Üreme translate Portuguese
462 parallel translation
Evet, çocuklar kurbağanın üreme sistemi hakkında herşeyi öğrenecekler.
Sim, Sr. Farquahar. Os melões são da nossa horta.
Oxford ansiklopedisinde öyle yazar "Karşı cinsle ilişkiye girmeden gerçekleşen üreme."
"Reprodução sem intervenção do sexo oposto" diz o Dicionário de Oxford.
Bizim bilimci çocuklar diyor ki, eşeysiz üreme yapay olarak tetiklenebilirmiş radyoaktivite ya da bazı kimyasallarla falan.
Os nossos rapazes cientistas dizem que a partenogénese pode ser induzida artificialmente, por radioactividade ou certos químicos. Certamente.
Bu yarıkürede üreme mevsimindeyiz.
Estamos na estação do crescimento neste hemisfério.
Seçici üreme yoluyla ırkınızı geliştirme çabalarınız.
A vossa tentativa de melhorar a raça por reprodução selectiva.
Keşif heyeti raporları, üreme ve yiyecek için, ellerinde hayvan olduğu yönünde.
Os registos indicam que tinham alguns para a procriação e alimentação.
Organizma yeterince güç depolamış üreme işlemi başlatabilmek için.
Alterações indicam que o organismo armazenou energia suficiente para iniciar os processos de reprodução.
Kemikler, kaslar, tendonlar,..... toplar damarlar, atar damarlar, böbrekler, ciğerler, kalpler,..... mideler, üreme organları, tırnaklar, parmaklar,..... gözler, burunlar, sinir sistemleri,... .. çeşitli refleksler...
Ossos, músculos, tendões, veias, artérias, rins, fígados, corações, estômagos, orgãos reprodutivos, unhas, línguas, olhos, narizes, sistemas nervosos, os reflexos...
Burada kalan tek erkeksin. Anlarsın ya, üreme için.
Guarda-te, ficaste sozinho, como para padreaçäo.
İlk olarak, beni köle üreme çiftliğine sattıklarında... bir insan olduğumu fark etmiştim.
Foi quando me venderam para a fazenda de criação de escravos... Foi quando eu disse a mim mesmo que era um homem.
Eşeysiz üreme.
Partenogénesis.
Kuşkusuz, Bayan Rose'un o özenli tarzıyla kelimesi kelimesine söylemek gerekirse, cinsel birleşme olmaksızın üreme.
Literalmente, como sem dúvida diria Miss Rose em sua forma habitual, reprodução sem união sexual.
Bu felaketin kökünü kazımak için yeni böcek ilacı olan DDT bulutları bataklıklarla çevrili üreme yataklarına püskürtülüyordu.
Para acabar com o problema, nuvens de DD T, um novo insecticida, foram pulverizadas sobre as superfícies pantanosas.
Seçici üreme, değil mi?
Procriaçäo selectiva, achas que sim?
- Yani üreme potansiyelin...
- O teu potencial de procriaçäo...
Onun üreme organlarına dokunup dokunmadığınızı bilmiyoruz, ya da onun sizi, onu tutmaya zorlayıp zorlamadığını.
Nem sei se você lhe tocou os órgãos genitais ou se foi obrigada a tomá-los na mão.
- Tek çekirdekli üreme.
A reprodução "mononucIear".
Hayat, sadece üreme ve evrime olanak sağlayacak kadar karmaşık bir tür kimyadan ibarettir.
A vida é apenas uma espécie de química, com suficiente complexidade, que permita reprodução e evolução.
Pekala, özetleyecek olursak, aynı şey daha karmaşık canlı türlerinin üreme organları için de geçerli.
De certo modo, passa-se o mesmo com os órgãos reprodutores dos seres mais evoluídos.
Lütfen birisi bana söylebilir mi... Sex olmadan üreme fikrini ilk önce kim ortaya atmıştı?
Alguém é capaz de explicar quem primeiro sugeriu a ideia de reprodução sem sexo?
Eşeysiz üreme.
Nascimento virginal.
Nedir bu eşeysiz üreme?
Boa noite.
"bir kan hücresi parçası aktarılarak gerçekleştirildi.." Bizim üreme yöntemimiz en mükemmel olanı.
Em 1939, Gilda Pincus... "
Sizin bildiğiniz anlamda üreme sürecini anlıyorum.
Compreendo o processo de reprodução como vocês o conhecem.
Canım, o zaman daha iki yaşındaydı. Oh, lütfen, köpek düşünmekten aciz üreme şöyle dursun.
Vou pôr os sinais de "guichê ao lado", porque só teremos dois caixas a trabalhar.
Çiftleşmezler. Eşeysiz üreme yaparlar.
Usam reprodução assexuada.
Bir hafta içinde ortaya çıkmazsa, kiralık katil tutup seni avlamalarını sağlayacağım, yakaladıklarında üreme organına olacakları bilmek istemezsin.
Grant, se a Joanna não aparece... dentro duma semana, contrato uma massa de mercenários para a caçarem... e lhe cortarem as partes salientes. Entendido?
Burası üreme havuzu değil.
Isto não é um tanque de desova.
Tur esnasında lütfen sanatçıları ürkütmeyin çünkü böyle bir sarsıntı üreme alışkanlıklarını bozabilir.
Durante o passeio, não assustem os actores, pois... o barulho pode atrapalhar os hábitos de procriação deles.
Çiçekler bitkinin üreme organlarıdır, çoğunlukla hoş kokulu ve açık renklidirler.
As flores são os órgãos reproductores das plantas, generalmente odoríferas e coloridas.
Bu örümceklerin üreme organları yok. İşçi arılar ve asker karıncalar gibi.
Estas aranhas não tem órgãos reprodutores, como as abelhas obreiras ou as formigas soldados.
Bir halkı yok etmenin en iyi yolu, üreme yeteneğini yok etmektir.
A melhor forma de destruir um povo é tirar a capacidade de se reproduzirem.
Orada pek çok kaza olmuştur. Şanslıyız ki, orada yaşayan köylüler üreme konusunda gayet iyiler.
É um sítio com tantos acidentes, que ainda bem que os camponeses de lá, não têm problemas a procriar.
Atlar ve domuzlardaki üreme hızına dikkat ettiniz mi?
Com muita comida os cavalos e porcos multiplicam-se.
- Doğrusal üreme? - Evet.
- Procriação linear?
Kadının üreme sistemiyle ilgili yapılan araştırma, bir doğum geçirmiş olabileceğini gösteriyor.
O exame médico ao útero da mulher indica, de facto, que ela deu à luz.
Düşük yapmaya meyilli dişi üreme organı, sadece vücudun yabancı maddeyi reddeden doğal ve gerekli bir içgüdüsünden ibarettir.
Os malogros... do sistema reprodutivo feminino devem-se à... tendência do corpo de rejeitar elementos estranhos.
Bir üreme kliniğine git sperm miktarını kontrol ettir.
- Vai a uma clínica de fertilidade. Faz uma contagem de espermatozóides.
Erdişidirler,... üreme sistemleri karmaşıktır, dış ortamda üremeye müsaittirler.
São hermafroditas... com um sistema reprodutor complexo, capaz de fertilização interna.
Analizler ve incelemeler gösteriyor ki üreme ve fizyolojik bozukluklar nedeniyle,... bir çeşit yarı insan haline gelmiştir.
Dissecação e análise revelam... que houve um cruzamento de características reprodutivas e fisiológicas, resultando numa espécie de humano quase-vertebrado.
Evet, ama hala, aynı diğer kurtlardaki gibi kendi kendine üreme yeteneği var.
Sim, mas ainda capaz de regeneração espontânea, como qualquer ténia ou verme.
Onlar üreme organlarının taşıyıcısı.
São o santuário dos órgãos reprodutores.
Genç erkekler üreme yetenekleri yüzünden çok değerliler.
Os machos jovens valem mais devido à capacidade de reprodução.
Bir insanı bütün bir yıl boyunca bağlı tutacak, elini kesip parmak izlerini kullanacak, ve üreme organına boru takacak bir isteği düşün.
Imagine a persistência necessária para manter um homem amarrado um ano inteiro, para lhe cortar a mão e usá-la... para pôr impressões digitais. Para lhe inserir tubos nos órgãos genitais...
- Atom silahlarının yayılması. Kontrolsüz üreme alışkanlıkları. Kara, deniz ve hava kirlenmesi.
Proliferação nuclear, natalidade não controlada, poluição da terra, mar e ar, violação do ambiente...
Seks yapmaya çalışmayın çünkü TV radyasyonu üreme organlarınızı zayıf ve işlevsiz bırakmıştır.
Não tente ter relações sexuais, já que anos de radiação televisiva deixaram os seus genitais inúteis.
Bu çıbanlar, tekrar üreme döngüsünün bir parçası.
As pústulas fazem parte do ciclo reprodutivo natural.
Sence halk, üreme organı olmayan birisine devlet başkanı olması için oy verir mi?
como quer que um homem sem penis seja presidente dos Estados Unidos? sua carreira politica foi a sargeta
Bu bıçağı kullanarak..... Aaron Stampler defalarca Başpiskoposun göğsünü, üreme organlarını ve gözlerini deldi.
Usando esta faca Aaron Stampler apunhalou várias vezes o peito do arcebispo incluindo os seus órgãos genitais e os seus olhos.
Kendi kendine üreme diye birşey duydunuz mu?
E com muito prazer, também!
Eşeysiz üreme.
A partenogênese.