Üzdü translate Portuguese
400 parallel translation
Gelmem seni üzdü mü?
Lamenta que eu tenha vindo?
Okuduklarım beni çok üzdü...
Jeff, peço imensa desculpa por ler...
"Sevgili Tina, ayrılırken seni ağlar görmek beni üzdü, "... ama Baban sebebini biliyordu :
" Querida Tina : senti muito por vê-la chorando quando parti... mas o papai entendeu.
St. Faith'te görev almak için başvuruda bulunmam sizi üzdü mü?
Madre, está arrependida de me ter nomeado para este cargo em Santa Fé?
Çok yurtsever biriydi. Mağlubiyet onu çok üzdü.
Ele era muito patriota, a derrota causou-lhe uma grande dor.
Ama son derece üzgün olduğunu size iletmemi istedi. Böyle bir daveti reddetmesi onu gerçekten daha da çok üzdü.
Ela ficou desapontadissima, mas tive de a deixar pois não podia deixar de conhecer o seu ilustre convidado.
Sizden asla kuşkulanmadık efendim. Mahkemenizde size yaptıkları haksız muamele hepimizi üzdü.
A sua condenação no Conselho de guerra revoltou-nos.
Bu telgraf sizi neden bu kadar üzdü?
Por que está tão preocupado com este telegrama?
Parlak yıldızımızın sönmesi hepimizi derinden üzdü, ama ağlamak da derdimize deva olmaz.
Todos nós temos razões de chorar o empalidecer de nossa estrela brilhante, Mas ninguém chorando cura suas mágoas.
Kraliçe'nin gitmesi sizi üzdü.
Majestade, a ida da rainha o deixou desorientado.
O iki işe yaramaz az önce sizi üzdü, daha sonra ne yapmazlar.
Por causa daqueles dois canalhas...
- Onu ne üzdü? - Üzgün müydü?
- Porque estava ela tão perturbada?
Babana yazdığın o "özel" mektup onu çok üzdü.
A tua carta "pessoal" fez muita pena ao teu pai.
Bak, bu beni çok üzdü.
Isso magoa.
"Yakında dul kalabilecek bu kadar kız görmek beni üzdü", dedim.
Disse-lhe que me fazia infeliz ver tantas noivas que poderão em breve ser viúvas.
İnan bana Rich, başıma geleceklerden çok senin yalan yere yemin etmen üzdü beni.
Em boa fé, tenho mais pena do vosso perjúrio do que dos meus perigos.
Şu Owen seni çok üzdü.
Aquele Owens deixou-te perturbada.
Evet, Irene, bizi üzdü, cici kız.
Irene Molloy... Foi uma desilusão.
Oğlum olmadığını, başka bir deyişle... annen ya da baban olmadığımı öğrenmek seni üzdü mü?
Lamenta saber que não é meu filho? Que não sou seu pai, nem sua mãe?
Evet, her ne olduysa annemi çok üzdü.
Tudo é horrível... apenas horrível.
Onun ölümü hepimizi üzdü. Ama yaşamaya devam etmeliyiz.
Estamos tristes com a sua morte, mas não comer não ajuda a vida continua.
Elbette, ölümü beni üzdü.
É claro que estou triste com a morte dele.
Bir kadın seni üzdü mü?
Como? Por acaso as mulheres fizeram mal a você?
Gidişin onu o kadar üzdü ki... kendini bir kocayla avutmak zorunda kaldı.
Sofreu tamanho abalo com a tua partida... que teve de procurar consolo num marido.
"Çocuklar, sokaklarda onunla eğleniyordu..." "... bu beni çok üzdü. "
"As crianças trocavam dela na rua, o que me desgostou."
Şantaj suçlamanız beni üzdü.
A acusação de chantagem ofende-me.
Ters giden bir şey mi var, yoksa Gemellus'un cenazesi mi üzdü sizi?
Passa-se alguma coisa, Senhora, Ou o funeral de Gémelo a perturbou?
Bu Canutti'yi her şeyden fazla üzdü.
Isto irritou o Canutti mais que qualquer outra coisa.
Bu seni üzdü mü?
Ficaste deprimido?
Holtzmann mı üzdü seni?
O Holtzmann aborreceu-te?
O konuşma Başbakan'ı derinden üzdü.
Aquele discurso está a causar alguns incómodos ao P.M.
Bu beni çok üzdü. - Kendi adına bir kaç yarışta koştun.
Marcou uns dois ensaios pela sua equipa.
Bu durum onu bir hayli üzdü. Ama birazdan çıkacaktır.
Estas coisas custam bastante, mas ele deve estar quase a sair.
Eve eli boş gelmek beni çok üzdü ama benim hiç çaba göstermediğimi düşünmen daha da kötüydü.
Não precisam de outra divisão. Nem acredito que nos aliciaram com uma sala de que gostássemos, quando tudo o que queriam era que assinássemos a permissão.
"Sevgili Cheers Dostları ; Rebecca Howe'ın kaybı hepimizi üzdü."
" Queridos amigos do Cheers, estamos de luto pela perda de Rebecca Howe.
Bu onu gerçekten çok üzdü.
Ei! Ela ficou muito doida com aquilo.
Niles, olayların bu safhaya gelmesi beni gerçekten üzdü.
Niles, lamento muito que isto tivesse que acontecer.
Beni çok üzdü.
Sei como fiquei perturbada.
Hamlet, Yaptığın şey bizi fazlası ile üzdü. burada ayrılman gerekiyor
Para sua segurança, deves afastar a você.
- Bu Wendy'i üzdü.
- Partiu o coração da Wendy.
StarIing, bunu şerife bi kadının önünde söylememeliydim bu seni gerçekten üzdü, değil mi?
Starling, quando eu disse ao xerife para não falarmos em frente de uma mulher, isso enfureceu-a mesmo, não foi?
Annemi şimdiden üzdü.
Ele punha a mamã em tais aflições...
Bir şey seni üzdü.
Alguma coisa está-te a chatear.
Bu sabahki tahkikat beni çok üzdü.
Fiquei muito perturbada com o inquérito desta manhã.
Beni üzdü.
Isto me incomoda.
4 milyonu bir yabancı ile paylaşması sizi üzdü mü?
Incomoda-a que ele dividisse $ 4 milhões com uma estranha?
Onun Cennet Bahçesi seni üzdü mü?
Estou muito confusa é só isso.
Kocanızın haberi beni gerçekten üzdü.
Sinto por seu marido.
Seni böyle görmek beni çok üzdü.
Está em cama há três meses.
Tahmin edebileceğiniz gibi, bu beni hayli üzdü.
Como percebeis, isto põe-me muito infeliz.
Burada meydana gelen ölümler beni son derecede üzdü.
Essas mortes me afetaram muito.