Şaman translate Portuguese
1,029 parallel translation
Cherokee yerlisi bir şaman vermişti bunu, bunu takarsam insanların aptalca sorular sormayacağını söylemişti.
Foi-me dado por um velho feiticeiro Cherokee, que me disse que, se o usasse, não me fariam perguntas tolas.
Taze saman kadar güzel kokuyorsun.
Cheiras tão bem como feno acabado de cortar.
Geçmiş yıllarda, fena bunaldığımız zaman bir kralın, saman arabasıyla çıkıp geleceği bize yardım edeceği ve hükümdarımız olacağı söylenmişti.
Há muitos anos, quando fomos dominados... dizia-se que um rei chegaria numa carroça... nos ajudaria e nos governaria.
Yani bize şey mi diyorsun... Bir yaratık gibi pislik ve saman içinde mi yatıyorsun?
Está a tentar dizer-nos que têm vivido na palha poeirenta...
Suyu bir saman gibi fışkırtır yükseklere, kuyruğunu fırtınaya tutulmuş bir püskül gibi sallar.
E o seu jorro é tão grande, como um cobertura de trigo, e abana a cauda como um mastro de vela partido, numa tempestade.
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın.
Não prendereis os bois que pisam o milho, fazendo palha para os tijolos do Egipto, nem poupareis os braços que separam o milho incansavelmente ao vento, que separam o joio do trigo, trigo carregado incansavelmente às costas de inúmeros escravos, dos barcos sobrecarregados do Nilo para as margens repletas de gente.
Zalimler için altın harman dövenler... efendilere yedirilecek buğday, kölelere yedirilecek acı, kerpiç kuyularına verilecek saman, kadınların kambur sırtında kilometrelerce uzanan ve hiç bitmeyecek gibi görünen, acı ve elem vadisinde taşınıyor.
Uma seara doirada para os debulhadores, grão posto de parte para alimentar os donos, amargura para alimentar os escravos, e palha para alimentar as valas de tijolos, carregada nas costas vergadas das mulheres, para o vale interminável de labuta e sofrimento, que se estende por milha após milha.
Tuğlacıların ayaklarının çamur ve samanı, Firavun'un tuğlaları için karıştırdığı çamur bedenlerin oluşturduğu bir cehennem ve her yerde ustabaşıların kamçısı zayıfların sırtını haşlamaya hazır.
Um inferno de corpos enlameados, onde os pés dos pisadores misturam barro e palha para os tijolos do Faraó. E sempre os chicotes dos capatazes vigilantes, prontos a flagelar as costas dos escravos cansados.
Saman doğrayan bıçaklar.
Lâminas a cortar palha.
Saman kesiciyi getir.
Apanha essa foice.
Samanı çamura gömün köpekler.
E espezinhem a palha para dentro da lama, seus cães.
Ya da kendileri saman toplasın.
Ou eles que colham palha dos campos.
Firavun, gündüz kerpiç yaparken saman verilmemesini emretti.
Faraó ordena que não vos seja dada palha para perfazerem a quantia de tijolos.
Saman yok mu?
Sem palha?
Saman olmadan nasıl tuğla yaparız?
Como faremos tijolos sem palha?
Şimdi saman bulun. Aynı sayıda tuğla olacak.
Lembrem-se, a quantia deve ser igual.
Sanki saman balyaları taşımaya alışmış gibisin.
Como se tivesses sido uma operária.
Hayatımda saman taşımadım.
Nunca carreguei nada pesado.
"Az samanın kaldı."
"... o teu dia é curto. "
Ahır daha iyi saman kokusu, hayvanların sıcaklığı.
Está-se melhor no celeiro, com o cheiro do feno e o calor dos animais.
- Saman stratejik kargo mu?
- Feno é carga estratégica?
Tamam, samanın stratejik!
Quero visitar a família e o seu feno é estratégico!
İçi saman dolu!
Tudo cheio de palha!
Saman veya gazete, kimse farkına varmaz.
leiam o Bakunin e siguam o meu exemplo! Palha ou papel de jornal...
- Saman dolu bir kukla demek istiyorsun.
- Queres dizer, um boneco de palha. - O cavalo é real.
Saçınıza saman çöpü takılmış, bayan.
Tem um ouriço no seu belo cabelo, menina.
Kardeşimin saçında başka saman çöpü gören var mı?
Mais alguém vê um ouriço no cabelo da minha irmã?
Saman çok hoş kokuyor.
- O feno cheira bem.
Birisi saman getirsin! Kuru olmasına dikkat edin!
Tragam feno e certifiquem-se que esteja seco!
Her tarafın saman olmuş.
Tens feno em cima de ti.
" kafalarının içinde sadece Pamuk, saman ve paçavra var
" As suas cabeças cheias de Algodäo, feno e trapos
Onlardan birini tanıyorum, bir tek saman nezlesine yol açan ot sayesinde 100 bin dolarlık ev yaptırdı.
Conheço quem comprou uma casa de 100 mil dólares à custa de ambrósia.
Saman nakliyecisi!
O cesto está pronto!
... samanı ise hiç sönmeyen ateşle yakacak.
As palhas, porém, queimá-las-á num fogo inextinguível.
Saman 10 günde bir değiştirilecek, eskisi yakılacak.
A palha deve ser substituída de 10 em 10 dias e queimada.
Temiz saman yoksa, eski saman ters çevrilecek. "
Se não houver palha nova, têm de virar a velha. "
Saman ve mısırlarınızı satabilirsiniz.
Voce podera vender seu feno, seu milho.
Bay Donalldson. Çok az mısır kurtarabildik, samanın tümü yandı.
Pouquissimo milho se salvou, perdemos todo o feno.
Bir çiftlikte saman yığınının arkasında silâhlarla konuşlandılar.
Eles ocuparam uma quinta com atiradores atrás de cada monte de feno.
Bayan Dolittle, bu saman nezlesi.
Senhorita Dolittle, é a minha febre do feno.
Ama bu saman...
Mas o meu resf... resf...
Silah kullanmaya gerek kalmayacağını düşünüyorum,... eğer biz bankadan ayrılırken etrafta kasabadan birileri olursa,... aniden alev alan, saman dolu bir yük arabasıyla meşgul olacaklar.
Não prevejo qualquer tiroteio, porque... se houver gente da cidade em volta quando sairmos do banco, estarão distraídos com uma carroça de feno que se incendeia de repente. O plano parece-me infalível.
Samanın tadı bile bu etten daha iyidir, ve suyun tadı ise kanyaktan daha iyidir.
A palha saberia melhor do que a carne, e a água melhor do que o brandy.
Saman yığını!
A meda de feno!
Yoksa Villa hala aşağı yukarı saman sallıyor olurdu.
Faz isso e Pancho Villa fará buracos em toda a tua espinha!
- Vandergelder Saman ve Yem mi?
Das "Forragens e Rações Vandergelder"?
Saman ve yem işi mi?
Negócios, Sr. Vandergelder? Forragens e rações?
Faturayı Vandergelder'in Yonkers'taki Saman ve Yem Dükkanına göndersin.
Mande a factura para a firma "Forragens e Rações Vandergelder",... em Yonkers, New York.
Bildiğimiz tek iş saman ve yem olduğu için, kendi dükkanımızı açacağız.
E uma vez que só temos conhecimento acerca de forragens e rações,... vamos abrir o nosso próprio armazém.
Saman nezlesi ya da istiridyelerin yol açtığı rahatsızlık, ya da et yiyememe gibi.
Como a febre dos fenos, ou a doença causada pelas ostras, ou incapacidade de comer carne.
Basingstoke'ta bir saman balyası var.
Há um fardo de feno em Basingstoke.