Yıkan translate Russian
2,177 parallel translation
Ataları, muhtemelen benim atalarımın köyünü yakıp yıkan ateşli Rus modelle dışarı çıkacağım.
Я буду встречаться с горячей русской моделью, чьи предки, возможно, когда-то спалили деревню моих предков.
Araba yıkanırken olmuş.
Всё случилось в автомойке.
Uzaklaşın yoksa kızın kanıyla yıkanırsınız.
Отвали, или тебя ее кровью забрызгает.
Tam anlamıyla, sizi yere yıkan bir rüzgar gibidir.
Как будто из вас вышибли дух, буквально.
Mildew onları okyanusa atmış olsa bile oradan yıkanıp kıyıya vuracak değiller ya.
Послушай, Рыбьеног прав. Даже если Плесень бросил их в океан, вряд ли их прибьёт прямо к этому берегу.
Önce sen yıkan.
Иди первый в душ.
Önce yıkan.
Сначала душ.
Hemen yarıya bölünmüş bir küvetin içinde insanların bahçesinde yıkanırken aklına gelmiyor mu?
Только представь её стоящую посреди чьего-нибудь газона в разрезанной пополам ванне.
Herkes yıkanıp yemek yesin.
Потом кушать.
- Yıkanıyor mu o?
Он пошёл в душ?
Git yıkan. Çorba pişti.
суп уже готов.
Ne yapıyorsun? Yıkanıyor musun?
Ты в комнате или в душе?
Kim Do Pal, yıkanıyor musun?
ты в душе?
Çocuğunu daraltan yuva yıkan biriyle aynı çatı altında uyumak onun için tuhaf olmuştur.
Ей должно было быть неудобно ночевать в одном доме с разлучницей, воспитывающей его ребенка.
Kum taneleri suyla yıkanıp gidecekti.
- Винъярд Все следы песка были бы смыты водой
Brennan'ı videoya ekleyenin Pelant olduğunu kanıtlamak için bir yol bulmalıyız.
- Мы должны найти способ доказать, что Пелант смонтировал видео с Бреннан.
Ve diğer bir şey de üçüncü kan örneğinin 20 yıllık olması.
И еще кое-что. Третьему образцу крови двадцать лет.
Maura, 20 yıllık bir kan buldun.
Мора, ты нашла кровь, которой 20 лет.
Sanırım o 20 yıllık kanın kime ait olduğunu biliyorum.
Думаю, я знаю, кому принадлежит та кровь 20-летней давности.
Dört yıI önce yıIda on kapak hikayesi hazırlayan pazar geceleri televizyona çıkan bir Newsweek yöneticisiydin.
- Ага. Зачем мне это? Я могу придумать несколько причин.
Ben bir kanıt yazıcısıyım.
Я сотрудник отдела улик.
Hepsi de atardamar kanıyla ve araba yıkama suyuyla spreylenmiş.
Все они покрыты брызгами артериальной крови и пеной автомойки.
Anneme olgun, nazik, profesyonel bir kadın olarak, Waldorf Tasarımları'nı çalıştırabileceğimi kanıtlamalıyım.
Я доказываю своей матери, что я что я зрелая, вежливая, профессиональная женщина которая должна руководить Waldorf Designs.
Gavina'nın ağzından çıkan iki yıllık satış fişi.
Тот счет из ресторана во рту Гавины - двухлетней давности.
McPoyle kan bağı binlerce yıldır saf ve temiz.
На протяжении тысячи лет наша кровь была чистой и нетронутой.
Polisler beni hapse attı. Alma'yı ve diğerlerini öldürdüğüme dair ellerinde kanıtları varmış.
Копы посадили меня в тюрьму и говорят, что у них есть доказательства того, что я убил Альму и всех остальных.
Kanının tekrar pıhtılaşması için ona protamin sülfat verdim. Kalbini tekrar çalıştırmalıyım. Fakat bunu dışarıdan yapamam.
Я ввела ему протамина сульфат чтобы повысить свертываемость его крови... но мне придется запустить его сердце, но это надо делать изнутри.
Canlı kanıtıyım.
Живое тому доказательство.
Dört saat oldu, ve iskemi sıkıntısı olabilir bu yüzden kan akışını sağlamalıyız.
Прошло уже 4 часа, и нам пора уже волноваться об ишемии, поэтому нужно восстановить кровоснабжение.
Yırtığı hemen düzeltip kıskaçları alarak omurgaya kan akışını sağlamalıyız.
Нужно зашить разрыв, удалить зажимы, и восстановить кровоток к позвоночнику.
Yıllardır buraya girip çıkan adamın haddi hesabı yok ama ben yapınca mı manyaklık oluyor?
Я видел странных мужчин, ходивших сюда годами, но когда пришел я, это странно?
Yalnız başına bir çöp yığının içinde kan kaybından öldü!
Она умерла от потери крови в одиночестве в куче мусора!
Cesetten çıkan kurşunların atıldığı silah ile 12 yıl önce Oakland'da bir silahlı soygunda kullanılan silahlar uyuşuyor.
Пули, найденные в теле, соответствуют пулям из пистолета, использованного при вооруженном ограблении 12 лет назад, в Окленде.
Astrid, bunu Mildew'in yaptığını kanıtlayacağız. Eğer ejderhalarımızı tekrar görmek istiyorsak bunu yapmalıyız.
Астрид, мы докажем, что Плесень это сделал, нам придётся, если мы снова хотим увидеть своих драконов.
Kanın sıçrama şeklinden belli. İki güzel kurşun kalp zarını yırtıp doğruca kalbe girmiş.
( Гек ) Два превосходных выстрела сквозь перикард прямо в сердце.
Eğer Benny Louisiana'da insanların kanını emiyorsa, buna bir bakmalıyız.
Если Бенни губит народ в Луизиане, стоит проверить.
Kanıt bulmam lazım. Bu adamın nasıl bir şeytan olduğunu kanıtlamak için aldattığına dair kanıt bulmalıyım.
Нужно найти улики. и пусть он потом сам разбирается.
Bunu bana bakarak anlayabilirsiniz. Ben bunun kanıtıyım.
я живое тому доказательство.
Tam şu anda lavabomuzda elindeki kanı yıkıyor gerçek anlamda.
В этот самый момент, она в нашей уборной смывает кровь со своих рук, в прямом смысле.
Eski Navid gibi, porno yıldızları ile çıkan... yeni modeli değil.
Как бы все тот же Навид, а не тот новый, который встречается с порно-звездами.
200 yıldır onlarla kan davalıyız.
У нас с ними кровная вражда, продолжающаяся более 200 лет.
Tamam, bunların hiç biri Lisa'yı öldürmediğini kanıtlamaz.
Это не доказывает, что ты не убивал Лизу.
Bu yılın Güney Amerika'nın Pasifik Okyanusu kıyılarında yaşayan Nazcalar'ın felaketi olduğu kanıtlanmıştır.
Но это было катастрофой для культуры Наска на тихоокеанском побережье Южной Америки.
Muhtemelen emniyette bir kan banyosu ve suçluların yakayı sıyırmasına izin veren polislerle bir saha günü geçirmekten dolayıdır.
Вероятно, у тебя большой успех с кровопролитием в полицейском департаменте и копами, отпускающими подозреваемых.
Yani cinayetlerinin kanıtlarını bulmalıyız.
Да, нам нужны доказательства убийств.
Yıkanıyor mu?
В душ?
Aorto-bronşiyal fistülle birlikte, çıkan aortada yırtılma var gibi görünüyor.
Выглядит как расслоение восходящей аорты с аортобронхиальным свищем.
Yıllarımı bunu nasıl kanıtlayacağımı düşünerek geçirdim, ve sonunda pes ettim, ama gel gör ki dünya benim adıma kanıtlamaya karar verdi.
Я провел долгие годы, думая, как это доказать. И вот, когда я уже было сдался, сама вселенная решила доказать это за меня.
Binlerce yıl boyunca, tüm köyleri yutarak, önüne çıkanı... yok ederek düzenli bir şekilde nehir kıyılarından taşmış. 4,800 km uzunluğundaki nehir... tüm Birleşik Krallık'tan daha geniş bir alanı sular altında braktı.
В течении тысяч лет она постоянно выходила из своих берегов, стирая с лица земли целые деревни, разрушая всё на своём пути. Река длинною в 5 тыс. км. затапливала район равный по площади Великобритании.
Bu iki ailenin arasındaki kan davası 10 yıldır sürüyor. Bugüne dek onları alaşağı etmeye bu kadar yaklaşmamıştık.
И война, между двумя этими синдикатами длится уже около десяти лет и мы никогда не были близки к тому, чтобы убрать из всех с улиц, до сегодняшнего дня.
Kardeşin son 20 yılını suçluluk duygusuyla yıkılarak ve insan kanı içmenin kışkırtıcılığı ile savaşarak geçirdi.
Твой брат провел последние 20 лет ломаясь под чувством вины, борясь с икушением пить человеческую кровь.