A hand traducir turco
22,227 traducción paralela
Give me a hand.
Bir el atın şuna.
I'll give you a hand.
Sana yardım edeceğim.
Could you give me a hand?
Yardım edebilir misin?
So, just a hand job?
El atıyorum o zaman?
Come on, give me a hand.
Yardım et hadi.
Sorry, Kate, you couldn't give us a hand with the lift?
Pardon. Kate, asansöre binmemize yardım edebilir misin?
Make them regret ever raising a hand in defiance to their Khan and Emperor.
Hanlarina ve imparatorlarina itaatsizlik ettikleri icin hepsini pisman et.
It was a hand-me-down.
Yeni değildi.
Guys, give me a hand.
Beyler, biraz yardımcı olun.
Uh, dark hair, a hook for a hand.
- Siyah saçlı, el yerine kancası var.
There's someone who'd be happy to lend a hand.
Bana yardım etmeye can atan biri var.
Turns out to be an iron composite that was smelted down into what is essentially a hand saw... some time in the late 19th century.
Bir tür demir alaşımıymış ve 19. yüzyıl sonlarında eritilip bir tür testere haline getirilmiş.
- Want me to give you a hand?
- Yardım etmemi ister misin?
Need a hand?
Yardım lazım mı?
She promises much yet screams blue murder if I so much as place a hand on her shoulder.
Her şeye söz veriyor. Ama her sorunda kıyameti koparıyor. - Onu kollarımın arasına alsam bile.
Can you give me a hand?
Yardım eder misiniz?
If you give me a hand with this, it'll be okay.
Bana yardımcı olursan sorun çıkmayacak.
She was holding my hand for, like, a really long time, and staring at me like this.
Epey uzun süre elimi tuttu. Ve bana böyle baktı.
If he stands me up again, I'm just showing up at his apartment with a notary in one hand and a baseball bat in the other.
Beni bir daha ekerse bir yanımda noter diğer yanımda beysbol sopası alıp dairesine gideceğim.
I would love to, Your Majesty, but I have sustained a wound on my sword hand.
Majesteleri çok isterdim Ama kılıç tutuğum elimde bir yara var.
The only thing that matters right now is that you step up to the plate and that you get over whatever real or imagined injustices Chip has committed against you, and you stick your hand out there, and you be a friend the same way that he was to you.
Önemli olan tek şey, Chip'in senin karılaştığın bütün gerçek veya hayali zorluklarda yanında olması. Sen ise burada böylece duruyorsun. O sana nasıl bir arkadaş olduysa sen de ona öyle olacaksın.
This is a video capture taken from a traffic camera situated on the Kings Gate Expressway showing traffic at the time indicated in the top right-hand corner.
Bu, Kingsgate Otoyolu'ndaki bir trafik kamerasından çekilmiş bir video resmi. Sağ üst köşede belirtilen saatlerdeki trafiği gösteriyor.
Indeed you are, indeed you are, and we can call a halt to the proceedings right there and leave this question hanging over you and your career - - or you can stick your hand up and offer us an answer
Gerçekten de öyle. Ayrıca tam şu an müzakereyi durdurabilir ve bu soruyu sen ve kariyerin üzerinde asılı bırakabiliriz. Veya elini kaldırıp bize bir cevap sunarak kendini soruşturmalarımızın dışında bırakabilirsin.
So, you take me to AC-12 and I'll hand it over. At a price, naturally.
Beni YK-12 götürüyorsun ve ben de, doğal olarak belli bir bedele listeyi teslim edeceğim.
Yeah, I... I just burned my hand on a Harley exhaust.
Harley'nin egzozu elimi yakmıştı da.
Feed a black cow sweets made with white sesame seeds, wrapped in maize flatbreads, with your left hand, before sunrise.
Güneş doğmadan önce sol elinle ekmeğe yerleştireceğin beyaz susamlı şekeri bir kara ineğe yedir.
And hand her over to a man, whom she has never seen before.
Daha önce hiç görmediği bir adamın eline verirler.
You think you got dealt a bum hand?
Sen kendini şanssız mı görüyorsun?
You've got a shitty disease, with your limping and your hand.
Senin hastalığın, topallaman, elinin titremesi...
Sorry, I'd shake your hand, but I just got back from a run.
Kusura bakma elini sıkardım ama koşudan yeni geldim.
Can you hand me a towel, please?
Bana havlu uzatır mısın lütfen.
I escorted a stable hand into her bedroom... at an inappropriate hour, and... at Empress Chabi's command.
Bir ahir ciragini yatak odasina gotürdüm. Uygunsuz bir saatte. Ve...
You'll walk in the park with a milk bottle in one hand... a pram in the other.
Bir elinde süt şişesiyle parkta yürüyeceksin.. ... diğer elinde de bebek arabası.
Miranda, you played a good hand, but you lost.
Miranda, elini iyi oynadın, ama kaybettin.
And using the evidence on-hand, you will decide if this is a hate crime or merely violent offenses, all right?
Varolan kanıtlarla, nefret suçu mu yoksa yalnızca adi bir suç mu karar vereceksiniz?
Hand your passports to Staff Counselor Booth.
Pasaportlarınızı danışman Booth'a teslim edin.
If we hand you over without figuring out what the Voice is planning, you might play a part in starting one right now.
Eğer teröristin ne... planladığını çözemeden seni ona teslim edersek, bir tane başlatırız gibi.
My hand shakes a little?
Ellerim titriyor?
I'm marrying you off to Duke Boinel, a wealthy noble who will supply France with the gold she so desperately needs in return for your hand.
Seni Dük Boinel ile evlendiriyorum. Fransa'yı altınlarıyla destekleyecek olan soylu bir zengin karşılığında çaresizce senin yardımına ihtiyacı var.
Sarge's got a bottle in her hand, keep your legs together!
Amirimin elinde şişe var, bacak aranı açma sakın!
'Everyone's lending a helping hand in our village
'Köydeki herkes yardım elini uzatıyor'
Now, because the timber scribes and the hand saw are both very old and very French, I did some digging and discovered a logo for a once-renowned wood-craftsman company out of Marseilles.
Ahşap çiziciler ve testere çok eski ve çok Fransız olduğundan biraz araştırma yaptım ve eskiden Marsilya'da ünlü olan bir ahşap sanatı şirketinin logosunu buldum.
A rune on the hand, a rune on the heart, a union is born.
Ele ve kalbe çizilen bir mühürle yeni bir birlik doğacak.
I have to hand it to you, Alexander... you certainly know how to make a statement.
- Hakkını vermeliyim Alexander düşüncelerini açıklamayı iyi biliyorsun.
Tell me what I need to know... or you're gonna lose the other hand... one finger at a time.
Bilmek istediklerimi söyle yoksa diğer elini de kaybedersin. Tüm parmaklarını birer birer...
'She got her hand caught in a drain'and I called the plumber for like 100 bucks to come out and take the whole damn thing apart.
Kızım elini tahliye kanalına kaptırmıştı ve yaklaşık 100 dolara, gelip onu sökmesi için pompacıyı çağırmıştım.
Take a look at the ring finger on her left hand.
Sol elindeki yüzük parmağına bak.
Having the upper hand for a change.
Elinin daha güçlü olması.
Uh, do you have a sketch artist on hand?
Elinizde çizim yapabilecek bir şey var mı?
On the other hand, you are in a country where, rumor has it, corruption and graft hold actual sway.
Bu arada söylenenlere göre yozlaşma ve rüşvetin egemen olduğu bir ülkedesin.
A CIA asset says someone stole a shipment of hand grenades from an arms dealer in Georgia.
Bir CIA elemanı da, Georgia'da birinin, bir silah tüccarından el bombası nakliyesini çaldığını söylüyor.
a handful 18
handsome 790
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
handed 1098
handyman 20
handled 28
handsome 790
hand 531
handle 38
hands 577
handy 35
handcuffs 78
handed 1098
handyman 20
handled 28
handles 20
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands on your head 187
hands behind your back 288
hands where i can see them 140
hand it over 300
handsome man 22
hands off 293
hands in the air 324
hands on the wheel 31
hands up 935
hands on your head 187
hands behind your back 288
hands where i can see them 140
hand it over 300