Inı translate Portuguese
3,635,101 parallel translation
O zaman ne olacağını göreceğiz.
Veremos o que acontecerá.
- Evet. Onda özellikle ilgi duyacağını düşündüğüm bir şey var.
Sim, e tem algo que acho que considerarás interessante.
Ananı avradını!
Mãe de Deus.
Nerede olduğunu öğrenmek amacıyla aracının navigasyon sistemi için bir emir çıkarttım.
Tenho um mandado para o GPS do teu carro para ver onde estiveste. Adivinha só.
Bana dürüstçe bundan farklı yapacağını söyleyebilir misin?
Podes dizer sinceramente que não terias feito o mesmo?
Reddington'un hayatına neden girdiğini hala bilmeyişine kızgınım.
Estou zangado por ainda não saberes porque o Reddington entrou na tua vida.
Sonuçlar 24 saat içinde sonuçlanacak böylece nihayet Raymond Reddington'un baban olup olmadığını anlayacaksın.
Teremos os resultados dentro de 24 horas, e saberemos finalmente se o Raymond Reddington é teu pai.
Üzgünüm, Donald. Hitchin'in suçlu olduğunu kanıtlamak için can attığını biliyorum. Ama hayatta kalmanın tek yolu nihayet sahip olduğun o kanıtı değiş tokuş etmektir.
Lamento, Donald, sei que anseias provar a culpa da Hitchin, mas a única forma de sobreviver, agora que finalmente tens essa prova, é trocando-a.
İdari izinde olduğunu sanıyordum suçlularla oynadığını değil.
Pensava que estava de licença, não a recrear-se com criminosos.
Donald ve görev gücünün suç işlememe devam etmemi sağlamış olup olmadığını araştıran federal bir büyük jüri var.
Um grande júri federal está a investigar se o Donald e o seu grupo de trabalho me permitiram continuar a cometer crimes. Credo.
Dokunulmazlık sözleşmemin iptal edileceği ve görev gücünün üyelerinin derhal suçlu kabul edileceği kaçınılmaz gibi görünüyor.
Parece inevitável que o meu acordo de imunidade seja revogado e que os membros do grupo sejam acusados imediatamente.
Kurşunu sana veriyoruz ve sen de büyük jürinin dağılmasını sağlıyorsun.
Nós entregamos a bala, se fizer desaparecer o grande júri.
O halde zamanını ve zamanımızı boşa harcadık.
Então, desperdiçámos o seu tempo e o nosso.
Donald'ın adamlarının senin komodininde başka ne bulacaklarını merak ediyorum.
O que será que os homens do Donald encontrarão na sua cabeceira?
Erkek izciler erdem kartlarını kolayca bırakmazlar.
Os escuteiros não abdicam facilmente dos seus emblemas de mérito.
Sonuna kadar tutacağınızı nereden bileceğim?
Como sei que vai cumprir com a sua parte?
Aldığınız ifadeler, ikiniz de dahil, bu odadaki herkesin duyması gereken şeylerin ötesine geçen çok hassas konulara değiniyor.
O testemunho que estão a recolher aborda assuntos muito sensíveis, bem para lá do que qualquer pessoa nesta sala devia ouvir, incluindo vocês.
Mahkeme muhabirinin transkripsiyonunu ve sergilerini aldığınızdan emin olun.
Tragam as transcrições e qualquer prova.
Dokunulmazlığınız var.
Tem imunidade.
Ve bunu bilmemizin tek sebebi Bay Reddington'ın içindeki en kötü insanlar indirmemize yardımcı olmasıdır.
- O único motivo pelo qual sabemos... - Acusem-no de desrespeito... -... ele elimina as piores pessoas...
Tutuklanması için bir emir çıkartın.
- Não entendem.
Bizi yargılamak mı istiyorsun? Bize bir duruşma yapın.
Quer levar-nos a julgamento?
Bunlara ihtiyacın olacak.
Vais precisar disto.
Reven Wright avın sona erdi.
A tua busca pela Reven Wright terminou.
Sen zeki bir kızsın, Janet. Bir fırsat gördün ve de aldın.
- Viste uma oportunidade e aproveitaste.
Ona ele vererek ne kazandın?
O que recebeste por o entregar?
Doğru olanı yaptın.
Tomaste a atitude correta.
Şu an öyle gibi görünmüyor biliyorum, ama doğrusunu yaptın.
Sei que, de momento, não parece, mas tomaste.
Bay Kaplan, yarın öğleden sonra tanıklık yapacağı için önemli değil ve yaptığında, artık...
Não que interesse, porque a Mr. Kaplan vai testemunhar amanhã à tarde. E quando o fizer...
İnanmak zor biliyorum, ama bir zamanlar Deniz Kuvvetleri'nden yeni çıkan altın bir çocuktum.
Sei que é difícil de acreditar, mas eu fui um menino de ouro, outrora. Tinha acabado de sair da Marinha.
Beraber çalıştınız.
Vocês trabalharam juntos.
Ajansın yanında liderlik yapıyordum.
Eu era o responsável, do lado do FBI.
Raymond Reddington'ın bu gömleğindeki kan 30 yıldan uzun bir süredir bir kanıt dolabında mühürlüydü.
O sangue nesta camisa, do Raymond Reddington, esteve selado num cacifo de provas durante três décadas.
Reddington'un kanından bir numune mi aldın?
Retirou uma amostra do sangue do Reddington?
Kadın kurban.
Vítima feminina.
Sen Prescott'ı aldın, o bize Reven Wright'ı verdi. Ceset bize mermiyi verdi, o mermi bizi büyük jüriyi ortadan kaldırma gücüne sahip olan Hitchin'i verdi.
Apanhou o Prescott, ele deu-nos a Reven Wright, o corpo dela dá-nos essa bala, a bala dá-nos a Hitchin.
Amerika'nın en çok aranan adamı ve yardımcı kankası.
Vejam só se não é o mais procurado da América e o Agente Dawg.
Aslında, bugünkü küçük buluşmamızı çok ciddi bir tonda bulacaksın.
De facto, vai ver que a nossa reunião de hoje é muito séria.
Amanın. Büyük bir sorun.
Parece um problema.
Tıbbi elemanın Reven Wright'ın cesedinden yeni çıkardığı kurşun.
Uma bala que o médico-legista retirou do corpo da Reven Wright.
Trajik olarak Reven Wright'ın cesedi asla bulunamadı.
Tragicamente, o corpo da Reven Wright nunca foi encontrado.
Vibratör kullanan bir kadın mısın, Laurel?
É o tipo de mulher que usa vibradores, Laurel?
FBI'ın Raymond Reddington'la olan ilişkisini mi araştırıyorsun, burada?
Estão a investigar a relação do FBI com o Raymond Reddington aqui?
Bu davanın kapanıp kayıtların silinmesini istiyorum.
Quero este caso encerrado e todos os registos expurgados.
Geride bıraktığın küçücük şeyi de yok ettiğinden emin ol.
Garanta que destrói o pouco que sobra.
Kahrolası davanın tümü gibi. Geri çekildi.
O caso foi retirado.
Sakın söyleme, dilimin ucunda.
Não me diga. Vou lembrar-me.
Ne yapacaksın peki?
O que vai fazer?
Planın işe yaradı.
- O seu plano resultou.
- Kaplan'ın kullan at numarası.
Do telemóvel descartável da Kaplan.
Korkarım ki Kaplan'ın yedek planı daha sert olabilir.
Receio que o plano de reserva da Kaplan seja mais radical.