English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Russian / [ Z ] / Zorunda

Zorunda translate Russian

36,748 parallel translation
Korkarım Dale Kaptan kaçmak zorunda kaldı ufaktan.
Боюсь, капитан Дейл уле-тейл.
Böyle olmak zorunda değil.
Послушай, все не так должно было быть.
Her kırbaçta da onu kendini yormaya zorladığım için özür dilemek zorunda kalırdım.
И с каждым ударом... Я должен был извиняться... за то, что заставил его напрягаться.
- Neden bu kadar karmaşık olmak zorunda?
Я не понимаю, почему всё должно быть таким запутанным.
Ölüyü diriltmek zorunda kaldım, diyelim.
Мне практически пришлось воскресить мёртвых.
Tatlım, artık bu rezilliği çekmek zorunda değilsin.
О, дорогой, тебе больше не придётся волноваться обо всей этой грязи.
Bir denge tutturmak zorunda kalıyorsun ve bunu çoğumuzdan daha iyi yapıyorsun.
Тебе нужно найти баланс и... ты делаешь это лучше многих из нас.
Ama bunu ona kanıtlayabilirsem bu işe son vermeme yardım etmek zorunda kalır.
Но, если я смогу доказать, что на самом деле происходит, то ему придётся помочь мне прикрыть их.
Neyse ki ona bir unvan vermediğimiz için tazminat ödemek zorunda kalmadık.
К счастью, мы не назначили ему должность, так что не обязаны платить ему отступные.
Neden her şey bu kadar zor olmak zorunda?
Почему всё, чёрт возьми, должно быть так сложно?
Çünkü benim lanet kafamla da uğraşmak zorunda kaldın.
Потому что ты попал мне в башку тоже
- Şimdi olmak zorunda.
- Не сейчас. - Нет, сейчас.
Dövüşmek zorunda değiliz.
Нам не обязательно драться.
Ama bu bebek çıktığında Frank bize yaşayacak daha iyi bir yer bulmak zorunda.
Когда родится ребёнок, Фрэнк подыщет нам квартиру получше. - Но мне нравится эта квартира.
Şu Helen ödemek zorunda olduğun bedele değiyor mu?
А эта Хелен... Стоила цены, которую ты сейчас платишь?
Neden tam buraya vurmak zorunda?
Вот зачем оно вышло?
Onu bir daha görmek zorunda kalmayacaksın.
- И Джека выгнали из издательства.
Sadece düşünüyordum da muhtemelen dairemden birkaç şey almak zorunda kalacağım.
Кристиан, мне сначала нужно... заехать за своими вещами.
İyi olmak zorunda.
Он должен был выжить.
Bir şey almak zorunda değildin.
- Выходи за меня.
- Zorunda değilsiniz.
Это полностью добровольно.
Bir zamanlar birlikte olduğunuz kadını yabancı erkeklerin kollarında alkollü şekilde oynaşırken izlemek zorunda kalmak hoş bir şey değil.
Не очень приятно видеть женщину, на которой был женат, пьяную и флиртующую с группой странных мужчин.
Zorunda mıyım?
Я должен?
Zorunda değilsiniz.
Это добровольно.
Onu reddetmek zorunda kalmıştım.
Я тогда отшила его.
Buna cevap vermek zorunda mıyım?
Я должна отвечать на это?
Ted'in şahitlik yaptığını demek zorunda mıydın?
Зачем ты сказал ей, что этот оболтус дал показания?
Her biri, bu kararı kendisi vermek zorunda.
Каждый сам делает свой выбор.
Kusura bakma yüzbaşı bu iş bittiğinde bir yer bulacağız ve sana dişlerini öyle bir yutturacağım ki dış fırçasını başka yerinden kullanmak zorunda kalacaksın.
При всем уважении, капитан, но когда все это будет позади, мы найдем место, где я вобью тебе челюсть так, что ты ее проглотишь и будешь чистить зубы, засовывая щетку через задницу.
Delaney'i serbest bırakmak zorunda kaldık.
Нам придется освободить Делейни.
- Bunu söylemek zorunda kalacak efendim.
- Ей придется это сказать, сэр.
En güzeliyse asla şahitlik etmek zorunda kalmayacaksın.
И лучшее в этом то, что тебе не придется давать показания.
Bunu halletmeyi başaramazsan Bay Jones'u kendin öldürmek zorunda kalırsın.
Если ты облажаешься с этим, тебе придется самому убить мистера Джонса.
Bu haberi getirmek zorunda kaldığım için üzgünüm.
Мне жаль, что пришлось сообщать такие новости.
Norma, gelmek zorunda kaldım çünkü bu sabah, geçen ayın raporları elime geçti ve seninle paylaşmak için çok sabırsızlandım.
Норма, я должен был приехать. Утром получил отчеты за прошлый месяц и хотел поделиться ими с тобой.
Bunu söylemek zorunda olduğum için üzgünüm ama Afganistan seçimlerine kadar raporunuzu bekleteceğiz.
Мне неприятно вам это говорить, генерал, мы рассмотрим ваш доклад только после выборов в Афганистане.
Her konuşmamızda aynı yere dönmek zorunda mıyız?
- Мы что, каждый раз будем об этом говорить?
Bunu görmek zorunda kaldığın için üzgünüm.
Извини, что тебе пришлось это увидеть.
Başka bir yol olmak zorunda.
Должен быть другой путь.
Durmak zorunda değilsin.
Можешь не останавливаться.
Sorun yok, durmak zorunda değilsin.
Ничего, можешь не останавливаться.
Ölmek zorunda.
Она должна умереть.
Canavar gelmek zorunda olduğu için gelir.
Чудовище приходит, потому что так надо.
Zorunda kalırsam onu öldürürüm.
Убить ее, если придется.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Ты не обязана этого делать.
- Böyle olmak zorunda değil.
Нам и не придется.
Beni seçmek zorunda bırakma.
Не заставляй меня выбирать.
Kral onu kaybedemezdi, sen de kaybetmek zorunda değilsin.
Ему нельзя ее терять. И тебе не стоит.
Sylvie, bunu yapmak zorunda değilsin. Sylvie, bana bak.
Сильви, ты не обязана это делать.
Ölmek zorunda.
Найди девчонку.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
Тебе незачем проходить через это.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]