Üzüm translate Portuguese
847 parallel translation
Domates suyu, portakal suyu, üzüm suyu, ananas suyu...
Sumo de tomate, de laranja, de uva, de ananás...
Ölerek ona en büyük katedralleri üzüm bağlarını ve sokakta dansı verebilirim.
Morto, posso comprar-lhe a mais alta das catedrais, vinhas douradas e dança nas ruas.
Veya üzüm.
Ou umas uvas.
Bir sarmaşıktan koca bir salkım üzüm koparacağım, ve hepsini suratımda ezip üzüm suyunu çenemden akıtacağım.
Vou tirar um grande cacho de uvas de uma videira e esborrachá-las na minha cara e deixar o sumo escorrer-me pelo queixo.
Belki bir küvete üzüm doldururum ve üzerlerine oturup hepsi ezilene kadar dönerim.
Talvez consiga uma cuba cheia de uvas e sento-me em cima e chafurdo para ali até elas desaparecerem.
Ne yapacağımı söyledim ve orada ne kadar çok portakal ve üzüm olduğu beni hiç ilgilendirmiyor.
Já disse o que quero fazer e pouco me interessa se há laranjas e uvas a granel.
Guiseppi, İtalya'nın en iyi üzüm ezicisi.
Guiseppi, o melhor pisador de uvas de toda a Itália.
Seninle birlikte üzüm ezerdim.
Costumava pisar as uvas consigo.
- Ben üzüm istemiyorum!
- Não quero uvas.
- Ona üzüm al.
- Um cacho.
Burada üzüm yok.
Aqui não temos uvas.
Şaraphaneye kendi bahçemden üzüm yolluyorum.
Mando as uvas para a adega da minha quinta.
Çita, yeterince üzüm yedin.
Cheeta, já comeste bastantes uvas.
Sana üzüm çöpü bile vermem ben.
Não lhe daria a ponta de um alfinete.
İki paket öksürük tozunu biraz üzüm suyuyla karıştırdıktan...
Rebuçados para a tosse dissolvidos em sumo de uva morno...
Sana üzüm getirdim.
Trouxe umas uvas.
Ben de üzüm ve çiçek yetiştirerek çalışıyorum.
Também trabalho para viver. Cultivo uvas e flores.
Büyük üzüm bağları, yıllanan fıçılar, tadına bakan rahipler, Oklahoma'daki bir kadın kafayı bulmak için!
Vinhas excelente, barris enormes, a envelhecer eternamente, os pobres monges a correr de um lado para o outro a prová-lo, para uma mulher de Tulsa, Oklahoma, dizer que lhe faz cócegas no nariz.
Aralarında bulunan üzüm bağcıları ve tohum yetiştiricileri, kendi asmaları ve incir ağaçları altında oturmayı umuyordu.
Entre eles marchavam plantadores de vinha e semeadores de sementes, cada um esperançado em se sentar à sombra da sua latada e figueira.
Hindistan cevizi, üzüm al!
Um coco e uvas!
Biraz kuru üzüm yiyip çay içelim.
Vamos tomar um chá. Com uma dose dupla de uvas secas.
Şanslısınız ki üzüm istememişsiniz,..
Sorte não ter pedido coríntias, ia ser preciso voltar na Segunda!
Fakat, üzüm bağında çalışmak...
- Mas trabalhar na casa de vinhos...
Mesela, üzümleri ne kadar sevdiğimi bilirsin. Öyle, bende elimizde üzüm yokken, onları çok severim.
Por exemplo, tu sabes como gosto de uvas, porém me apetece mais quando não tem que quando tem.
Pahrump'da üzüm bağları varmış.
Tem uma vinha em Pahrump.
- Bir pound üzüm. Başka bir şey?
- Meio quilo de uvas.
Hiç badem, üzüm, domates, marul ve ananastan yapılmış bir salata yediniz mi?
Já comeram uma salada com amêndoas e uvas alface e ananás?
Önce tavuğu soteliyorum, sonra kuru üzüm ve soğanı ekliyorum.
Primeiro salteio a galinha, depois ponho as passas e a cebola.
İçinde üzüm şekeri, glikoz ve B vitamini var.
Não, tem dextrose, xarope de milho e niacina.
Geçen gece üzüm suyunu fazla kaçırmışım.
Exagerei na uva, ontem à noite.
.. özel üzüm suyu.
.. de Sumo de Uva Extra.
- Özel üzüm suyu. - Şey de...
- Sumo de Uva Extra.
Özel üzüm suyuyla aynı etkiye sahiptir bu.
Tem o mesmo efeito que o Sumo de Uva Extra.
ve... üzüm bağları.
E... uvas.
üzüm bağlarımız vardı tüm bahçede.
Tínhamos uvas... na parte de trás.
Sence Kaliforniya'da üzüm bağları var mıdır?
Acredita que há uvas na Califórnia?
Size biraz üzüm verebilirim.
Quer passas?
Biraz üzüm alsana.
Leva umas uvas.
"Bana bir üzüm soy, Beulah."
Beulah, pela-me uma uva.
Kırk yedi autsuz ve kuş gelip ona üzüm yediriyor.
Quarenta e sete que não saíram, e o pássaro vem e dá-lhe algumas uvas.
Gerideki vadide meyve bahçeleri ve üzüm bağları var. Hepimize yeter.
Abaixo fica um vale com pomares e vinhas, dá de comer a centenas deles.
Bence baharatlı üzüm ( Gewurztraminer ), ithal, elbette,'69 ürünü ya da...
Diria que é um Givet Stramina. Importado, claro. Vintage de 69.
Sözgelimi, benim babam şarap üreticisi idi, ben ise hayatımda yanlışlık dışında hiç üzüm çiğnemedim.
O meu pai era vinicultor e eu nunca pisei uma uva, sem ser por acidente.
"Senin üzüm bağını kurutan canavarın... " yüreğine korku sal Tanrım.
Mostrai o terror à Besta, Senhor, agora caída na Tua vina.
Hayalarım kuru üzüm gibi küçüldüler.
Tenho os tomates encarquilhados como dois feijões secos.
Wynford Vaughan-Thomas Burgonya üzüm bağlarının kurtarılışını hatırlıyor.
Wynford Vaughan-Thomas relembra a libertação das vinhas da Borgonha.
Burgonya üzüm bağlarının başlangıcında Chalon-sur-Saône diye bir yer vardı.
Era Chalons-sur-Saone, o início da região de vinhas da Borgonha.
Her bir kişi düşük kaliteli bir üzüm bağının üzerindedir.
Cada um está numa vinha de qualidade inferior.
Daha sonra, hedef göstericilere sahip olduk. Bunlar... Işıldayan büyük üzüm salkımlarını düşünün.
E, mais tarde, tivemos indicadores de alvo que eram... imagine um cacho enorme de uvas incandescentes, caindo a 2 ou 4 mil pés, onde quer que quiséssemos detoná-las.
Ve bir kaç tane de üzüm.
E talvez algumas uvas.
Kuru üzüm...
Não se pôe marmelada nas sardinhas.