All well traducir turco
34,911 traducción paralela
What do you... Well, the guy lives in our house, Beth, we hang out all the time.
Ne demek istiyorsun, adam evimizde yaşıyor Beth, her zaman birlikteyiz zaten.
It didn't end well for Cain and Abel, baby, that's all I'm saying.
Cain ve Abel'in sonu iyi bitmemişti, söylemek istediğim şey bu.
Yeah? All right, well, cool.
Pekala tamam, süper.
You know, I don't... Well, you didn't have a problem eating all this food. I don't have an eating problem.
Biliyorsun yeme problemim yok benim.
If at some point in your life, you find a way to show somebody else the same kindness that your parents showed you, that's, uh, well, that's all the present I'll need.
Yaşamının bazı noktasında, ailenin sana gösterdiği nezaketi başkasına gösterebilmenin bir yolunu bulmalısın., bu, uh, yani, bu ihtayacım olacak bir hediye.
Well, first of all, let me thank you for taking time out of your busy schedule.
Öncelikle dolu programınızda zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
All right, well, listen, thank you very for your time.
Pekala zaman ayırdığın için teşekkürler.
Well, apparently, Betts wasn't hallucinating after all.
Anlaşılan Betts halüsinasyon görmüyormuş.
Yeah, well, that would be one hell of a magic trick if he pulled all this off from a different country.
Eğer başka bir ülkeden bunca şeyi yapabilseydi çok kıyak bir sihir numarası olurdu.
Well, I am fighting for Amy, and you of all people should understand that.
Ben Amy için savaşıyorum, ve hepiniz buna anlayış göstermek zorundasınız.
Well, that's not at all ominous.
Hiç de iç karartıcı değil.
All sabotaged as well.
Hepsi de sabote edildi.
I'm doing well because I invested all of it in off-the-books, high-interest loans.
Iyi yatırım yaptım çünkü iyi gidiyorum Hepsi de kitap dışı, yüksek faizli kredilerde.
- All right, well, go call Don.
- Tamam, git Don'u ara.
Well, no, not all of it.
Hayır, hepsi gitmedi.
Well, I think I can speak for all parents when I say that sounds like a bummer.
Sanırım bütün veliler adına konuşup bunun güzel bir şey olmadığını söyleyebilirim.
- Well, you can't do it all yourself.
- Hepsini tek başına yapamazsın. - Tek başıma olmayacağım.
- Okay, well, great'cause... you know, I'm never happier than when you can handle it all on your own and...
- Tamam, harika çünkü bilirsin senin bunları tek başına halletmen beni daha mutlu edemezdi.
Okay, well, this guy did not drive over this manhole on accident, all right? He had a plan, no?
Adam bu rogar kapağının üzerine şans eseri park etmedi, değil mi?
All right. Well, let's hope it doesn't come to that.
O zaman umalım da....... iş o raddeye gelmesin.
Well, that's great that he saved your life and all, but it doesn't make up for all the lives that he ruined.
Hayatını kurtarması iyi bir şey, ama mahvettiği onca hayatın telafisi olmaz bu.
Well, you know, if I had to bet and go all in on one couple, it would've been them.
Eğer bir çift üzerine bahis oynayacak olsaydım onlar olurdu.
Well, we were hoping that the church could provide us with paperwork on all these kids.
Kilisenin bize bu çocuklar hakkında... birkaç evrak vermesini umuyorduk.
It's all... well, it's all fake.
Her şey sahte.
Well, dearie, on behalf of all Rumplestiltskins everywhere, I'm here to make good on my word.
Canım benim her yerdeki bütün Rumplestiltskin'ların adına sözümü tutmaya geldim.
All right, well, did you look everywhere for him?
Her yere baktın mı peki?
Well, if you think they'll fit in with us, that's all I need to know.
Bize uygun olduğunu düşünüyorsan başka bir şey bilmem gerekmiyor.
Fire away. Well, first of all,
Konuşmaya başla.
Well, that's the thing, it looks like all these mistakes were deliberate.
Konu da bu ya, bütün o hatalar bilerek yapılmış gibi görünüyor.
Well, why don't you check the hospitals and see all the families who've been blinded and burnt and lost limbs from the ordnance being dropped on them for their "protection"?
Neden hastanelere gidip attığınız bombalar yüzünden kör olan, yanan ve uzuvları kopanları ziyaret etmiyorsunuz.O da mı güvenlikleri içindi?
Well, honored to have you all here.
Pekâlâ, hepinizi burada görmekten onur duyuyorum.
Well, then I guess we're all gonna be having a drink with Davy Jones, aren't we?
Pekâlâ, o zaman hepimiz Davy Jones'le bir kadeh içeceğiz sanırım değil mi?
Well, we have to find out who all these people were before we can figure out who wanted them dead and why.
Onları kimin ve ne için öldürdüğünü bulmadan önce o insanların kimler olduğunu bulmak zorundayız.
Well, I can't sit looking at your freakishly big face all day.
Bütün gün oturup şu acayip kocaman suratına bakamam.
It's nowhere near his cell. I might as well be on another planet, all the help I'm gonna be.
Ona yardım edebilmem için aramızda dağlar var.
Well, what y'all looking at?
Neye bakıyorsunuz öyle?
All right, well, that's seven.
Pekala, bu da yedincisi.
Well, just a little, and then we're all caught up.
Bundan sonra biraz tartıştık.
Well, that's all right.
Sorun yok.
Well, that is great, because you all need to prepare your taste buds for this pink or blue party cake.
Harika! Çünkü hepiniz bu pembe ya da mavi parti pastasını tatmaya hazır olun.
Well, she thinks she's all that, that her house is all that, that her kids are all that.
Kendisinin, evinin, çocuklarının en iyisi olduğunu düşünüyor.
Okay, well, i guess the main thing Is all the dunphys are here.
Neyse, mühim olan tüm Dunphyler'in burada olması.
Well, I can't eat like a ten-year-old all the time.
- Sürekli çocuk gibi beslenemem.
Well, that's all the hairs gone on my hand!
Elimdeki bütün kıllar yandı.
Erm, well, this is a jungle all of its own.
Bu da kendine özgü bir cangıl sayılır.
Well, it appears our friend, Angela, won't be joining us, after all.
Görünüşe göre arkadaşımız Angela bize katılamayacak.
Well, you know, well, we were all thinking, and we were all on the same page.
Pekala, bilirsin, biz hepimiz düşünüyorduk, ve hepimiz aynı sayfadaydık.
All right, well, whoever got Schmidt better have brought it,'cause Winston set the bar really high.
Pekala, Schmidt kime çıktysa hediyeyi getirmiş olsa iyi olur, çünkü Winston çıtayı gerçekten çok yükseltti.
Well, it's all about yo-yo dieting.
Saçma diyetler yüzünden olmalı.
Well, if by "this," you mean where you are, I can now tell you that you're inside a particle accelerator, and when that bomb goes off, the accelerator will focus all of the energy from it on you.
"Bu" derken bulunduğun yeri kastediyorsan sana bir parçacık hızlandırıcının içinde olduğunu söyleyebilirim ve bomba patladığında hızlandırıcı ortaya çıkan enerjinin hepsini senin üzerine yoğunlaştıracak.
All right, well, I will... see you later... baby doll.
Peki o zaman, sonra görüşürüz... bebek yüzlüm.
well 438053
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
wells 385
weller 130
wellington 57
welles 22
wellesley 18
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59