Üzüyor translate Portuguese
628 parallel translation
Buradan ayrılacağım düşüncesi beni oldukça üzüyor.
Eu estou infeliz com a ideia de partir.
Nankörlüğün beni neredeyse üzüyor.
A tua ingratidão, Hindley, aborrece-me.
Eğer izin verirseniz efendim, sizi böyle görmek beni çok üzüyor.
Perdoe-me a intromissão, senhor, mas incomoda-me vê-lo nesse estado.
Hasta ve takıntılı olman beni üzüyor.
Magoa-me ver-te doente e caprichosa.
Kadınsı güzellik beni üzüyor.
A beleza feminina deixa-me triste.
Nedense üzüyor beni.
- Põe-me muito triste. - Bem...
Yürüyen Midilli, gördüklerim beni üzüyor.
O meu coração está triste com o que vejo.
Ondan bir saniyeliğine bile şüphelenmeniz beni çok üzüyor.
Incomoda-me que suspeite dele, mesmo por um segundo.
Senin, hayatını böyle harcadığını görmek beni çok üzüyor.
Custa-me ver-te a viver assim.
O konu beni üzüyor, epey canımı sıkıyor.
De certo modo, isso preocupava-me. Atormentava-me.
Şey, Susan, bunu söylemek inan beni de üzüyor ama ben evliliğe uygun biri değilim.
Bem... Bem, Susan, é difícil ter de confessar, mas... Não me ajusto ao casamento.
Bu beni çok üzüyor.
Fico muito triste com isso.
Doktor, sizi burada görmek beni üzüyor.
Doutor, é um grande desgosto vê-lo aqui.
- Eh madem.. .. beni görmek sizi üzüyor.. O zaman peşimi bırakın.
Já que sente tanta pena Sr. K., por que não se afasta... da causa do seu desconforto?
Bu durumda olman beni çok üzüyor Kaptan ama gerçekler acıdır.
Custa-me que sofra tal situação, mas a verdade é a verdade.
Seni üzüyor mu, Cochrane?
Isto incomoda-o, Cochrane?
Bu beni üzüyor.
Está a preocupar-me.
Calvert'in, bir Yerli yüzünden ölebileceğini düşünmek beni üzüyor.
Odeio imaginar um homem como o Calvert morrer por causa de vender... um charuto a um índio.
Böyle bir yola sürüklenmem beni üzüyor. Savaşın bu güzel toprakları mahvettiğini görmek bana acı veriyor.
Sabe, fiquei muito triste quando a minha unidade veio para cá e eu vi o que a guerra estava a fazer a esta bela terra.
Bu saatte o kadar yolu geri dönecek olman beni üzüyor doğrusu.
Sinto-me mal que tenha de fazer a viagem de volta tão tarde.
İşte bu beni üzüyor çünkü ben, bir zamanlar gülerdim.
Isso deixa-me triste. Porque eu ria-me.
Ama seni böyle görmek beni üzüyor.
Mas... magoa-me ver-te assim. E deverás pensar no futuro.
Tatlım, bunlar beni üzüyor.
Querida, estas coisas incomodam-me.
Bu da beni çok üzüyor.
Desejaria que sim.
- Bu seni üzüyor mu?
- Isso incomoda-te?
Bu beni gerçekten üzüyor.
Isso destroça-me.
Beni üzüyor. Ve ben mutlu olmak istiyorum.
Entristece-me, eu quero ficar feliz.
Sizi veya başka bir centilmeni bekletmek beni çok üzüyor.
Custa-me fazer esperar um cavalheiro!
* Sıkıntı ve gözyaşlarım üzüyor beni *
All my toil and teardrops make me sa-a-a-ad
* Çok fazla üzüyor beni *
It hurts So bad
* Çok fazla üzüyor beni *
It hurts so bad
Seni uzağa göndermek beni üzüyor.
Porém, uma rainha deve ter os seus domínios e escolhi os teus.
Ve sizi üzüyor.
- E ele preocupa-a.
Sadece, olgun bir işçinin yıpranmasını görmek beni üzüyor...
Eu só detesto ver um bom trabalhador arruinado...
Gitmeden, size, bir süre önce tehlikeli bir durumu öğrendiğimi söylemek beni çok üzüyor.
Antes de partirem, no entanto, é com pesar que os informo que fui recentemente notificado sobre uma ocorrência perigosa.
Kendi savaş yıldızımızda böyle önlemler almak zorunda kalmak beni çok üzüyor.
Lamento muito que tenhamos de tomar tais precauções... na nossa própria nave de guerra.
Bu beni üzüyor çünkü o benim için her şeyi yapardı.
E isso dói, porque ele faria qualquer coisa por mim.
Onu görmek hepimizi üzüyor.
Ele está nos deixando muito tristes.
Sahip olduklarımızı kaybetmek üzüyor beni.
É perder todas as coisas.
Çok kızıyorum! Her gün arkanızdan konuşulanları duymak beni çok üzüyor. Yine de size karşı şefkat duyuyorum, bunu zorlaştıran bir sürü şey olsa da.
E estou farto de ouvir todos os dias o que dizem de vós, porque, apesar de tudo, gosto de vós e, a seguir aos meus cavalos, sois a pessoa de quem mais gosto.
Canınızın sıkılmasına neden olmak beni de üzüyor. Kader beni buna zorluyor olmasa inanın bu üzüntü verici evliliğe ben de razı olmayacağım. Çok haklı!
Nunca faria nada para vos desagradar, e, se a isto não fosse obrigada por um poder absoluto, dou-vos a minha palavra de que nunca consentiria neste casamento que vos atormenta.
Bunu görmek beni çok üzüyor.
Fico triste ao ver isso.
Baba, anneyi üzüyor.
O papá está a magoar a mamã.
Garajın önünde durması onu üzüyor.
Deixa-a triste vê-lo parado na entrada.
Gidişim seni çok üzüyor mu?
Não ficas magoado por eu ir?
Bu beni üzüyor, efendim.
Este homem tem um carácter corrigido, idade avançada, problemas de coração e talvez não chegue ao fim da pena. Isso aflige-me.
Bu beni sadece üzüyor.
Tenho de me casar.
Bu aristokrasi beni gerçekten üzüyor.
Ganhei um pouco do sentimento aristocrático, com minha pena.
Gerçek üzüyor mu?
A verdade dói?
Veda etmek Neden üzüyor?
Dizer adeus Porque é tão triste?
Ángel'in gitmesi beni çok üzüyor.
Detesto ver o Ángel partir.