English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Russian / [ T ] / Tarak

Tarak translate Russian

387 parallel translation
Böyle sırıtarak geri dönemezsin.
Ты напрасно вернулся, толстокожий урод.
Efendim, savunma, mahkum için tanıklık yapacak birini bulmak için altına bakmadık bir taş bile bırakmadı. Bu fotoğrafı sokaklarda dağıtarak söylediği saatlerde Bayan French'in evinden çıkışını ya da kendi evine girişini gören bir tanık bulmaya çalıştılar.
Ваша честь, защита сбилась с ног, пытаясь подтвердить алиби подсудимого, и распространила его фотографию в надежде найти свидетеля, видевшего подсудимого выходящим от миссис Френч или входящим к себе домой в указанное им время.
# Sonra sırıtarak konuştum
Но я говорю с усмешкой
Tarak gemileriyle gelecekler.
Они придут сюда со своими рыболовными судами.
" Her bir heceyi çarpıtarak sarf eder
Слова произносящее так плохо.
Orduyu dağıtarak gerçekten bir savaş başlatmak ister miydiniz?
Распространять оружие и действительно вести войну?
Hatta saçımın yürüdüğünü hayal ettim.. .. pazara tarak almaya gidiyordu.
А еще я видел сон, что мои волосы ушли на базар покупать гребешок.
Bir doğrultuda gönderebilirsin. Yansıtarak saptırabilirsin, toplayabilir ve yayabilirsin. Kabarcıkmış gibi yuvarlatabilir parlamasını sağlayabilir veya etrafını kaplayabilirsin.
Можно пустить его прямой линией, собрать и разобрать его, приблизить и удалить, округлить, как кусок мыла, заставить сиять или погасить.
- Tarak kullanmam.
- Не нужно.
Bir avuç dolusu halka, kıçınızda parmak ve geçen zamana sırıtarak işte buradasınız.
Вот они вы, с горстью шайб, пальцем в заднице... и широкой усмешкой на весь день.
Ama garip bir şekilde sırıtarak bana baktı.
И все таки ты как-то подозрительно на меня смотришь.
O gece... Kırmızı tarak şarkı söylüyordu :
Той ночью... красный гребень пел :
Sonra yarı bilinçli bir halde uzandı bir iskemleye ve boşaldı. Dpermlerini kısmen yanmış giysilerimin üstüne akıtarak.
Затем он вытянулся по-видимому в полу-сознательном состоянии... в кресле... и извергнул сперму... капли его спермы упали на обугленные остатки моей одежды
Gecelerimi saçma sapan bir takım dergi çalışanlarıyla birbirimize sırıtarak geçirmekten bıktım artık.
Я очень устал рассыпаться в любезностях людям работающим для дизентерии.
Diğer işçiler tarafından güvenilen sosyalist inşaat işçileri... inşaat planlarını çarpıtarak... ve işçi önderlerini vurarak... tüm ulusun çabalarını heba etmek istediler.
Работая в строительстве, завоевав доверие сослуживцев, попробовали уничтожить достижения народа, фальсифицируя планы строительства, совершая покушения на передовиков труда.
Merdivenlerden kırıtarak inen şu bodur adamı mı diyorsun?
Ты имеешь в виду этого коротышку, семенящего вниз по улице?
Güneşten aldıkları ışığı yansıtarak dünyamıza gönderiyorlardı.
Нет, планеты просто отражают немного света, идущего от солнца, обратно к нам.
Genişleyerek ilerleyen gazların şok dalgaları yıldızlararası gazları ısıtarak ve sıkıştırarak yeni bir yıldız formunun oluşmasına öncü olacaktır.
Ударная волна расширяющихся газов разогревает и сжимает межзвездный газ, запуская формирование нового поколения звезд.
Bize de öyle dedi. "Zine yıkansın, temiz esvaplar verin giyinsin, tarak verin taransın." dedi.
"Пусть Зине примет ванну, дайте ей чистую одежду и гребень для волос".
Ve şimdi bir yelpaze, tarak, çiçek ve şal... İşler. Klişe.
А теперь она с веером, гребнем, цветком и в мантилье... Избитая фраза.
- Adım Tarak. Benimle gelmelisiniz.
- Я Тарак, идём со мной.
Tarak.
Расческа... Где расческа?
Tarak mı?
Расческу?
Geleneksel inanışları çarpıtarak vahşi ve sadistçe ayinler düzenlediklerinden dışlanmışlardı.
Их презирали за превратное толкование религиозных постулатов, а также жестокие садистские обряды.
Ben yanıma tarak aldım.
А я расчёску взял.
Tarak ne işimize yarayacak?
А расчёска-то зачем?
Tarak getirdim ya.
Я расческу принес.
Tarak senin neyine gerek?
Ну отлично! Ты взял расчёску! Зачем она тебе?
Gekko, Bluestar'ı dağıtarak hisse başına 30 papel olacağını düşünüyor.
Гекко планирует ликвидировать "Bluestar" по 30 долларов за акцию.
Özellikle kırıtarak yürüyen seni ahmak.
Особенно за тобой, болтающимся как хрен.
Bedava içki dağıtarak zengin olunmaz.
Раздавая, не разбогатеешь.
El aynası, tarak, fırça almak çok hoşuma gitti.
Я хочу посмотреть, что у вас есть из гребней, щёток и ручных зеркал.
Tarak takılıverdi.
Гребень застрял.
Hüseyin Sabzian Bey kendisini Bay Makhmalbaf olarak tanıtarak ailemize yanaştı ve açık bir şekilde bizi dolandırmayı hatta soymayı amaçlıyordu.
Господин Хоссейн Сабзиан пытался подружиться с нашей семьёй, выдавая себя за господина Махмальбафа. Он явно намеревался в лучшем случае совершить мошенничество, а в худшем, ограбление.
Göğsünü sarkıtarak konuşmandan ve kendini limon yeşili, polyester ceketinin içinde saklamandan anladım.
То, как вы говорите то, как вы задыхаетесь в своем зеленом полиэстере.
Simpson, boğazımı acıtarak verdiğim ipuçlarını uygularsanız görev tamamlanacak! - Buyur. Al sana surat parçalayıcısı.
Получалась миленькая "розочка".
Sonra kıyafetlerini çıkardığını duydum ve birden ağzından iğrenç fantezilerinin salyasını akıtarak üzerime atlayıverdi.
И я услышала шорох снимаемой одежды. И вдруг он оказался на мне, он продолжал свои бредовые опыты.
Ancak onu kurtarmak zamanında kanını akıtarak olabilirdi.
Но её можно было бы спасти, пустив кровь вовремя.
Kemiklerden rozet. Boynuzlardan tarak.
ѕуговицы - из костей. ћуку - из суставов.
Mutlu şekilde sırıtarak bisiklet sürüyorsun.
Ты едешь на этом велосипеде с большой счастливой улыбкой.
Çocuğun kendisini gereksizmiş gibi hissetmesine neden olurlar ve sen baba olarak, ofiste benim dışımda herkese sahip bir kadına 7 gün 24 saat posta dağıtarak nafaka ödemeye çalışırsın!
Они сидят там, и дети чувствуют себя отбросами. А отец должен пахать сутками, чтобы заплатить алименты их матери, переспавшей на почте со всеми, кроме него!
Bir tarak ve diş fırçası.
Бритву и зубную щетку.
- Çorbandan tarak çıkmıştı hani.
- Там еще расческа в супе была.
Başkan Clark meclisi dağıtarak, sıkıyönetim ilan ederek ve Mars Kolonisi'ndeki sivil hedeflerin bombalanması emrini bizzat vererek Dünya Birliği anayasasını çiğnemiştir.
Президент Кларк нарушил конституцию Земного Альянса, распустив Сенат, введя военное положение и лично отдав приказ бомбить гражданские цели на колонии Марса.
Pis heriflere tarak satarım.
И кружева в придачу.
Bu tarak Prenses Yuki'ye ait.
{ C : $ 00FFFF } Верно.
Bir tarak.
Расческа - одна.
Bir tarak. Hayır.
Бумажник... расческа
Sabahlık, krem ve tarak götürecektim. Hemen giderim.
Почему ты не отнес ей всё это?
Banyo'da üzerime geldi... -... ben de onu tarak sapıyla öldürdüm.
-... и я убила его расчёской.
Tarak kemiği kırılmış.
Из-за перелома. - Это что?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]