Ţuna translate Portuguese
240 parallel translation
- Bu "Mavi Tuna" Valsi.
- É o "Danúbio Azul".
Ve orkestraya "Mavi Tuna Nehri" isimli şarkıyla başlamalarını öneriyorum.
Com isto, peço à orquestra que comece a tocar... O Danúbio Azul!
Doğruca Mavi Tuna'ya akıyor.
Corre directamente para o Danúbio azul.
- Mavi Tuna.
- Danúbio Azul.
17 Numara Tuna Nehri yakınlarındaydı.
O número 17 ficava algures no Danúbio.
Tuna Nehri'ne varana kadar batıya uzanan ormandan ayrılmayacağız.
Seguimos pela floresta para oeste, até chegarmos ao Danúbio.
Linz'e varana dek Tuna Nehri'ndeyiz.
Seguimos o Danúbio até Linz.
Umarım gün ağarmadan Tuna Nehri'ne varırlar.
Espero que cheguem ao Danúbio antes da alvorada.
Tuna Nehri.
O Danúbio.
Görüyor musun, Marguerite? Tuna Nehri'nin miktarı hiç azalmaz.
Vês Marguerite por muito que pense o Danúbio não me diz nada.
Tuna'yı geçmek için köprü arıyorum.
Eu... procuro a ponte para atravessar o Danubio.
Tuna'yı öyle çabucak unutamayacaktım.
Recordar-me-ei desse Danubio.
"'Damarlarında akan kan'dedi bizimki'Tuna'dan daha bile mavi
"'O seu sangue', disse ele'É mais azul do que o Danúbio
GEÇİŞ... ama şimdi sırada "Mavi Tuna" nın patlayan versiyonu var.
LIGAÇÃO... mas passamos, agora, para a versão explosiva de "Danúbio Azul".
Strauss'un Valz albümünden söz ediyorum. "Mavi Tuna!" Sözünü ettiğimi biliyorsun?
Refiro-me ao álbum das valsas de Wagner. "O Danúbio Azul".
Umarım o gördüğün Tuna Nehri değildir.
- Espero que não seja o Danúbio.
Terk etti, güveçte tuna balığı tarifi ile.
Foi-se embora com a receita de caçarola de atum.
- Tuna balığı değil.
- Não é peixe. Devia estar no ginásio.
Çünkü tuna onun nefesini kokutuyor.
- Vamos, querida.
Tuna salatası, kepekli ekmek ve limonlu soda.
Salada de atum, torrada de pão integral, e àgua com gás de limão.
Tuna Nehri.
Danúbio.
O gün, orada, Tuna Nehri'nin kıyısında ne oldu, Mr. Boday?
A que aconteceu aí, Mr. Boday, na margem do Danúbio?
Ve sonra bizi Tuna'ya ittiler.
E depois empurrou nós no Duna.
Tuna çok soğuktu.
Duna muito frio.
- Duna kıyısında. Tuna Nehri.
- Nas docas do Duna, Rio Danúbio.
Sonra Tuna'ya atıyorduk, temizliyorduk.
Nós atira no Duna. Limpezas.
Mavi Tuna kırmızıya döndü.
O Danúbio azul estava vermelho.
Kahrolası romantik Tuna nehirlerini kendi mavi rengine çeviriyorlardı.
Eles transformaram a porra romântica do Danubio na sua própria sombra de azul.
O kadına tecavüz ettin, bedenlerini Tuna Nehrine attın.
Tu violaste aquela mulher, tu atiraste os corpos deles ao Duna.
- Tuna balığı.
- A Berta.
- Tuna balığı kim?
- A Berta o quê?
Neden kör olası Big Tuna'ya gitmek istedin, bahriyeli?
Porque diabo quiseste ir para Big Tuna, Sailor?
Big Tuna'da yaşayabilmek için, espri anlayışın derin olması gerek!
Para sobreviver em Big Tuna é preciso sentido de humor!
Evet, şu Bobby var ya, 1986 yılındaki fırtına, lisenin çatısını uçurduğundan bu yana Big Tuna'nın yaşadığı en ilginç şeydir.
Sim, aquilo o nosso Bobby é o que de mais interessante passou por Big Tuna desde a tempestade de 1986 que arrancou o telhado da Escola secundária.
Sen Big Tuna'da yoksa bir aile kurmayı mı düşünüyorsun?
Tu não estás a planear fundar família em Big Tuna?
Big Tuna'dan?
De Big Tuna?
Hendrix, Clapton, Allman Brothers, Zeppelin, Tull Bto, Stones, Grand Funk Railroad James Gang, T. Rex, Mc5, Skynyrd Lesley West, Blackmore, The Who... Eski Who Ten Years After, Santana, Thin Lizzy Aerosmith, Hot'fucking'Tuna.
Hendrix, clapton, allman brothers, zeppelin, tull, bto, stones, grand funk railroad, james gang, t. Rex, mc5, skynyrd, lesley west, blackmore, the who... os velhos who... ten years after, santana, thin lizzy,
Önce yumurtalı ekmek, sonra da tonbalığı istedi. Şimdi de salatalıklı sandviç istedi.
Primeiro quer brindes, depois quer tuna, e agora quer um sandwich.
Tuna ve somonlu var, Tony çünkü fıstık ezmesi sevmediğini biliyorum.
Tenho de atum e salada de salmão, porque sei que não gostas de manteiga de amendoim.
Bomba ve Tuna.
Atum Bumbleblee.
Burada gömülü insanların çoğunun... Tuna kıyısına vuran cesetler olduğunu söyledi.
Explicou-nos que a maioria das pessoas aqui enterradas... deram à margem do Danúbio.
İşte, Tuna şu tarafta.
Aquilo é o Danúbio.
Senin için pek önemli bir nehir olmayabilir ama benim için... Mississippi, Rio Grande... Tuna...
Para si o rio pode não ser grande coisa, mas para mim, o Mississipi, o Rio Grande, o Danúbio, o Amazonas.
Bir bira ve sandviç alacağım, tuna salatalı sandviç.
- Cerveja e uma sanduíche de atum.
Sana "Salatalı Tuna" sandöviç istediğimi söyledi.
Eu pedi uma sanduíche de salada de atum.
O salatalı tuna değildi.
Não era salada de atum.
Raymond, Salatalı Tunayı ne Salatalı Tuna yapar?
Raymond, o que faz da salada de atum, salada de atum?
Kereviz onu Salatalı Tuna yapar..
É o aipo que faz da salada de atum, salada de atum.
Senin bana verdiğin tuna dışkısıydı.
Tu deste-me pasta de atum.
O buraya kadar sürünüp dizleri üstünede özür diyene kadar... Tuna cehennemine geri dönmüyorum.
Só quando ele vier a rastejar pedir desculpa... é que eu volto para aquele inferno de atum.
Bunca anlamsız şeyleri küçümsemek- - için öğrenmen ne kadar da müthiş. Konserveleri açamayan konserve açacakları gibi. Yumurtalı mayonez ve tuna balığı.
É incrível como chegamos a odiar objetos inanimados a maionese e o atum.