Ülkeye translate Portuguese
1,782 parallel translation
Bu ülkeye saldırmayı deneyen her şüpheliyi sorgulayabilirim.
Posso interrogar qualquer pessoa suspeita de tentar atacar este país.
Sokmuşum bu ülkeye.
Maldito seja este país.
Eee, bize karşı bir güven eksikliği var, Thomas. Balina yağı konusunda da, büyük ihtimalle... Fakat bu durum tüm ülkeye karşı böyle.
Bem... existe uma falta de confiança em nós, Thomas... e talvez no óleo de baleia, mas no país como um todo.
Evet, şey, size şunu itiraf etmeliyim ki, majesteleri, benim kendi ülkem haricinde hiçbir ülkeye bağlılığım yoktur.
Sim, bem, confesso a Sua Majestade... que não sou dado a nenhum País, excepto ao meu.
Ve savaşın, hasetin, kıskançlığın, rekabetin veya partinin olmayacağı bir ülkeye gitti.
" Foi para um país onde não existirá guerra, nem inveja ou ciúme, rivalidade ou partidos.
Silahları ülkeye bunlarla soktuklarını tahmin ediyorum.
Acho que é assim que eles metem as suas armas no país.
Keşfedilmemiş bir ülkeye kahramanca dalar, bir bayrak diker ve insanlara emir vermeye başlarız.
Percorremos audazmente um país inexplorado, espetamos uma bandeira e começamos a mandar nas pessoas.
Sonra Dünya Bankası ya da kardeş organizasyonlarından o ülkeye büyük bir kredi ayarlarız.
Depois conseguimos um enorme empréstimo ao seu país a partir do Banco Mundial ou a partir de uma das suas organizações.
Ama para o ülkeye hiç gitmez. Onun yerine bizim şirketlere gider. Onlar da o ülkede devasa altyapı projeleri inşa ederler.
Mas o Dinheiro nunca vai realmente para o país, em vez disso, vai para as nossas corporações para construirem grandes projectos de infra-estruturas naquele país.
Ve çoğu durumda bu sermaye ülkeye geri dönmez.
E, em muitos casos, esse capital nunca mais volta.
Steve'i Irak'a tayin edenler, onursuz terhisini de onu ülkeye sokmak için ayarlamışlar.
Quem o recrutou, arranjou a sua exoneração, e trouxe-o para os EUA.
Tüm ülkeye sorulduğunu hiç sanmıyorum.
Não me lembro do país ter sido consultado.
Şirketlerimizin göz diktiği petrol gibi kaynakları olan bir ülkeyi belirleriz. Daha sonra, Dünya Bankası ya da onun kardeş kurumlarından biri kanalıyla o ülke için çok büyük krediler ayarlarız. Ancak, para asla o ülkeye gitmez.
Mas talvez o mais comum é que identificamos um país que tenham recursos ou corporações cobiçadas, tipo o petróleo, e depois fazemos um grande empréstimo a esse país através do Banco Mundial ou de uma das filiais.
Böylece o ülkeye ait elektrik santrallerini özelleştirelim, sularını, altyapı sistemlerini özelleştirelim, onları ABD'li veya diğer çokuluslu şirketlere satabilelim.
"Para ter a companhia deles de eletricidade privatizada os sistemas de água, esgotos privatizados e vender para corporações dos EUA ou outra multinacional."
Ekonomik Tetikçiler başarısız oldu, casuslar da başarısız oldu ve son önlem olarak ordumuz ülkeye girdi.
O assassino económico falhou. O chacais falharam. E como medida final, mandamos as tropas.
Bu, ülke ekonomisini bozan bir dizi girişime olanak sağlar. Örneğin, ulus ötesi şirketlerin kendi seri üretim ürünlerini ülkeye getirebilmelerinin önü açılır. Böylece ülkenin yerel üretimi baltalanır ve yerel ekonomiler çökertilir.
Isto permite a um número de manifestações económicas abusivas, como corporações transacionais, trazer os seus produtos produzidos em massa, ultrapassando assim a produção local e arruinando a economia local.
" Dün bu ülkeye geldiğimden beri ilk defa kiliseye gittim.
Ontem fui à igreja pela primeira vez desde que vim para este país.
BM ise Kasim 1947'de Filistinin Yahudi ve Arap olmak üzere, 2 ülkeye ayrilmasini oyladi.
A ONU determinou, no final de novembro de 1947 a divisão da Palestina em dois estados - um judeu e um árabe.
- Lexie, Carter bu ülkeye yarar sağlıyor.
- Lexie, o Carter faz bem ao país.
Bu ülkeye yanlız mı geldin?
Veio sózinho ao país?
Bütün ülkeye yayın yapıyor.
Está em todo o país.
Bu ülkeye geri dönmüş olduğuna ilişkin bir bilgi var mı elinizde?
não há nada que sugira, mme., que ela tivesse voltado para cá.
Kısa zamanda iyileşir, sonra ülkeye geri gönderilecek.
Tão pronto se recupere será devolvida aos Estados Unidos.
Bütün ülkeye maskara olduk.
O país inteiro a rir de nós.
Üzülme canım. Başkan tüm ülkeye yetecek kadar sevişiyor.
Ele faz sexo por todos nós.
Sana şunu söyleyeyim Jack, başkanını ve Yeni Pazarlık'ını desteklemeye devam edersen, bu ülkeye neler olacağını görürsün.
Jack, continua a apoiar o presidente e o seu "New Deal"... e verás o que acontecerá com este país.
O bu ülkeye hizmet etti ve bunu gururla yaptı.
Serviu o seu país com orgulho.
... ajan ve sabotajcıların ülkeye sızmaları gibi ve Birleşik Devletler ve işbirlikçi ülkeler tarafından yapılan tüm yıkıcı faaliyetlerin durdurulması.
infiltração de espiões e sabotadores, tudo acções executadas a partir dos Estados Unidos e de alguns países cúmplices.
Bu ülkeye.
Neste país.
Ne zaman bu ülkeye girsek, bizi dışarıya tükürmeye çalışıyormuş gibi geliyor.
Sinto que sempre que vimos a este país, ele tenta cuspir-nos.
Uluslararası toplumlar, kendi ayakları üzerinde durmamız için bu ülkeye yardım edemediler.
A comunidade internacional não tem podido ajudar o país a recuperar-se.
Artık geriye dönmem ben O sessiz ülkeye
Nunca mais irei voltar À lei que querem impor
Tekrardan patlak verip tüm ülkeye yayıldığı 60'lara kadar.
Até aos 60, quando irrompeu tudo de novo.
Fakat size ve bu ülkeye yaptığınız hizmetlere saygı ve minnettarlık duymakla birlikte bana onu söylemediğinizi ifade etmek istiyorum.
Mas, com todo o respeito e gratidão, pelo serviço que prestou a este país, não me contou isso.
bu ülkeye gelmek çok da kötü diilmiş.
Afinal de contas, não foi assim tão má ideia vir para o teu país.
Ama geniş bir ülkeye yayılmışız.
Mas nós estamos dispersos por um país grande.
Yahudilerin yeni bir ülkeye yerleştirilmelerinden sorumlu.
Ele é encarregado pelo reassentamento Judeu.
Yüz tanıma yazılımı sınırı geçtikten 10 dakika sonra Toretto'nun ülkeye girdiğini belirledi.
O programa de reconhecimento facial detectou o Toretto, dez minutos depois de ele ter atravessado a fronteira.
Escobar'ın 10 senede sınırdan geçirdiği eroinden daha fazlasını ülkeye soktu.
Ele transportou mais heroína pela fronteira do que o Escobar em 10 anos.
Tüketim malları, üretildikleri ülkeden tüketilecek olan ülkeye taşınırken binlerce kilometre yol kat ediyor.
A maior parte dos bens de consumo viaja milhares de quilómetros, desde o país produtor até ao país consumidor.
Önceleri izole edilmiş bilgisayar korsanlarına atfedilen bu eylemlerin artık birkaç ülkeye birden yayılmış gelişmiş ve sofistike bir programlama hücreleri şebekesinin işi olduğundan şüpheleniyor.
Estas partidas primeiramente atribuídas a hackers isolados, são agora suspeitas de terem sido feitas por uma elaborada e sofisticada rede de células de programadores... espalhados por vários países.
Bildiğiniz gibi Alfa Takımı'nın ülkeye dönmesi konusunda kesin bir emir var.
Como todos sabemos, a Equipa Alpha tem ordens directas para regressar às suas respectivas bases nacionais.
Kiligini da bu ülkeye göre uydurmussun.
Ou é : "Faz em Roma o que os romanos fazem?"
Şu anda ayrıntılara giremem ama ülkeye yönelik tehdit sona ermedi.
Não posso entrar em pormenores, mas a ameaça ao país ainda não acabou.
Silahları bulup ülkeye sokmaktan sorumlu Starkwood çalışanlarını yakalamalıyız.
Temos de encontrar essas armas e prender os desgraçados da Starkwood responsáveis por trazê-las para cá.
Biz de Starkwood'un bu silahı ülkeye sokmasına izin veriyoruz.
Foi isso que nós permitimos que a Starkwood trouxesse para o país.
Bu hikayeye devam etmek ülkeye zarar verir.
Publicar essa história magoará o país.
Siz bu ülkeye sardırıyorsunuz!
Você tem estado a atacar este país.
Biliyorsun, o ülkeye geri dönemem.
Sabes que não posso voltar a esse país.
Hepimiz aynı ülkeye hizmetteyiz.
Todos servimos o mesmo país.
Onlar olmadan ayakta kalamayız. Görüyorsunuz, ülkeye biyolojik silah sokmak ne kadar kolay!
Repare como foi fácil introduzir armas biológicas neste país.