Ürünleri translate Portuguese
828 parallel translation
E.F. Strable'dir beni paketleyen kişi, sofralarınızın zevkidir ürünleri. "
Eu sou empacotada por E.F. Strable, para o prazer da sua mesa. "
"E.F. Strable'dir beni paketleyen kişi sofralarınızın zevkidir ürünleri."
" Empacotado por E.F. Strable... para o prazer da sua mesa.
Yaratıcı düşüncelerimin ürünleri şimdi de polis eleştirisine mi uğruyorlar?
Os processos da mentalidade criadora são agora da juridisção da polícia?
Denizin dibindeki ürünleri toplayan, avcılar ve çiftçiler vardı.
Os caçadores faziam a sua colheita no fundo do mar.
- Deniz ürünleri yiyeceksin.
- Estão convidados a um jantar marítimo.
Ve bu özerk eyaletin kanun yapıcıları, bu zehir işportacılarının kâh kitaplarda, kâh şişelerde satmaya çalıştıkları ürünleri etiketleme dayatmalarına karşı akıl sahibi davrandı.
E os legisladores deste estado soberano, tiveram a sabedoria de exigir que quem envenena, quer seja em frascos ou em livros claramente rotulem o produto que estão a tentar vender.
Ihh... işlemler ve ürünleri.
Os métodos e os produtos.
Kocanın 40,000 dolar borcu var, bunun 15,000 doları da benim param çünkü su ürünleri şirketine bu parayı yatırmıştım.
Porque afundou 40 mil... sendo 15 meus, numa firma de algas comestíveis.
Bu nedenle size derim ki, Tanrı'nın hükümranlığı sizden alınacak ve ona yaraşan ürünleri yetiştiren bir halka verilecek.
Por isso vos digo : Ser-vos-á tirado o Reino de Deus... e será dado a um povo que produzirá frutos dele.
Yıllar önce vampirlerle ilgili şeyler okumuştum. Hep hayalcilerin hayal ürünleri olduğunu düşünürdüm.
Eu já li sobre vampiros e sempre pensei que fosse produto de imaginações férteis.
Hey, bir fikra anlatayim mi? Bir çocugun süt ürünleri çiftligi varmis. Yasli anasi da biraz hastaymis.
Queres ouvir a história do rapaz que tinha uma quinta de produtos lácteos... e a mãe dele estava doente.
Petrol ürünleri, sentetik elyaf... gibi şeyler.
Derivados de petróleo, texteis, de tudo isso.
- Hepsi kozmetik ürünleri.
- É tudo produtos de cosmética.
İşte bakın, hepsi kadın kozmetik ürünleri.
É o meu ramo de trabalho. É tudo coisas de senhora.
Nesillerdir verilen eğitimin ürünleri.
São o produto de gerações de treino para esta missão. Problema :
İnşaat, elektrik ürünleri, çok sayıda tarım tahvilleri.
Construção, material eléctrico, várias multinacionais agrícolas.
Bu ürünleri yasaklayacaklar. TV'de duydum.
Acho que vão proibir esses produtos.
Ne olur deniz ürünleri demeyin bana.
Por favor, não mencionem mariscos.
Bu Gibarian'ın buluşuydu.Dehanın tüm ürünleri gibi ; çok basit.
Foi invento do Guibarian. Tão singelo como todo o genial.
Bu insanlar nükleer radyasyonun son ürünleri.
Estes humanos são produto... da radiação nuclear.
Şişelerimizi toptan alırız ve doldurulmaya hazır oluncaya değin çeşitli Carsini ürünleri ile birlikte burada muhafaza ederiz.
Compramos as garrafas a grosso e mantemo-las aqui até estarem prontas para serem cheias na vinha Carsini.
Milyonlarca insanın canına kıyan bir kıyım makinesi olacaklar yan ürünleri değerlendirip, posayı boşaltacaklardı.
Seriam fábricas para matar seres humanos aos milhões, aproveitar os excedentes e eliminar os resíduos.
İnsanlar, hükümetin bu ürünleri piyasaya salmadan önce test edip... onaylamadığını düşünecekler.
As pessoas irão pensar que o governo não testou e aprovou nossos produtos devidamente E ficaríamos fora do mercado.
Yalnızca süt ürünleri ve yumurta yiyeceksiniz.
Comei apenas produtos do leite e ovos.
İthal ürünleri sevmiyor sanırım.
Acho que ele não gosta do importado.
Savaş ürünleri mahvetti.
A Guerra destruí as colheitas.
Crodan'daki çiftçiler için tarım ürünleri taşıyan bir mekik pilotuyum.
Apenas conduzo o vaivém com peças para os agricultores de Crotan.
Crodan'daki çiftçiler için tarım ürünleri mi?
Peças para um agricultor em Crotan?
Gemimi çalıp beni bu değersiz tarım ürünleri ile bıraktı.
Ele levou a minha nave e deixou-me com esta carga de peças inúteis.
Süt ürünleri imalatı yapan herkesi kastediyor.
São todos os fabricantes de lacticínios.
Merkez üyelerinin petrol ürünleri satması yasaktır.
Os membros da Primeira Força não poderão negociar com gasolina.
Ziraati keşfettiğimizde ise, tohumları doğru zamanda ekip ürünleri doğru zamanda hasat etmeliydik.
Quando inventámos a agricultura tivemos de ter o cuidado, de semear e fazer a colheita na estação exacta.
Atmosferi hidrojen, helyum, metan, su ve amonyaktan oluşan, Jüpiter gibi bir dünya düşünürsek, acaba orada hangi organik moleküller, cennetten manna gibi düşerek Miller-Urey deneyindeki ürünleri oluşturur?
Pensem num mundo, algo como Júpiter, com uma atmosfera rica em hidrogénio, hélio, metano, água e amónia, no qual as moléculas orgânicas, caem dos céus como maná, como os produtos da experiência Miller-Urey.
Makinalarımız... bilimin ürünleri.. artık Saturn'un yörüngesi dışında..
As nossas máquinas, produtos da Ciência, estão agora para além da órbita de Saturno.
Ayrıca Supperware ürünleri artık yemekleri saklayıp mutfak masrafını kısmaya yarar.
Além disso, os produtos Supperware são ideais para guardar restos, o que ajuda a esticar o orçamento do lar.
Yemekte sadece deniz ürünleri yerim.
À noite só como marisco.
Lüks lokantalar. Süper aşçılar tarafından üretilmiş gurme ürünleri satacaklar.
Estabelecimentos de luxo vendendo produtos de cozinha saídos directamente da cozinha de Grandes Chefs.
Meyve, sebze konserveleri var ayrıca, balık ve et ve her çeşit tahıl ürünleri.
Temos frutas, vegetais peixe, carne em conserva e cereais.
Bugünkü haberler, bir yangın sonucu High View Kerestecilik, bir süt ürünleri satış merkezi ve bir Mc Donald ortaklığı olan American Motors büyük hasar gördü.
Um incêndio destruiu uma estância de madeiras, um armazém de lacticínios e um stand de automóveis em MacDonald...
İp kopmuş, su yüzüne çıkmış tam deniz ürünleri lokantasının önünde.
O arame partiu e ele emergiu em frente a uma marisqueira.
Sakın unutmayın, bütün Bonzo Barry elektronik eşyaları ve ürünleri... ful garanti ile gelir. 'Fok Balığı'garantisi.
Lembrem-se, todos os componentes e equipamento da Bonzo Barry têm o nosso selo de aprovação.
Bay C., ürünleri geri çevirmek zorunda kaldım.
Sr. C, não pude aceitar a mercadoria.
Önümüzdeki birkaç gün içinde son ürünleri de bekliyorum.
Espero encontrar esses artigos nos próximos dias.
- Taze deniz ürünleri varmış.
- Tem marisco fresco.
- Alf, sen nasıl Terry Faith kozmetik ürünleri satacaksın ki?
Mas Alf, como é que tu podes vender os cosméticos da Terry Fave?
! - Ben kozmetik ürünleri satıyorum.
- Eu estou a vender cosméticos.
- Evet, şu ürünleri görene kadar bekleyin.
Porque é que não vêm estes aqui?
Toprağın verimsiz olduğunu, çekirgelerin ürünleri yediğini ve hiç yağmur yağmadığını söyleyeceğim.
Vou dizer-lhe que a terra está podre pelas ervas daninhas. Que os gafanhotos vão comer tudo e que nunca chove nos Romarins.
Düşünüyorumda... Bazı hükümet programları yok mu. ürünleri büyütmemen için sana ödeyen?
Estava pensando... não existe nenhum incentivo do governo... que pague para não ter colheitas?
İhtiyaç duyucağınız herşey var. Batı'nın son ürünleri!
Tenho tudo o que precisam, todas as novidades do oeste!
Çok şükür, buradaki deniz ürünleri de sahte değil.
Frutos do mar não são falsificados aqui, graças a Deus.