Üvey translate Portuguese
2,301 parallel translation
- Evet. Ve üvey babam Miami'den döndüğü zaman ona da söyleyeceğim.
E quando o meu padrasto voltar, irei contar-lhe.
Becky ve üvey annesi her gün oyunlar oynuyorlar, prenses kıyafetleri giyiyorlar ve babası, babası da onlara ejderha rolü yapıyor.
a Becky e a sua mãe adoptiva jogam todos os dias a fingir que se vestem de princesas, e que o pai... é o dragão.
O kim olduğunu düşündüğünden daha fazlası. Bak, ben ailedenim. Ben Serena'nın kardeşiyim... ya da üvey kardeşiyim kağıt üzerinde...
Ela pensa que é mais do que é, mas eu sou o irmão, meio-irmão, e quero tirar isso da cabeça porque já andámos juntos.
Ayrıca, şirket için yaptığı tüm katkılardan dolayı üvey anneme teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
Queria também congratular a minha madrasta e o trabalho que tem feito.
O benim üvey kardeşim, ve onun hakkında endişeleniyorum.
É meu meio-irmão, estou preocupada com ele.
Peki eğer o eve götürüp üvey annenizle tanıştıracağınız kızlardansa... Chuck niye Lily'nin ziyaretine tek başına gidiyor?
Mas se ela é o tipo de rapariga que se apresenta à madrasta, que faz o Chuck sozinho em casa da Lily?
Chuck harika biri. Bana üvey annesinin verdiği parti için bir elbise...
Ele é maravilhoso, quis comprar-me um vestido para um evento da madrasta...
Aynı zamanda teknik olarak üvey kız kardeşin olan Brooklynli bir genç kızla tehlikeli bir yasak aşk yaşadığını insanlar öğrenirse herkes tarafından giyotine götürülürdün.
Se se tornasse público que tiveste uma relação perigosa com uma adolescente de Brooklyn, que tecnicamente é tua meia-irmã, estarias na guilhotina social.
Bekledi ve bekaretini üvey erkek kardeşine teslim etti.
Ela esperou. E "Chuckou-o" com o seu meio-irmão.
Ve garajda üvey kardeşi vardı.
E a meia-irmã dele estava lá dentro.
Christine kızının velayetini ve üvey oğlunun vasiliğini almak istiyormuş.
A Christine pedia a custódia total da filha, e a tutela do seu enteado.
O dosya o gece olanlarla ilgili Jenna'nın neler bildiğini öğrenmek için tek şansımız. Eğer onunla üvey kardeşi intikam planları yapıyorlarsa...
Aquele arquivo pode ser a nossa única hipótese de descobrir o que a Jenna sabe daquela noite e se ela e o monstro do irmão estão a pensar vingar-se.
Bence üvey ablası da onun farklı olduğunu düşünmüştü ve şimdi ona rehber bir köpek gerekiyor.
A irmã dele também deve ter pensado que ele era diferente e agora precisa de um cão guia.
Defol! Cidden, Sen Zack'in üvey annesini gördün mü?
A sério, já viste a madrasta do Zack?
Senin üvey geliyor.
- Aí vem o teu parente.
Paranoyak üvey kardeş.
Cu-nha-do pa-ra-nói-co.
Ayrıca, hem sizin, hem de üvey çocuklarınızın isyancı Robert Aske tarafından ne kadar kötü muameleye maruz bırakıldığını da biliyorum.
Também sei que vós e os vossos enteados foram muito maltratados pelo traidor Robert Aske.
Flüt dersine gitmek üsteyen üvey bir oğlum var.
Precisava de levar o meu enteado à aula de flauta.
William, üvey kardeşim.
William, o meu meio-irmão.
Acımasız üvey annemden bahsediyorum.
Estou a falar da minha madrasta malvada.
Onun üvey annesisin değil mi?
É mãe adoptiva dele, não é?
Yani onu baban aldı ama üvey annesi sen misin?
Então, o seu pai acolheu-o, mas você é que é a mãe adoptiva?
Ama maalesef ki üvey annem iyileşecek.
Mas, infelizmente, a minha madrasta vai.
Benim ilk seferim, üvey babamdı.
O meu primeiro foi o meu padrasto.
Ama onlara örnek olmazsam nasıl bir üvey baba olmuş olurum?
Mas que tipo de potencial sogro seria eu se não desse o exemplo?
Lux'ın üvey babasıyım. Tasha'nın bakıcısıyım, senin bebeğinin babasıyım.
E padrasto da Lux, tutor da Tasha, pai do teu filho.
Ve hatta üvey kızımı da suçladım.
E até acusei a minha própria enteada.
Tony, müstakbel üvey annenle tanışmış oldun.
Ei Tony, acho que acabaste de ver - a tua próxima madrasta.
Çünkü, aynı zamanda üvey kız kardeşim olan annesi 15 yıl önce ailenin o kısmından beni soyutladı.
Por causa da mãe dele, que por acaso é minha meia irmã... Cortou-me daquela parte da família.
Bu da Keith, üvey babam.
Este é o Keith, o meu padrasto.
Karımın ve üvey kızımın gözü önünde.
Na frente da minha esposa e da minha enteada.
Pekala, adli tıp Lou Ann'in üvey çocuklarını boğup bunu örtbas etmek içinde evi ateşe verdiğini kanıtladı.
Os peritos provaram que Lou Ann afogou seus filhos e queimou a casa para encobrir.
Yani onun kocası, senin de üvey baban.
Era o marido dela e o teu padrasto.
- Aslında üvey kardeşim.
Na verdade, é meu meio-irmão.
Anthony'nin üvey babası olurdun.
Ias ser padrasto do Anthony.
Astor'ın üvey babası, Dexter Morgan.
Sou o padrasto da Astor, Dexter Morgan.
Sarhoş, hırsız, genç üvey kızımla irade savaşındayım. O kazanacak.
Sim, estou a medir forças com a minha enteada adolescente bêbeda que rouba lojas e ela vai ganhar.
Bırak üvey kardeşim için ben endişeleneyim.
E Thor? Deixem que me preocupo com o meu meio-irmão.
Daha hazır bile olmadan adamla birlikte yaşamaya başlar ve dikkatli olmazsa 26 yaşındayken kendini varlığından bile haberi olmadığı hamile bir kızın üvey annesi olarak bulur.
Vai viver com ele sem estar preparada e, se não tiver cuidado, torna-se uma madrasta de 26 anos de uma filha grávida que ela nem sabia que ele tinha.
Serseri üvey evlat babasını öldürür ve sonra da mirasına konar.
O filho bastardo mata o pai e assume o seu lugar.
Heather benim üvey annem.
Heather é minha madrasta.
Bu iki adam üvey annenin.. ... arabasını çaldılar biliyor musun?
A Mercedes da sua madrasta é roubada por dois gajos que você conhece?
Hem Zoey çizgi film karakteri olsa Külkedisi'nin kötü kalpli üvey annesi olurdu!
E se a Zoey é um desenho animado ela é a madrasta malvada da Cinderella.
Hem Zoey çizgi film karakteri olsa Külkedisi'nin kötü kalpli üvey annesi olurdu!
E se a Zoey fosse um desenho animado ela era a madrasta malvada da Cinderela
Long Island'ın dışındaki kilisede papazlık yapan üvey kardeşinin babası Sam Gibbs'e yani.
ao homem mais caridoso que conhecia ao pai do seu meio irmão Sam Gibbs, um padre numa igreja em Long Island.
Merhaba üvey abla.
Olá, meia-irmã.
Birleşik Devletler'de bazı hafif tecrübeler yaşamışsındır, değil mi üvey?
Deves lançar alguma luz sobre como terminaste num emprego de baixa qualidade nos EUA, parvalhona.
Hayır, istemez üvey.
Não, obrigada, parvalhão.
- Babam üvey baban oluyor ; üvey annemin başka eğlenceler bulduğunu düşünüyor.
Padrasto para ti, a propósito. A grande mãe gorda tem um amante.
Jenna Toby'nin üvey kardeşi.
Ela é meia-irmã do Toby.
Adam üvey kardeş.
O Adam era meio-irmão.