Lâfı translate Russian
89 parallel translation
Paranın lâfı mı olur. Ne yazık ki bu akşam burada diğer güzellik uzmanlarıyla toplantım var.
Но сегодня вечером я встречаюсь с коллегами.
Eğer bu gece eve geldiğimde onu yine parka gitmiş bulursam söyleyecek bir çift lâfım olcak.
И вот ещё что скажу : если я приду вечером домой и узнаю, что это дитятко снова было в парке...
" Üzüntü lâfının...
" Где не услышишь
Kuru lâfın anlamı yok! Bir Hint kadının namusunu lekelemeden birkaçını öldürelim.
Убьём пару чиновников до того, как они опозорят хотя бы одну женщину.
- Kraliçe lâfı duyunca...
- То, что я слыхал про королев...
Başkasıyla iş görme lâfı etmedik.
Мы не говорили, что кто-то ещё будет
Lâfını bile, lâfını bile etmedi!
- Ни слова, мать его!
Hiçbir zaman tam olarak inanamadığım bir söz var. "Birini seviyorsan, onu özgür bırak" lâfı. Bugüne kadar yaptığım her şey bu söze dayanıyordu.
Я и правда никогда не верил во всю эту ерунду, типа "если ты любишь кого-то, отпусти его", как свидетельствует всё, что я сделал в своей жизни до этого самого момента, но я намерен быть счастливым, Джоyи.
- Lâfı ağzına tıktı ha?
- Это сразу действует, верно?
- Şu lâfını ettiğin yer.
- То место, которое ты говоришь.
"Bir rüyam var" lâfını bilirsin ya?
Слышaлa "У меня есть мечтa"?
"Öldük" lâfı bana uymaz.
- слпел? - щрн лемъ ме сярпюхбюер.
Lâfı bile olmaz.
Не за что.
Benden seni eve geri götürmemi istedi. Ama doktorun dediğine göre senin için yolculuğun lâfı bile edilemez.
Она хочет, чтобы я привез Вас домой, но врач говорит, сейчас поездка невозможна.
Lâfı dolandırıp duruyor. Ama sonunda itiraf edecek bence.
Она ходит по кругу, но, я думаю, она собирается рассказать нам что-то.
Ne demek. Lâfı bile olmaz.
Да, ладно тебе.
O lâfı etme.'Erkek olmak', bu zırvalık da ne?
- Не говори такую чушь. Не говори такую чушь. "Быть мужчиной!" Что это за дерьмо?
Burada "insanın iyi dostu köpektir" lâfını çok ciddiye alırız. - Hepsi mi?
К словам "друг человека" мы относимся очень серьезно.
Lâfı olmaz.
- Не стоит меня благодарить.
Gerçekten inandığım tek lâfın buydu.
Это первое из того, что ты сказал, чему я поверила.
- Lâfını unutma.
- Погодите.
Lâfı gerektiğinden fazla uzatmak istemiyoruz.
Мы не хотим затягивать это дольше, чем необходимо.
"Hadi canım" lâfını bir sonraki kısma saklamak isteyeceksin. Hükümetin "Bölüm" adındaki gizli bir birimi tarafından düzmece ölümüm ayarlandı.
Я намерена сохранить твое "не может быть" до следующего раза где мою казнь инсценирует секретное агентство правительства, называемое Отделом.
Sadece... Lâfın gelişiydi.
Просто... выражение такое.
Şehir Meclisi'nin bugünkü özel oturumundan sonra yapılan basın toplantısında, lâfını esirgemeyen Portman zamanı yarın olarak belirlenen oylama sonrasına kadar kendi güvenlik ekibini ikiye katlayacağına dair nükte yaptı.
Сегодня, на специальной пресс-конференции Портман из городского совета, откровенно пошутил, что удвоит свою охрану до голосования, назначенного на завтра.
Ona bir daha asla Josephine olmayacağına dair söz vermiştim ama sen gidip bunun lâfını açtın.
Я пообещал, что ей больше не придется изображать Джозефину, а ты снова ее в это втянул.
Lâfınızı bölüyorum, arabasının GPS'i.
- Туше. Извините, но в памяти навигатора его машины может быть адрес.
Ben... ben bilmem. Sadece lâf olsun diye söylemiştim.
Ничего, я просто так сказала.
İşimi sorgulamandan, bir sürü lâf etmenden bıktım. Neysen onu dedim ;
Я устал от ваших попыток погубить мой труд, очернить мое имя.
lâf ebesi, yalancı ve sahtekâr.
Я назвала вас тем, кто вы есть - хвастун, лгун и самозванец.
Ağzından hiç düzgün lâf çıkmaz mı senin?
Не нужно...
Okuduğum bölümler kısmen alakalıydı. Bana sorarsanız lâf kalabalığı.
Ну, я спешила и то, что я прочитала, было слишком запутанно... и, по моему мнению, весьма многословно.
- Çocukların kullandığı bir lâf.
Таким выражением пользуются мальчишки.
Ne yani, bu kadar yolu tepip doktorunla iki çift lâf etmeyeceğim mi sanıyorsun.
Как ты мог подумать, что я приду сюда, не поговорив с твоим доктором?
Ah, büyük lâf ettin.
Оу, хвастовство.
Lâfın kısası, kötü durumdayız, ve bunu düzeltmek için bir şeyler yapmalıyız.
Нас обосрали.
- Lâf salatası yapma.
- Не поймите семантический.
- Konuşuyorduk lâf senden açıldı.
- Пpoстo тaк.
Hepsi lâf.
Тoлькo бoлтaть умеет.
Bana verilen bilgiye göre, ofisinizden bir rapor çıkmış ve içinde bir dolu lâf var, Meredith'in bir ilişkisi falan filan...
Я только что получил отчет по вашему филиалу, и там столько написано об отношениях Мередит с...
- Boş lâf.
- Ерунда.
Ağzından lâf da alınmıyor.
Неразговорчивый какой-то.
Bunu yanlış anlama ama hani bir lâf var ya, "dilini kedi kapmış"?
Только не обижайся. Знаешь поговорку : "Кот язык украл"?
Yeter bu kadar boş lâf.
Хорош болтать.
Ağzın güzel lâf yapıyor ama yüzüğü hâlâ göremedim.
Вы здорово играете, но я не вижу своего кольца.
Mors alfabesiyle bana lâf atıyorsun.
Вы обсуждаете меня с помощью азбуки Морзе.
Kontrolden lâf açılmışken Katherine Rhumor ile konuştun mu?
Говоря о контроле... Ты уже разговаривал с Кэтрин Румор?
Üç saatlik sessiz durmanın üstüne lâf sokmalar.
Три часа тягостного молчания, а теперь сарказм.
Çoğu jokey, lâf dinleyecek kadar zekidir.
- Пусти. Большинство жокеев достаточно умны, чтобы послушаться.
Ben de onun giydiği takıma lâf atmaya başladım.
А я высмеял её деловой костюм.
Lâf olsun diye değil.
Это не просто слова.