English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Russian / [ F ] / Fırlat

Fırlat translate Russian

1,999 parallel translation
Bu, 1998 yılında Hava Kuvvetlerince fırlatılmış çok gizli askeri bir uydu.
Это сверхсекретный военный спутник. ( надпись на спутнике "ЛЕТЯЩАЯ БОГИНЯ СУДЬБЫ" ) запущенный военно-воздушными силами в 1998 году.
Bu da uygunsuz tv programlarını sansürlemek için aynı yıl fırlatılan sansür kurulunun çok gizli uydusu.
А это сверхсекретный спутник комиссии по связи. запущеный в том же году ( надпись на спутнике "В-ЧИП" ) чтобы подвергать цензуре непристойные телепередачи.
Tören gereği ilk çöpü bu eski, yetersiz şikeli oy makinesini fırlatıyorum!
А сейчас я открою фестиваль, почетно выбросив... Этот древний неэффективный прибор для обсчета голосов.
Faili meçhul insanımız yüksek hızda giderken bitmemiş kolasını dışarı fırlatıyor.
Ударная волна появляется, когда стремительно расширяющиеся газы внутри взрыва движутся быстрее скорости звука.
İçeceğimizin arabadan fırlatılınca ölümcül bir yaraya sebep olmamasına sevindim.
Надо оцепить территорию. Не думаю, что Труди выжила в этот раз. Я удивлюсь если...
Her şeyi fırlatır, ta ki arkasında bir eldiven bıraktığını farkedene kadar.
Он бросает все, только чтобы понять, что он оставил перчатку.
Ben bu şekilde fırlatıyorum.
- Я так кидаю!
- Fırlat.
- Кидайте.
Darta ok fırlatın ve bir paket bedava diş macunu kazanın.
Бросьте дротик и выиграйте упаковку зубной пасты!
Bağırıyorlardı, bir şeyler fırlatıyorlardı.
Орали, кидались вещами.
.. kendi uzay simülatörümüzü fırlatabiliriz. Simülatörümüzü bu haftasonu fırlatırız.
Прежде чем они смоделируют пуск в понедельник, мы смоделируем пуск на выходных.
- Biri mi fırlatıyor?
- Ее что, кто-то бросает?
Fırlat!
Давай!
Fırlat!
Стреляй!
Teoriye göre bomba pencereden içeri fırlatılmış.
бомбу зашвырнули через окно.
Bıçak fırlat.
Бросаю нож!
Ben söyleyince fırlat, tamam mı?
Брось его, когда я скажу.
Bay Yüze kartopu fırlatıcı ben zor çıkışların büyük bir hayranıyım.
Да, мистер Швырятель-Снежков-В-Лицо, я бывал большим любителем неудобных выходов.
Bence, Apollo 11'in fırlatılması muhtemelen insanlık tarihindeki en önemli andır.
По моему мнению, полет Apollo 11 - возможно, самый важное событие в истории человечества.
Voyager-1, 1977 yılında fırlatılmıştı.
"Voyager 1" был запущен в 1977-м.
Yaptığımız her şeyi fırlatıp atamazsın ; sadece Tom'a, Dick'e, ve Harry'e ve tüm yatırımcılara geri ödemek için.
Хочешь лишиться всего, что мы создали, просто чтобы вернуть деньги каждому Тому, Дику, и Гарри, которые вложились в компанию?
Bizi buruşturur fırlatır atar.
За ним большая сила.
Dışa fırlat, fırlat.
От себя и от себя.
Bir süpernovada etrafa fırlatılmış bazı gaz ve toz bulutlarının merkezinde gizleniyor olabilirler mi?
Возможно ли, что они затаились в каких-то из этих газопылевых облаков, выброшенных взрывами сверхновых?
Fırlat.
Давай!
- Nükleer füze fırlatılmasından iyidir.
Это лучше чем случайный запуск атомной бомбы.
Gücünle fırlat.
'Прояви своё ускорение.
Görünüşe göre, örümcek kendisini koruma amaçlı bu tüyleri fırlatıyor.
Видимо, паук сбросил волоски в результате защитной реакции.
Silahı fırlatıp attığını söylüyor, ama itiraf ve video sayesinde, davayı aldık.
Он сказал, что у него был пистолет, но кроме этой явки и видео у нас ещё есть дело.
Bak bakalım az önce bu soytarı neyi fırlatıp attı?
Смотри, что у этого клоуна за пазухой
Suratımda bir sırıtışla her gün havaya fırlatılıp, baş aşağı minderin içerisine 5 santimetre giriyorum.
Каждый день меня бросают высоко в воздух и ударяют головой о 2-дюймовый мат. С улыбкой.
Her neyse eğer sana beni sağa sola çevirip, fırlatıp atarken güvenebiliyorsam sanırım beraber müzik falan dinleyebiliyor olmamız gerekir.
Вообщем, если я могу как то заставить тебя подбросить меня и поймать меня с первого раза, я думаю мы должны послушать музыку вместе.
Bana bıçak fırlatır, kılıç saplar, suratıma ateş falan ederler.
стрелять мне в лицо...
Bilgisayarını alır Tron filmindeki gibi kafana disk şeklinde fırlatırım. - Tabii, tabii.
Я тебе сейчас метну эту хуйню прямо в рожу, как диск из ебаного Трона!
Eğil, hazır, fırlat!
Вниз! Делаем Домик!
Fırlat!
хижина!
Fırlat!
Никогда больше не делай этого хижина!
"Ölümcül Atlayış" mı yoksa "Ölümcül Fırlatış" mı?
Смертельный Прыжок или Смертельный Выхлоп?
Evet efendim, ölümcül atlayışa ve ölümcül fırlatışa sahip -
сэр и Смертельный Выхлоп. Прямо зде...
Fırlat bakalım. Tam buraya at.
Ладно, давай, покажи на что ты способен.
Bana en iyisinden yarım kilo fırlatılacak baharat versene.
Так, дай мне просто немного лучших специй для бросания.
Tom, geri döndü ve deli gibi davranıp, eşyaları sağa sola fırlatıyor. Bir şeyler arıyor gibi duruyor.
Том... он там внутри... ведет себя как сумасшедший, разбрасывает вещи вокруг как будто он что-то ищет.
Fırlat onu! FIRLAT ONU!
бросайте!
Hemen fırlat onu!
Кидай его уже!
Demeye çalıştığım şey, gelişebilir bir ilişkiyi, anlamsız bir sayıya dayandırarak fırlatıp atmak çok aptalca.
Я хочу сказать, что глупо так прекращать многообещающие отношения на основании случайного числа.
Çantayı buraya doğru fırlat.
Перейдём к делу.
Kaçak içkilerini üzerimize fırlatırlardı.
Да мы бы забросали себя пластинками "Фиш".
Sonra, o kızgınlıkla kolayı pencereden dışarı fırlatıyorum o da karşıdan gelen arabaya çarpıyor.
Наши герои приперты в угол на лодке, и бомба вот-вот взорвется.
Sana açılıp, ruhunu sunmasına izin verirsen sürekli aslında ne kadar zayıf biri olduğunu hatırlatıp durursun ona.
Дашь ему раскрыться и обнажить свою душу, и ты будешь постоянно слышать о том, насколько он слаб.
Ortalama bir top fırlatıcısıyımdır.
У меня плохая подача.
Fırlat!
Хат!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]