümidini kaybeden bu masum çocuklar da atalarına karşı çıkacaklar. Ve ülkemiz Sodom ve Gomore'ye benzeyecek veba, azab, kin ve ölüm diyarına.
E como pode o cachorro rebelar-se contra o velho lobo, esses inocentes, corrompidos e desesperados por se salvar rebelaram-se contra os seus pais e nossa terra será como Sodoma e Gomorra terra de pestes, fogo, ódio e mortes.
Birkaç taş yıkıldı ama ülkemiz güçlü, birleşik, kararlı ve hiç olmadığı kadar üretken.
Foram derrubadas algumas pedras mas o nosso país é forte, unido, determinado e mais produtivo do que nunca.
Burası bizim ülkemiz.
Este é o nosso país.
" Bizzat Kralın bana verdiği görevle... açıkça ilan ediyorum ki ülkemiz İngiltere... bu adama çok şey borçludur.
"Estou directamente incumbido pelo próprio Rei... " de declarar aqui, abertamente, o quanto toda a Inglaterra... " está em dívida com este homem.
Ve ülkemiz, sizin ölümünüzün öcünü almak için geldiğinde, tüm bu vadi yıkılmış olacak.
E este vale será destruído quando o nosso país vier vingar a sua morte.
Hükümetiniz için, ülkemiz için..!
- O que é que se passa?
Bu ; ülkemiz içn,
Esta é uma grande vitória para o nosso país.
Böyle deme. Biz ülkemiz için savaştık.
Näo digas isso, defendíamos a Pátria.
Şimdiden, ülkemiz İspanya'dan altı kat daha büyük ve ilerlediğimiz her gün, onu daha da büyütecek.
O nosso território é já seis vezes maior do que Espanha. E a cada dia que passa, ele torna-se ainda maior.
Herşey bir yana, ülkemiz herşeyden önce gelir!
A Pátria renasceu.
İşte ülkemiz rahipleri için, Model No 6.
Para os párocos de aldeia, eis o modelo número seis!
Fakat konu uluslararası planda sıkıntılara yol açmıştır. Kabul etmek gerekir ki kurbanlar, ülkemiz için önemlidir. Ve bu mesele için polis canla başla çalışmaktadır.
Porém o assunto, apesar de suas implicações internacionais, uma vez que as vítimas não são cidadãos do nosso país, é de incumbência exclusiva da polícia.
Şunu söylemeliyim ki, an itibariyle herhangi bir cevap verilmemiştir,... ve sonuç olarak ülkemiz Almanya ile savaş halindedir.
Anuncio agora que não recebemos tal declaração e que, por isso, este país encontra-se em guerra com a Alemanha.
- Hayatına kastedecekse... sizi uyarmak vazifemdir sayın bakan, bence... ülkemiz acil bir durumla karşı karşıyadır.
- À vida do Presidente... é meu dever informar o Ministro que, na minha opinião, estamos perante uma emergência nacional.
Bugün ülkemiz, anavatanımız için çok önemli bir gün...
Hoje é um dia muito importante para o país, para a pátria...
Ve sanırım kaç yaşında olursanız olun, ülkemiz için ideal lider.
E acho que é o líder ideal para o nosso país, seja qual for a nossa idade.
Kardeş ülkemiz Almanya'nın bütün üst düzey askerleri yetkilileri oradaydı.
Estava lá todo o Estado Maior da grande irmã germânica.
Öyle ya da böyle küçük ülkemiz bir mucizenin doğuşunu gördü ;
"Cercámos a Zona com cordões policiais... " E fizemos bem... Aliás, não sei bem... "
Buna layık değiliz... ama ülkemiz kan ağlıyor, halk acı içinde.
Não somos dignos, mas o país sangra, o povo sofre.
Haydi, bunu ülkemiz için yapalım Kırmızı, beyaz ve mavi için
Vamos fazê-lo pela pátria E pela nossa bandeira
Bunu ülkemiz için yapalım Ülkemiz istiyor bunu bizden
Vamos fazê-lo pela pátria É a pátria que assim o quer
Haydi, bunu ülkemiz için yapalım
Vamos fazê-lo pela pátria
- Bunu ülkemiz için yapalım
- Vamos fazê-lo pela pátria
Bunu ülkemiz için yapalım Ülkemiz istiyor bunu bizden
Vamos fazê-lo pela nossa pátria A nossa pátria quer que o façamos
Sizin gibi insanları hapse atacak bir ülkemiz olduğu için tanrıya şükrediyorum.
Graças a Deus vivo num país onde podemos pôr gente como vocês na cadeia.
Ve bence şu anda hem ülkemiz, hem de genelde dünya için... bu kadar önemli olan bir şeye gönüllü olmamış olsaydık... elbette ki görevimizi... en kötü biçimde ihmal etmiş olurduk.
E penso que seria muita negligência ao dever... se não nos oferecêssemos para algo tão importante como é isto... para o nosso país... e para o mundo em geral, neste momento.
Bu ülkemiz açısından ne anlama geliyor?
Não diz algo sobre o estado do país?
Belki tüm ülkemiz tehlikede.
Talvez toda a nossa terra está em perigo.
Dinleyin, ülkemiz bizi ölüme terk etti... ve hayatta kalmak için elimizden geleni yapmalıyız.
O nosso país esqueceu-nos... e temos de fazer de tudo para sobreviver.
# Kalkın, ülkemiz geniş ve büyük #
País enorme, a levantar!
Öyleyse mektubu saklayan ve yayınlamak isteyen bu güçlü düşmanlar, ülkemiz ile kendi ülkelerinin arasını mı açmak istiyorlar?
São então os inimigos desta potência que pretendem a divulgação da carta, para assegurarem o corte de relações entre esse país e o nosso.
Bir ay sonra, ülkemiz kuruluşunun 500. yılına girmiş olacak.
Daqui a um mês, o nosso país celebrará o seu 500º aniversário.
Serbest pazar günlerinde, ülkemiz en iyi sanayi güçlerinden biriyken,... hisse sahibinin sorumluluğu vardı.
No tempo do mercado livre, quando o nosso país era uma potência industrial, havia responsabilidade para com o accionista.
Sizin gibi tembeller ülkemiz için çalışan insanlarla aynı yemeği hak ediyor mu?
Pensas que alguem tão preguiçoso e mandrião como tu, merece o mesmo que quem trabalha para o seu país?
Seita, kızım ve o adam ülkemiz için çalışıyor!
Seita, a minha filha e aquele homem trabalham e tem que dormir!
Bizim ülkemiz bu şekilde gelişti, doğudan batıya.
Foi assim que o nosso país evoluiu, de leste para oeste.
Bizim ülkemiz, her zaman, zulme uğrayanlara bir cennet olmaya çalıştı.
O nosso país sempre tentou ser um porto de abrigo... para aqueles que têm sido perseguidos.
Kral ve ülkemiz adına birlikte savaşıp çay saatinde, Berlin'de sosis emiyor olacağız!
Juntos lutaremos pelo rei e pelo país e estaremos a chupar salsichas em Berlim à hora do chá!
Bu bizim ülkemiz Ben.
Este país é nosso, Ben.
Hayal güçleri, hünerleri, enerjileri ve fedakârlıkları sayesinde ülkemiz dünyanın endüstri lideridir.
Homens e mulheres a cuja imaginação, ingenuidade, energia e dedicação... o nosso país deve a sua chefia industrial no mundo.
Bayanlar ve baylar oğlanlar ve kızlar büyük müthiş ülkemiz A.B.D.'yi dolaşırken elimden geldiğince yolda olduğum sürece...
Senhoras e Senhores, garotos e garotas. já que viajei por este país incrível. Los Angeles... e andei pela estrada por muito tempo...
Gelenek hukuku, bizlerin suçluyu ülkemiz toprakları dışında yakalamamız veya sorguya çekmemizin önünü kapatıyor.
A tradição legal nega aos juízes dos EUA o poder para questionar a prisão ou tratamento de um suspeito antes dele entrar no nosso país.
- Bu, ülkemiz için!
me dê A Chama!