Zıpkın translate Russian
542 parallel translation
Eğer bu canavarı zıpkınlasaydınız, size fazladan ödeme yapacaklarını zannediyordum, Bay Land.
Мне казалось, вам обещали премиальные, если вы всадите гарпун в чудовище, мистер Ленд.
Zengin olamam ama, en azından boş boş oturup, zıpkınımla dişlerimi temizlemem.
Разбогатеть не разбогатею, но хотя бы не буду сидеть тут и ковырять гарпуном в зубах.
Zıpkın fırlatmaya hazır olun.
Ждите моей команды.
Bana bir zıpkın verin!
Дайте мне гарпун!
Bana bir zıpkın daha atın!
Киньте мне еще гарпун!
Yatağını bir zıpkıncı ile paylaşmak istemez misin?
Что, если я подселю вас к одному гарпунщику?
Zıpkın tutmaya ve göreve atılmaya hazır mısınız?
Ты бы не испугался метнуть в такого гарпун?
Zıpkıncılar, silahlarınızı alın.
Гарпунщикам взять свое оружие.
Zıpkıncılar, silahlarınızı hazırlayın.
Гарпунщики, разъять оружие.
... belki Moby Dick'ten 100 tane vardır. Hepsi de çarpık çeneli ve çatık kaşlı, ve beyaz kamburlarına saplanmış bir düzine zıpkın olan mı?
И все с искривленной челюстью, складкой на лбу... и дюжиной гарпунов в боку?
Paralarımı sana bırakıyorum, sandığım senin... Zıpkınım da senin.
Деньги тебе, вещи тебе, мой гарпун – тебе.
Onu zıpkınladınız mı?
Он жив.
Kollarını kırasıya kürek çekmeler, zıpkın ve mızrak atmalar neden?
Зачем стирать ладони о весла и о гарпуны?
Bir zıpkın topu, yaklaşık 90 metreye kadar etkili.
Это гарпунная пушка, которая бьет острогой.
Kuyruk halatı, halat yuvası, M-1, kerpeten numune şişeleri, işaret kalemi, uyarı ışıkları ısı ölçer, zıpkın, hafif makineli...
Канаты, блоки, лебёдка, запасные крюки. Пробирки, красители, фонарь, надувной круг, градусник, гарпуны...
Zıpkını getir.
Дай мне гарпун...
Ben seni korurum. Zıpkını hazırla ve beni takip et.
Приготовь гарпун и следуй за мной.
Zıpkın ve pulluklar!
Гарпуны и плуги!
Geri koşup, tümsekten indi, ben zıpkın gibi fırladım.
Он выпрямился, сделал замах на площадке и я сорвался.. .. как белая молния на фоне задницы чёрной змеи, я...
Hedefe kilitli bir zıpkınım var. Hazır olunca ateşle.
Они думают, что я сумасшедший или что-то в этом духе.
Sevgilim, bir kıyafet balosu yapabilir miyiz tıpkı eskiden yaptığınız gibi?
Дорогой, давай устроим маскарад, как это было раньше?
Pek çok gözcü tarafından ileriye ve geriye gönderilir ; tıpkı sizin Afrikalı kabilelerin tamtamları, dağlarınızın yankıları, ağaçlarınızın arasından geçen rüzgarın fısıldaması gibi.
Их доставляет множество разных посыльных... там-тамы ваших африканских племен... эхо от ваших гор... ветер, шелестящий сквозь ваши деревья.
Bana bir zıpkın bul, çabuk.
Дайте мне гарпун, быстрее.
Siz de tıpkı benim gibi bu işe bulaştınız!
Я тебя втянул в это!
Rivers, Grey hepsinin başına gelecek olan bu. Şu anda kendilerini güvende sanan başkaları da aynı durumda. Tıpkı seninle ben gibi ki bizler yüce Richard ve Buckingham'a yakınız.
Эту участь встретят сегодня Риверс, Воген, Грей, а завтра другие, что спокойны за себя, как мы с тобой, и близки, как и мы, к протектору и лорду Бекингему.
Evet, kızın perçemi de tıpkı seninki gibi.
Да, а у девочки челка, как у тебя.
Sizi son gördüğümde istakoz gibi kıpkırmızıydınız.
Что ты имеешь в виду? Красные мундиры Гарибальди.
Siz kanun adamı falan değilsiniz ki. Yani sıradan insanlarsınız işte, tıpkı bizim gibi.
Вы такие же люди, как мы.
Hayır, değilsin. Tıpkı benim çirkin bir kızın peşine düşmekte özgür olmadığım gibi.
Нет, ты несвободна, так же как я несвободен, чтобы привязаться к уродине.
Tıpkı benim gibi, sahip olduğunuz bilgilerin korunması ya da... o bilgilerin elde edilmesi için buradasınız.
Так же, как и я, Вы здесь, чтобы или сохранить эту информацию или получить.
"Çocuklarımıza at sırtında savaşı seyrettirirken rehberlik etmemiz gerektiğini söylemiştik ve güvenli olduğu anda onları ön saflara çekmeli ve kanın tadına bakmalarına izin vermeliyiz tıpkı küçükken bizim yaptığımız gibi."
"что мы также сказали, что должны..." "повести верхом детей своих на войну..." "чтобы наблюдать..."
Tıpkı şu an sizin kıstırıldığınız gibi.
Так же, как и вы сейчас.
Tıpkı kafalarınızın mantığa alışık olmaması gibi.
Так же, как ваши умы непривычны к логике.
Kızım, yaptığı şeyi seçmekte özgürdü, tıpkı Gideonluların seçmekte özgür oldukları gibi.
Моя дочь сама согласилась сделать то, что она делает. Все жители Гидеона свободны в своем выборе.
Çok küçük ve zayıfsın, tıpkı kız gibi.
Ты слишком, мал и слаб, как девчонка.
Şu ana kadar çok kaygısız, boş ve mutlu bir yaşamın oldu, tıpkı bir çocuk gibi.
Ты вел очень беззаботную, праздную... счастливую жизнь, до сего момента... Жизнь ребенка.
Yani "fedai" olarak. Tıpkı dün harcadıkların gibi... yalnız onlar buradayken, çok mesele çıkıyordu.
Они были очень проблемными ребятами... на подобие тех, которых ты подстрелил вчера.
İşçi-köylüler kıpkırmızı kanlarının son damlasına kadar savaşacaklar.
Защитим до последней капли нашей красной рабоче-крестьянской крови!
Elinize sağlık. Tıpkı gazetedekiler gibi bir hendek açmışsınız.
какую мы видели в газетах.
Bir kuyruklu yıldız şeklini parlayan bir yıldıza çevirmiş tıpkı 2000 yıl önce Bethlehem Yıldızı'nın yaptığı gibi.
Комета превратилась в сияющую звезду, как Вифлеемская звезда 2000 лет назад.
- Elbette yapmayacağım. Kötü bir şey yapmaya kalktıkları an kafalarına vurup tıpkı bu herife yaptığımız gibi ondan kurtulacaksın.
Как только они захотят сделать что-то грязное ты треснешь их по голове и избавишься так же, как от того.
- Bir teli iyice kızdıracaksın, kıpkırmızı olacak... -... dişinin çatlağına sokacaksın o teli ve yakacaksın.
Затем мы воткнем её в трещину и сожжём твой зуб.
Bize bu günün rızkını ver ve günahlarımızı bağışla, tıpkı bizim onların günahlarını bağışladığımız gibi...
Хлеб наш насущный дай нам днесь. И прости нам долги наши, Как и мы прощаем должникам нашим...
* Bak, daha önce imkansızın gerçekleştiğini gördüm * belkide bir kere daha gerçekleşmesi tanrının isteğidir * yanlış bir hatta giden bir tren gibi hissettiğim için * durmanın ya da geri gitmenin imkanı yok * tıpkı bir tepeden aşağı yuvarlanırken hız kazanan
* Смотрите, я видела, что невозможное свершилось прежде * Может быть, Бог желал, чтобы это случилось ещё раз * Я чувствую себя подобно поезду на опасном пути
O, bir tane dahi olsa, tıpkı doğal bir ağacınki gibi aralarda hiç boşluk ve kesintiler olmaksızın her yerle ilintili olan bir sütun olmasını istiyordu.
Гауди хотел, чтобы архитектура была отражением природы. Плавной, неразрывной - как у дерева.
Dudakların kıpkırmızı olmuş.
- Ну э-э... у тебя губы все красные. - О!
Tıpkı yanlış tanrınız gibi.
Прямо как твой ложный бог.
Tıpkı sizin dağıldığınız gibi.
Подобно тому, как разлучили вас.
Bazen bir köpek alırsınız tıpkı daha önceki köpeğiniz gibi görünür, değil mi?
Иногда удаётся достать собаку точь-в-точь как та что у вас была!
merhabalar, benim ismim Marge Simpson ve bu tabloyu ben boyadım belki neden böylesine çılgın bir şey yaptığımı merak etmişsinizdir size, bay Burns'ün korkunç kafasının içindekileri göstermek istedim acımasız dudaklarını, kinci dilini ve şeytanı beynini ancak, soluk vücudunun zayıflığı ne kadar hassas ve kırılgan olduğunu gösteriyor belkide, tıpkı tanrının şaheseri gibi.
Здравствуйте, меня зовут Мардж Симпсон, я - автор портрета. Возможно, вам интересно будет узнать, что мной владело. Я хотела показать, что под ужасной головой мистера Бернса с жесткими губами, острым языком и злым мозгом есть хилое, тщедушное тело, возможно, недолго ему осталось такое же ранимое и красивое, как у всех Божьих тварей.
Tıpkı kızının gittiği yoldan ve oğlunu kaybettiğinde ya da Gloria'ya destek olamadığında duyduğun şüphe gibi.
Ты сомневаешься сейчас как тогда, когда твоя дочь почувствовала признание, сомневаешься как тогда, когда умер твой маленький сын, Сомневаешься, как будто в моменты, когда боишься, что Глория не поддержит тебя в твоих решениях.