Sıkıştık translate Russian
8,639 parallel translation
Sen ve ben bu makus talihin içinde sıkıştık.
Нас с тобой... связала несчастливая судьба.
Birinci sınıfta tanışmıştık.
Да. Мы познакомились в первый год.
- Hayır. Soruyorum çünkü her şeyi bir araya sıkıştırabileceğimden emin değilim.
Я спрашиваю потому, что я не уверена, что смогу втиснуть все это.
Gece yarısı atıştırmalık mı?
Ночной перекус?
Kabarcığın içinde sıkıştım!
Я в ловушке в пузыре!
Arteri sıkıştırmalıyız.
Нам надо прижать артерию.
Birazcık yapıştırıcıyla pıhtılaşma başlar ve damar kapanmış olur.
Если ее приклеить, получится сгусток.
Burada yapmaya çalıştığın şey anayasaya aykırı önceden planlanmamış kısıtlamadır.
То, что ты пытаешься провернуть – неконституционный предварительный запрет.
Sıkılmıştır.
Скука.
Ev hanımlığından sıkılmıştınız ve Libertad gizli hırsınız ve iş yeteneklerinizden faydalandı.
Вы были скучающей домохозяйкой, а "Либертад" реализовал ваши скрытые амбиции и деловые навыки.
Beni sıkıştırmalı.
Должна гонять меня.
Beni köşeye sıkıştırdı.
Она чертовски меня сшитые.
Yine de korkak gibi, dellilleri kutulara sıkıştırmaktansa yüz yüze teslim ediyorum.
Вместо того, чтобы запрятать эти бумаги подальше, я принесла их тебе лично.
St. Augustine, Florida. Bu akşam erken saatlerde şehrin batısındaki ücra bir ormanlık alanda iki ceset bulundu. İkisinin de kimliği meçhul.
Сент-Огастин, Флорида - сегодня вечером в удалённом лесистом районе найдены два трупа, это на западной окраине.
Çok sıkılmıştım.
И мне стало скучно.
Gazete küpürleri ve parlak yapıştırıcılarla oynamaktan sıkılmış olabilir ama artık kim olduğunu bilmiyor ve diğer insanlar biraz zamana ihtiyacı olduğunu anlamalı ona soru sormayı ve jumbo kondomlardan bahsetmeyi bırakmalı.
Ее проблема в том, что, может, она устала от скрапбукинга и блесток, и уже не знает, кто она вообще такая, и всем надо отойти, и дать ей время подумать и перестать спрашивать и говорить о больших презиках.
# Bir kızla tanıştım, dünyalar tatlısı #
♪ Я встретив девушку, красивее не бывает ♪
Ben de Ginny'i aramıştım, morarmış gözlerini kırılmış kemiklerini tedavi etmişti.
И я позвонил Джинни. А фингалы и переломы, ею вылеченные...
Sağlam vücut darbeleriyle Nakano'yu sıkıştırıyor.
Продолжает наносить удары в корпус.
Nakano sağlam bir solla Haynes'i köşeye sıkıştırdı!
Накано бьёт справа, что загоняет Хэйнса в угол!
- En azından artık sıkıştığı yerden çıktı.
По крайней мере теперь он не зажат.
Evet, sıkıştığı yerden çıktı.
По крайней мере теперь он не зажат.
Onu ilk gördüğümde kaldırımda yatıyordu, vurulduğunu sanmıştım ama vücudunda sadece bu sıyrık yaraları var.
Когда я увидел его на тротуаре, то решил будто его подстрелили, но кроме раны от падения на нем ни царапины.
Binada bir keresinde şarbon paniği yaşanmıştı. Posta odasında güvenlik çok sıkı.
Как-то на Либерти-Сквер началась паника из-за писем с сибирской язвой, они установили особые меры безопасности на почте..
Ona çok kızmıştım ama haklıymış.
Я так разозлилась на неё, но она была права.
Elime sıkıştırdığın telefon numarasından bahsediyordum.
Я говорю о телефонном номере, который вы вложили мне в руку.
Çok sıkı çalıştık.
- 80 кусков? - Ты столько работал!
Noel Baba için atıştırmalık, Rudolph için havuç hazırlamalısın.
Делаешь угощение для Санты, и морковку для Рудольфа.
Evinizin bacasında sıkıştınız değil mi?
Вы застряли в трубе, да?
Bacada sıkıştığın zaman kan akışının aksadığını söyleyebilirim sanırım.
Можно сказать, что кровоснабжение было нарушено, пока вы были в трубе, да.
- Bu yüz beni yeterince sıkıştırmıştı.
Это лицо мне уже доводилось встречать.
Bay Marley'in sizi sıkıştırmasındaki neden neydi peki?
И каким же образом судьба свела вас с лицом мистера Марли?
Trudy, şu soruyu sormam için beni sıkıştırıyor.
Труди давит на меня, чтобы я сделал ей предложение.
Onu aramaya çalıştım ama karışık biridir.
Я пыталась ей позвонить, но... она ветреная.
# Teknik Sıkıntılar Yaşıyoruz. # # Lütfen Bağlı Kalın. # Suikastçılıktan korumalığa kadar her işte çalıştım.
Секундочку... от телохранителя до убийцы.
- Evet, sanırım yarına bir toplantı sıkıştırabiliriz.
Так что да, я действительно считаю, что мы найдем время для завтрашней встречи.
Gençliğimizde ıvır zıvır çekmecelerimizin dibine sıkıştırdığımız birkaç şeyden biri.
Это лишь некоторые вещи, которые мы засунули глубоко в наш захламлённый ящик, когда были маленькими.
Sıkıldığımda suç kayıt defterini okurum ve bunlar geçen ay Chelsea'den çalınmıştı.
Я смотрел сводки, когда мне было скучно, их украли в Челси в прошлом месяце.
Umarım dolapçı kadın beni bir daha sıkıştırmadan önce olur bu.
Надеюсь, до того, как я снова встречу шкафную дамочку.
Duvarın arasına bir hayvan sıkıştı sandım.
Я думала, животное застряло в стене.
Araya sıkıştırdığınız için teşekkürler.
Спасибо большое, что смогли нас принять. Да.
Tam da Steven Avery'nin davası devam ederken avukatlarının tırnak arası kalıntılarına dayanarak başka bir suçlunun olabileceğine dikkat çekmeye çalıştığı sırada onların çok işine yarayacak böyle bir bilginin saklanması büyük vicdansızlık.
Это было бессовестное сокрытие информации, которую могли бы использовать адвокаты Стивена Эйвери, находящиеся в самом разгаре судебного разбирательства, и утверждающие, что, на основании соскоба из-под ногтей, к этому может быть причастен кто-то ещё.
O kayıtları incelerseniz bu tür hataların ne kadar sık yaşandığını göreceksiniz ve hiçbirinde o bulaşmaların nasıl gerçekleştiği açıklanamamıştır.
Если вы посмотрите данные, вы увидите, как часто возникают такие ошибки и они не могут вам объяснить, как они туда попали.
Bu bence bilim camiasının ne kadar tutarlı olduğunu ve iyi çalıştığını gösteriyor çünkü sağduyularına çok sık kulak vermek zorunda kalmıyorlar.
И, я считаю, о надёжности данных и о правоте научного сообщества говорит то, что такие случаи бывают довольно редко.
Sanırım evrakların tümü üst kısımda kalmıştı.
Полагаю, все документы были в большинстве своём наверху.
- Aklından ne geçiyordu? - Beni köşeye sıkıştırdı.
- Чем, черт возьми, ты думал?
- Doug, ileride biri seni sıkıştıracak bir şey sorarsa geri teptir.
- Она загнала меня в угол. Даг, в будущем, если кто-то просит тебя о чем-то, посылай его!
- Parti Numarası Oyalaması. Köşeye sıkıştın, ne yapacağını bilmiyorsan PNO yap.
Если вас прижали в угол, и вы не знаете, что делать, запускайте ваш ТОВ!
Sıkıca sarılmıştı ve mutluluktan parlıyordu.
Она держала его за руку и вся светилась.
Küçük sınır karakolunda sıkıştı eteklerin aşağısında yolların nerede tükendi ve durdu bir sese kadar, vicdan kadar kötü,
здесь моё хозяйство будет. У подножья Горных Гребней, где кончается Дорога. Только Голос, злой, как совесть мучил днями и ночами,
Beklediğimden daha ağır ve omurgamı sıkıştırdığından oldukça eminim ama -
Он тяжелее, чем я думала, и он наверняка портит мне позвоночник, но...