Şansımız varmış translate Portuguese
85 parallel translation
Şansımız varmış ki, bize yardım etmek için Bay Lushin ortaya çıktı.
Foi uma sorte o Sr. Lushin aparecer para nos ajudar.
Şansımız varmış.
Tivemos sorte.
Şansımız varmış.
Estamos com sorte.
Neyse, şansımız varmış.
Safa! Foi por pouco.
şansımız varmış, yarın sabah yola çıkacakmış.
Tivemos sorte, ele só parte amanhã de manhã.
Şansımız varmış.
Que sorte.
Şansımız varmış, Johnny!
Correu tudo mal.
Şansımız varmış.
Foi uma sorte este apagão.
Şansımız varmış Daniel-san.
Sinto-me com sorte.
Şansımız varmış, bir şeyin izini buldular.
Tivemos sorte, descobriram vestígios de um químico.
Şansımız varmış, Milou.
Já não há ninguém? Vamos, Milu.
Ama onun yerine bize yardımcı olması için yerel bir sanatçı olan Bay Bernard Huppup'la anlaştım. şansımız varmış meşgul değildi.
Mas podemos contar com a colaboração de um ator local, o Sr Bernard Huppup, que não estava ocupado.
- Şansımız varmış.
- Tivemos muita sorte.
Şansımız varmış, kırık değil ama birkaç gün çok acıyacağı kesin.
Por sorte não está partido, mas de certeza que vai doer por uns dias.
Şansımız varmış ki, silahı kurtarabildik.
Por sorte, conseguimos salvar a arma
- Şansımız varmış ki Sparky'nın götü kocaman.
Nós tivemos sorte. Sparky tem um grande rabo.
Şansımız varmış ki diğerini kurtarabildik yoksa iki tane koymak zorunda kalacaktık, ve yürüdüğünüzde...
E felizmente conseguimos salvar o outro, senão teríamos implantado duas, e depois quando andasse...
Şansımız varmış! Ayakkabı tezgâhında şampanyaları varmış.
Tinham uma garrafa de 2 litros no balcão.
Şansımız varmış, Fitzy... çok iyi bir adamdır, kamerasıyla bir çöp bidonunun arkasına saklanmıştı.
Felizmente, o Fitzi, que é bom rapaz, estava escondido com uma máquina de filmar.
Şansımız varmış ki gelebiliyoruz.
Afinal temos sorte, sempre podemos.
- Şansımız varmış da kar yağmıyordu.
Ainda bem que não estava a nevar.
Havadan yana şansımız varmış.
Acabámos por ter sorte com o tempo, não?
Şansımız varmış.
Hurrá para nós!
Şansımız varmış ki, ellerine yüzlerine bulaştırdılar.
Estes tipos meteram os pés.
- Şansımız varmış.
- Que sorte!
Şansımız varmış.
- Tivemos sorte.
Kaymak. Güzel bir geçiş. Şansımız varmış ki patenlerini keskin tutmakla övünüyormuşsun.
É uma boa deixa porque, ainda bem para nós, tu gostas de afiar os teus patins.
Şansımız varmış ki, kurşunlardan biri hala başkanın içinde.
Felizmente para nós, uma das balas ficou dentro do Comissário.
Şansımız varmış ki işte buradalar.
Acontece que... Aí têm.
- Şansımız varmış ki buradaydın.
- Que sorte estares aqui.
Cesede koli bandı ya da ip bulursak şansımız varmış derim.
Se encontrarmos alguma corda ou fita adesiva no corpo, eu diria que existe uma boa hipótese.
Şansımız varmış. Müşteri siparişi.
Felizmente para nós foi mandado fazer à medida por Hector Moody.
Şansımız varmış.
É justamente a nossa sorte.
- Şansımız varmış, bir düzine yaralı var ama hiç ölen olmadı.
Tivemos sorte. 12 feridos, ninguém morreu.
Şansımız varmış ki,... bu akıllı bir kavşakmış. Ve bir ÖKS ile etkileşimli.
Mas sorte a nossa, é um cruzamento inteligente, que interage com o SCP.
Şansımız varmış ki çatladı, bu yüzden dışarı çıkma şansı yok.
Felizmente, estava a sair. Não arriscará sair daqui.
- bir yargıç bulduk. - Şansımız varmış.
Bem, isso é que foi sorte.
# Neden şansımız varmış gibi düşünüyorum ki? #
# Porque acho que temos a oportunidade
# Neden şansımız varmış gibi düşünüyorum ki? # # Bu rüzgâr nereye eser?
# Porque acho que temos oportunidade # onde o vento sopra?
Evet, şansımız varmış.
- Sim, e estamos com sorte.
Şansımız varmış!
Temos sorte.
- Evet, şansımız varmış.
Sim, tivemos sorte.
Muhtemelen yarın San Pete'e varmış oluruz. Şansımız yaver giderse öbür gün de Delgado'nun yerine.
Chegaremos a San Pete amanhã de manhã... e com sorte, a Delgado na manhã seguinte.
Şansınız varmış yine Şans mı?
- Teve sorte. - Sorte? !
Az da olsa sansımız varmıs!
Uma pequena hipótese!
Şansımız varmış.
Temos sorte.
Kırmızı 7'ye oynuyor, bakalım ne kadar şansı varmış.
Ele esta a bancar o vermelho 7 vejamos que sorte ele tem.
Şansımız varmış ki, söndürebildim.
Querem um pouco de sorvete?
Gözetleme kameralarında şansımız var mı? Dün Park Plaza Oteli lobisinde aşçılar toplantısı varmış.
O Park Plaza tinha uma convenção de culinária, havia muita gente.
Şansımız varmış.
Tenho o meu PDA.
Ve şimdi başka bir şansımız daha varmış ve bana bundan bile bahsetmemişsin?
E agora tivemos outra opção e nem sequer me disseste? !