Ünvanı translate Portuguese
553 parallel translation
Moskova arşidükünün çar ünvanına hakkı yoktur!
O príncipe de Moscovo não tem direito à dignidade de czar!
Düklük ünvanı Albay Henry D'Ascoyne'e, II.Charles tarafından... Majestelerine, sürgünü esnasında gösterdiği hizmetten dolayı verilmişti.
O título de duque fora concedido por Carlos II a Henry D'Ascoyne por serviços prestados a Sua Majestade durante o seu exílio.
Sürgünden sonra, Majestelerine düşes tarafından gösterilen hizmetten ötürü ünvanın sağladığı eşsiz ayrıcalıklar erkeklere olduğu kadar, ailenin kadınlarına da bahşedilmişti.
Mais tarde, por serviços prestados a Sua Majestade pela Duquesa. O título era herdado tanto pela linhagem feminina como pela masculina.
Bir an dini ünvanımla seslenilmesi beni şoke etmişti ancak çabucak toparlandım.
Foi um choque ser tratado pelo título eclesiástico, mas recuperei rapidamente. Boa noite.
Annen yaşamış olsaydı, elbette, ünvanı senden önce alacaktı...
Se fosse viva, a sua mãe teria herdado o título antes de si.
Ardında yasını tutacak pek az D'Ascoyne kalmıştı kısacık bir süreliğine 9. Chalfont dükü olabilen işverenim ünvanı aldığını duymasının ardından geçirdiği şokla aramızdan ayrılmıştı.
Restavam poucos D'Ascoyne, uma vez que o meu patrão, Duque por pouco tempo, morreu de choque, quando soube que herdara o título.
Ve özel ünvanı olmayan bir kişi... bahçede küçük bir havuzda yaşayan George adlı balığa bakıyordu.
E havia um homem sem um título especial... que cuidava dum fontanário no jardim onde vivia um peixe chamado George.
O aptal şu an ona şövalye ünvanı vereceğimi sanıyor,
É o que ele pensa, mas no momento em que eu o fizer cavaleiro,
Gösterdiğin erdemli sadakat ve yaptığın onurlu ve olağan üstü başarı dikkate alınarak, verilen bu onurun kanıtı olarak, verilen bu onurun kanıtı olarak... her zaman iyi ve sadık bir vatandaşın parçası olarak, sana kraliyet şövalyesi ünvanı veriyorum toprağın savunucusu, tacın koruyucusu,
Considerando a sua fidelidade demonstrada e as façanhas honrosas que realizou, tendo provado o seu valor... Mas, Sire, eu... sempre pronto a sofrer por essa lealdade, eu sagro-o cavaleiro do reino, defensor da terra, protector da coroa, e consorte da Princesa Gwendolyn, a bela.
Sen hala doktor ünvanındayken o tam bir profesör olacak.
Já é quase mestre de Medicina.
Warlock'a gelmek, marshal olmak, bir araba kowboyu çekinmeden öldürmek koruyucu ünvanı almak, sonra bizim sizi öldürmemiz, sonra başka bir marshal'ın gelmesi ve onun daha çok adam öldürmesi, ve böylece...
A vila de Warlock designa um marechal, ele mata um grupo inteiro de nós, cowboys, que nomeamos reguladores e matamo-Io, e a vila arranja outro marechal que mata mais cowboys, e nós nomeamos...
Sonuç olarak, şanlı eyaletimizin valisi, milis kuvvetlerinde fahri albaylık ünvanını size sunmak için beni görevlendirdi.
Para concluir, o governador do nosso glorioso estado conferiu-me a autoridade para o nomear, à frente de uma comissão,... Se foi boa para Brady
Hillsboro'ya geldiği gün eyalet milisimiz tarafından kendisine fahri albaylık ünvanı verildi.
Foi nomeado Coronel Honorário.. ... da nossa milícia estadual no dia em que chegou a Hillsboro.
Bu ünvanın kullanımı müvekkilim hakkında ön yargı yaratacaktır.
O uso desse título prejudica o meu cliente.
Er Brady'nin onursal ünvanına bir itirazım yok.
Não tenho nenhuma objecção ao honrável título de "Soldado Brady".
- Şey... şeyin verdiği yetkiyle... Valinin bir itirazı olmayacağından eminim. Bay Drummond, bu vesile ile size milis ordumuzun geçici fahri albaylık ünvanını veriyorum.
- Pela autoridade por mim conferida tenho a certeza de que o Sr. Governador não terá nenhuma objecção eu nomeio-o, Sr. Drummond coronel honorário temporário da milícia deste estado.
1907'de Hukuk Doktoru ünvanını aldı.
Recebeu o grau de advogado em 1907.
Ama benim ünvanım var.
Mas tenho um distintivo.
Senin mesleki ünvanın onların sana güvenmesine sebep oldu.
O seu grau profissional fê-las sentirem-se seguras.
Bir şeref ünvanı, süsleme gibi yada... Senato, krallığın en yetkili yasama meclisidir.
E um titulo de honra, como uma decoração... 0 Senado é a Câmara Alta do Reino.
Kartvizite basılacak önemsiz bir şeref ünvanı olsaydı zevkle kabul ederdim.
Se fosse apenas um titulo a pôr num cartão de visita eu aceitaria com prazer.
Kutsal babamız, başpiskoposluk ünvanını alın benden, beni sıradan bir rahip yapın.
Santo Padre, retire meu título de Arcebispo. Deixe-me ser um simples padre.
Başpiskoposluk ünvanını elinde tutacaksın. Ama şimdilik, bir manastıra kapanıp inzivaya çekileceksin.
Continuará como Arcebispo... mas agora em diante, ficará em retiro monástico.
Tuğamiral ünvanını almaya hak kazandınız, tarih, 1 Ağustos 1942.
"concedendo-lhe o posto temporário de Contra-Almirante," "a 1 de Agosto de 1942, segundo o Compêndio Naval,"
İtalya Grand Prix'sinin galibi Pete Aron podyumda ve artık dünya şampiyonluğu ünvanın sahibi.
Pete Aron é felicitado como vencedor do Grande Prémio de Itália. ... e isto dá-lhe o Campeonato do Mundo de Condutores.
Mahsuru yoksa bugünlerde sivil ünvanımı tercih ediyorum.
Se não se importa, hoje em dia eu prefiro meu título de civil.
Küfre düşen ben değil,.. ... Pedro'nun tahtında oturan ve Papa ünvanını alandır.
O herege não sou eu... mas sim quem se senta no trono de Pedro... e tomou o título de Papa.
- Bana ünvanımla hitap et.
- Trate-me pelo meu título.
Altın Tüy Şövaliyesi ünvanınızı kaybettiniz. Güvenlik ve maliye bakanlığı görevinizi de.
Perde o seu título de Cavaleiro do Tosão de Ouro, bem como as suas funções de Ministro da Polícia e das Finanças.
Kraliçe'nin de size bildirdiği gibi Altın Tüy Şövalyesi ünvanınızı geri alıyoruz.
Tal como a Rainha vos disse, vai ser-vos retirado o título de Cavaleiro do Tosão de Ouro.
Siz Kraliçeyi basacaksınız ve herşeyimi geri vereceksiniz. Yetkilerimi, ünvanımı, paramı, altın tüyümü, herşeyimi!
Agora, vai repudiar a Rainha e devolver-me tudo : os meus privilégios, as minhas funções, o meu dinheiro, o meu Tosão de Ouro, tudo.
Onun eski ünvanıyla Macbeth'e hitap edin.
E, com este título dele, saudai Macbeth.
Ortağımı zerafetle ve onu kendinden geçiren gelecekteki ünvanıyla selamladınız.
Meu companheiro saudais com tanta graça e profecia que ele parece comovido.
Şu andan itibaren ünvanı Cumberland Prensi olmuştur.
A quem, doravante, nomearemos Príncipe de Cumberland.
Bu ünvanı nasıl edindiniz?
Como conseguiste isso?
Hiçbir şey insanların bu kadar hoşuna gitmez : Apollo Creed yerel.. .. bir boksöre ülkenin en büyük gününde dünya ünvanı şansı veriyor.
Vão adorar que o apollo Creed dê a um rapaz daqui uma oportunidade de conquistar o título no aniversário deste país.
Ben bir savaşçıyım. Bu ünvanı kazandım.
Sou um guerreiro por mérito próprio.
Burada... bilmiyorum, dünyanın en büyük ünvanı bu.
No... não sei, o maior título do mundo.
Tüm yapması gereken uzak durmak ve ünvanını korumak.
Só tem que manter-se afastado para conservar o título.
Creed ünvanı koruyacak!
Creed vai manter o título!
Ayağa kalkamazlarsa sonuç belli. Creed ünvanı otomatik olarak koruyacak!
Se nenhum se levantar é um empate, e Creed ganha automaticamente o título!
Garip bir ünvan, ama eğer istediğin şey...
Um título estranho, mas se é isso que tu...
Ona samuraylara özgü bir ünvan verdik.
Vamos dar-lhe um título apropriado a um samurai.
Biliyorum, şu anda söyleyeceklerim İmparator Titus ile Kraliçe Berenice'nin aşkından gelen sizi pek etkilemeyecektir. Ama Sedàra'lar da soylu bir aile Majesteleri 4. Ferdinand'ın verdiği ünvan sayesinde.
Sei que o que vou dizer pode não ter qualquer efeito sobre o senhor, que descende do Imperador Tito e da Rainha Berenice, mas os Sedaras também são nobres, o Rei Ferdinando IV concedeu-nos um titulo...
Yeni ünvanın dilini yutmana mı sebep oldu yoksa?
Perdeu a fala?
Sanırım bu en uygun ünvan uluslar arası bir...
Deve ser ideal como hotel internacional...
Çok fazla ünvan olunca kimin kiminle konuştuğu anlaşılmıyor.
Com tantos títulos, não saberemos quem fala com quem.
Bu Londra'daki Armada Heyetimize Bleuchamp'ın ünvan iddiasını araştırmak talebiyle gönderilen mektubun bir fotostat kopyası.
Isto é uma cópia da carta para o nosso Colégio de Armas na baixa de Londres com o pedido de estabelecerem a legitimidade de Bleuchamp ao título.
Bu onurlu bir ünvan.
É um título honroso.
Ve tanınmayan birine ünvan şansı vererek bunu dünyaya kanıtlayacak.
E vai prová-Io ao mundo, dando a um desconhecido uma oportunidade.
Ama sen, sen ünvan fırsatı yakaladın.
Mas foste tu quem teve a oportunidade.s