Hands in traducir turco
13,186 traducción paralela
The giants put their hands in through the windows, and plucked the children out with their fingers.
Devler, ellerini pencereden sokup parmaklarıyla çocukları kapıveriyorlar.
O, look upon me, sir, and hold your hands in benediction o'er me.
O, bana bakın, efendim ve ellerinizi bana göre törende tutun.
Put your hands in your pockets, get the cash out!
Ellerinizi cebinize koyun, parayı alın!
As much I'd like to put my foot in Cottonmouth's behind, I need to put my hands in his pockets.
Cottonmouth'a tekmeyi basmak istesem de elimi cebine sokmam lazım.
Hands in the air!
Eller yukarı!
Hands! - Put your hands in the air!
- Ellerinizi kaldırın!
Put your hands in the air!
Ellerini havaya kaldır!
Get the door! Hands in the air!
Kaldır ellerini havaya!
And it could have been a ruse or a trick. I don't know, but as always, in matters like this, I'll take things into my own hands.
Katakulli veya hile olabilirdi, bilmiyorum ama hep olduğu üzere, bu gibi meseleleri kendim halledeceğim.
You take your hands off the dashboard, and I will shoot you in the face.
Ellerini panodan çekersen, suratına sıkıyorum.
Put your fucking hands up in the air.
Ellerini havaya kaldır.
Her life is in your hands and I want answers!
Hayatı sizin elinizde ve ben cevap istiyorum!
This guy's got Mom's life in his hands.
Bu adam annemin hayatını ellerinde tutuyor.
You remember that one back up in Charleston that couldn't keep her hands off of you?
Charleston'da sürekli dokunmadan duramayan yardımcıyı hatırlıyor musun?
Whoever is in favor of increasing the tax raise your hands.
Vergi artırma kararını kabul edenler, ellerini kaldırsın.
His neck was in my hands, only if..
Boynu yalnızca kollarıma dolandı..
We worry that our birds may not land in our hands when we call them in front of a crowd.
Kuşu çağırdığınızda, bunca kalabalığın önünde rezil olma korkusu yaşarsınız.
I figured it's all in God's hands.
Her şey Allah'ın takdirine kalmış diye düşündüm.
I hold the world in my hands.
Dünyayı ellerimde tutuyorum.
I've seen faces, hands, whole bodies, Dancing in the sky in some sort of deliberate supernatural harmony.
Yüzler, eller, vücutlar, gökyüzünde çılgınca dans eden vücutlar gördüm.
She trusted you, she put herself in your hands'cause she couldn't see the blood on'em.
Sana güvendi ve ellerindeki kanı göremediği için kendini senin ellerine bıraktı.
But I put myself in the hands of God.
Ama kendimi Tanrı'nın ellerine bıraktım.
You know, me and Semi, when our hands were small enough, we used to reach into these machines, grab the chips that got caught in the chute.
Biliyor musun, ben ve Semi, ellerimiz yeterince küçükken bu nakinelerin içine uzanır, olukta sıkışan cipsi yakalardık.
I'm putting my life in your hands.
Hayatımı ellerine bırakıyorum.
Because when a book is in your hands, the world is at your fingertips.
Çünkü bir kitap elinize aldığında, dünya elinizin ucundadır.
Leaving the business in good hands.
İşletmeyi çalışkan işçilere bırakıyorsunuz.
Because the future of medicine is in our hands.
Çünkü tıbbın geleceği bizim ellerimizde.
There's something you ought to know, before my misfortune at the hands of Vane's leftenants, our friend, the scout, confessed something to me.
Bilmen gereken bir şey var Vane'in teğmenlerinin elindeki talihsizliğimin tam öncesinde dostumuz, keşfe çıkan, bana bir itirafta bulundu.
Otherwise Indian Cricket is in good hands.
Diğer taraftan Hindistan Kriketi emin ellerde.
Until you see a weapon in someone's hands, you do not fire.
Adamın eline silah görene kadar, ateş etmek yok.
Because he wanted the game in your hands.
Çünkü maçı sen sırtla istiyordu.
Mama Mabel put you in my hands that very day.
Mama Mabel o gün seni kollarıma verdi.
I see them best in your two hands.
Bence senin ellerindeyken.
In the time of our ancestors the cycle of our people lay in the hands of the children.
İnsanlarımızın döngüsü çocukların ellerindeydi.
I'm sorry for, you know, barging in... but we hadn't seen Hands for quite some time... and we done missed him, and I just......
Davetsiz geldiğim için özür dilerim uzunca bir süredir ellerini göremedik. Onu özledik. Ben sadece...
But it's in the past, it's out of our hands. We need to control and I mean control... What happens next.
Ama geçmişte, bizim eller dışında.... Biz kontrol etmek gerekir ve ben kontrol demek Bundan sonra ne olacak.
They are in perfectly capable hands.
Onlar mükemmel şekilde ellerdir.
He was stabbed in his chest, his neck... his face... his head, his hands, his stomach... his thigh.
Göğsünden, boynundan, yüzünden kafasından, ellerinden, karnından, kalçasından bıçaklanmış.
Goldman had injuries on his hands, like he was defending himself.
Goldman'in başında kendini savunurken oluşan yaralar vardı.
Now the future of the Seven Kingdoms rests in his dirty peasant hands.
Şimdi Yedi Krallık'ın geleceği onun pis, köylü ellerinde yatıyor.
Your friend's in good hands, I promise.
Arkadaşın emin ellerde, güven bana.
We cannot put the fate of the Four Lands and the Elvin people in the hands of this Druid and my niece, whom I love dearly, but who has run away from her duties once already.
Dört Diyar'ın ve Elflerin kaderini bu Druid'in ve içtenlikle sevdiğim ama zaten bir kez görevlerinden kaçmış olan yeğenimin ellerine bırakamayız.
As the tree has entrusted her with its life, so now must we place our lives in her hands.
Ağaç hayatını ona emanet ettiğine göre biz de hayatlarımızı onun ellerine bırakmalıyız artık.
... sown with our own hands and hearts, working side by side in pursuit of a better future for Humans.
... kendi ellerimizle, yüreklerimizle ektik omuz omuza çalıştık İnsanlara daha iyi bir gelecek sağlamak uğruna.
- Maybe don't put your hands in there, Jessie.
Jessie, ellerini oraya koyma.
You will never mean as much to the Latin as the man who holds his future in his hands.
Latin'e nazaran, onun geleceğini elinde tutan adam için daha değerlisin.
The Mongol Empire holds both your fates in our hands.
İkinizin de kaderi... -...
And now the fate of my son - is in your hands.
Şimdi oğlumun kaderi senin ellerinde.
In the palace in Tbilisi, there was a priest... and he would put his hands here.
Tiflis'teki sarayda bir papaz vardı. Ellerini tam şuraya koyardı.
We're in the hands of Providence.
Tanrıya emanetiz.
Their lives now rest in your hands.
Hayatları artık senin elinde.
hands in the air 324
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
ines 33
in fact 10253
india 252
internet 115
invite 16
invasion 24
inter 39
instagram 35
interior 21
inside 950
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
indian 84
intelligent 217
indiana 185
instant 24
indeed 4544
international 47
intel 28
independence 32
interpol 81
incredible 769
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186
indians 76
insight 19
instead 1488
intelligence 152
internal 17
interview 123
inch 105
inferno 25
insurance 186