Leaving translate Russian
49 parallel translation
Almanya'yı bombalamak için İngiltere'den kalkan uçakların % 20'si hedefe varmadan dönmüştü.
Двадцать процентов самолётов покидавших Англию... Twenty percent of the planes leaving England бомбить Германию, разворачивались прежде, чем они добирались до цели. ... to bomb Germany turned around before they got to the target.
Bilirsin Adventures in Babysitting'in yanı sıra Leaving Las Vegas'da oynamıştı.
Знаешь, она ещё играла в "Покидая Лас-Вегас", помимо "Приключения Няни".
Leaving Las Vegas'da neredeyse anadan üryandı.
Полностью голая в, м-м-м, "Покидая Лас-Вегас".
Biz gidiyoruz.
We are leaving.
- Hayır, "Leaving Las Vegas" ın yeni versiyonu.
- Нет, это римейк "Покидая Лас-Вегас".
General çiftlikten ayrılıyor efendim.
The General is leaving the farm, sir.
Gelmedim.Ve, uh, aslında, I was just leaving.
Не был. И, кстати, я уже собираюсь уходить.
Biraz sürebilir.
You're leaving? Could take a while.
Yakında ülkeden ayrılacağız.
Oh, we're gonna be leaving the country... Soon.
Bak, eğer gerçekten gidecekseniz, birlikte takılmalıyız,... gerçek olma ihtimali için birbirimizi tanımalıyız.
Look, if you're really leaving, we should hang out, get to know each other in case it's true.
Ölmekten ve sizleri yalnız bırakmaktan korkmaya başladım.
I'm suddenly terrified of dying and leaving you guys alone.
Beynine zarar verip, gelişimini etkileyebilir ama bunlar kanserinizi tedavi etmemeye oranla daha küçük riskler.
It could damage her brain or affect her development, but these risks are small compared to the risks that you would be taking by leaving your cancers untreated.
Sırf onu kızdırmak için "Leaving on a Jet Plane" i çalardım.
Бывало, играла "Leaving on a jet plane" просто, чтоб его подразнить.
Swansea otobüsü 4. perondan kalkıyor.
The coach for Swansea is now leaving from Bay 4.
- Gidiyorum.
I'm leaving.
Gideceğini söylemişti.
He said he was leaving.
- Uzun bir seyahate çıkacağım.
- Uh, I'm leaving on a long trip.
# And though I may be leaving # # I'm still glad # You were once mine
вот я и ушёл но я рад, что однажды ты была со мной твой голос печален и на сердце тоска
♪ Cos you're leaving...
* Потому что уходишь *
♪ Leaving with somebody new!
- * Уходишь с кем-то другим *
- Yani gerçekten kendini BlueBell'i bırakıp Dallas'a taşınırken... hayal edebiliyor musun?
I mean, do you really see yourself leaving BlueBell and moving to Dallas?
Gidiyoruz.
We're leaving.
Yarın New York'a gitmek için yola çıkıyoruz.
We're leaving for New York tomorrow.
- Molly de mi gidiyor?
Is Molly leaving too? What?
Öl demedik ama arada bir evini temizle bir çocuk ve annesini terk etmek normal bir şeymiş gibi davranma.
Not die, but clean your house once in a while, not act like leaving a woman and her child is a casual fucking thing.
Ama yakında yola çıkacağım.
But I'm gonna be leaving soon.
Birden geldi ve seni stüdyodan çıkarken yakaladı just as you were leaving the studio.
Она вдруг появилась и застукала вас, именно тогда, когда вы покидали студию.
Sana hemen çıkacağımı söyledim.
I said I was leaving right now.
25 dakika sonra, terminalin içindeki tuvaletten çıkarken görüldü.
25 minutes later, he was seen leaving a restroom inside the terminal.
- Devam et. Ben de çıkıyordum.
Don't mind me.I'm just leaving.
- Isobel'i evde bıraktığımız için suçlu hissediyorum.
I feel rather guiltyabout leaving Isobel behind.
Ben Kalmenson gidiyor.
Ben Kalmenson's leaving.
Evet ama hepimizin iz bıraktığını ima ettin.
No, but you mean we're all leaving traces.
Kaptan Hallindale idi, odandan çıkarken gördüm, değil mi?
It was Captain Hallindale I saw leaving your room, was it not?
Bu yüzden gitmek yerine soru sormaya devam etmeliyiz.
That's why we keep asking questions instead of leaving.
Bu Elena. Jake'nin otel odasından hafif sarhoş olarak ayrılıyor.
This is Elena leaving Jake's hotel room clearly a bit drunk.
Bende tam çıkıyordum.
I was just leaving.
Hayır seni bırakmayacağım.
No. I'm not leaving you.
Hayır, yazdığın Buda'nın ailesinden ayrılma olayını okudum.
No, I read your story about the Buddha leaving his family.
Buda'nın anlam aramak için ailesini bırakması.
About the Buddha leaving his family in search of meaning.
Sıradaki her neyse, ona ulaşmak için önceliklerimden ödün vermek istemiyorum ve geride bıraktığım önemli şeyler için asla suçluluk duymak istemiyorum.
Well, whatever is next, I don't want to have to compromise my priorities to get there, and I never want to be guilty of leaving behind what matters most.
# Bir şeyleri bırakmaktan yoruldum... #
♪ Sick of leaving things... ♪
# Bir şeyi yarım bırakmaktan yoruldum... #
♪ Sick of leaving things half done... ♪
Tüm tayfa, herkes onu bırakmakta uzlaşmış. Gemiyi alıp onu limana atmak yerine açıkta bu kadar zahmete girmişler.
The whole crew, every man, all decide to maroon him and they go to this much effort to do it in deep water rather than keeping the ship and leaving him ashore?
Sanırım yasayı değiştirmeden bir skandalla istifa etmem gerekecek. - Ya da...
I guess I'll just have to resign in scandal while leaving the law intact.
Ben de tam çıkıyordum.
I was just leaving.
Haklı, Drama. "Leaving Las Vegas" filmindeki Nicolas Cage gibisin.
Точно, Драма.
d Gonna tear it up like we got one night d d'Cause tomorrow morning, we'll be leaving d d So right now you better jump right in d d Tomorrow morning... d Güzel görünüyorsunuz kızlar.
Looking good, girls.
Bizi terk edip geri gelmediğin için çok sağ ol.
Thank you for leaving and never coming back.