An hour later traducir turco
470 traducción paralela
Half an hour later, the briefcase with the contract must be "discovered".
" Yarım saat sonra, mukaveleyi içeren mektup'bulunmalı'.
An hour later it was dead.
Bir saat sonra, ölmüştü.
The opera starts an hour later tonight on account of the parade.
Yürüyüş nedeniyle opera bu gece bir saat geç başlayacak.
She died an hour later.
Bir saat sonra öldü.
It's an hour later now. 6 : 00 a. m.
Bir saat sonrası. Saat 6 : 00.
Yes, about a half an hour later.
Evet, yaklaşık yarım saat sonra.
And whatever you eat, you vomit half an hour later.
Ve ne yersen ye yarım saat sonra kusarsın.
The baby was born about an hour later.
Bebek yaklaşık bir saat sonra doğdu.
Half an hour later, a certain Timothy J. Dugan had a secret session with the crime commission, and he done all the talking.
Yarım saat sonra, Timothy J. Dugan diye biri Suç Komisyonuyla gizli bir toplantı yapmış, orada da hep o konuşmuş.
If you'd come home half an hour later, you'd have had quite a Christmas present.
Yarım saat daha geç gelseydin bir Noel hediyen olacaktı.
Half an hour later, they were selling our gasoline on the black market.
Yarım saat sonra, benzinimizi karaborsada satıyorlardı.
I got to her place a quarter of an hour later, but she was no longer there and the house was in a complete mess.
Evine 15 dakika sonra vardım, ama o artık orada değildi ve ev tam bir karmaşa içindeydi.
An hour later, Catherine and Jean got up got into a gray Bentley and slowly drove away through the noisy crowd of night owls on the Rue St. Benoit
Bir saat sonra, Catherine ve Jean gri bir Bentley'e atladılar ve gece kuşlarının sesleriyle çınlayan St. Benoit Caddesi'nden yavaşça geçtiler.
Then Outpost 3 an hour later.
- Evet, bir saat sonra da 3.
They're all pretty good if you don't mind being hungry again an hour later.
Bir saat sonra tekrar acıkmanın sakıncası yoksa hepsi oldukça iyidir.
An hour later, they were missing.
Bir saat sonra kayboldular.
An hour later, I brought his body back in a helicopter.
1 saat sonra, cesedini helikopterle getirdiler.
I'll see you at the same place, only an hour later.
Bir saat sonra aynı yerde buluşalım.
"An hour later..."
Bir saat sonra...
I recall that day also because I closed the consulate half an hour later.
O günü hatırlıyorum çünkü konsolosluğu yarım saat sonra kapatmıştım.
The proprietor always closes at noon, goes home to dinner... and comes back an hour later.
Sahibi her zaman öğle vakti kapatır,... yemeğe eve gider Ve bir saat sonra geri gelir.
He left half an hour later.
Yarım saat kalıp gitmiş.
About half an hour later we wind up getting tore up, man.
Yarım saat sonra müthiş güzelleşmiştik.
Terry Lennox came here, he checked into a hotel, he went up to his room, and an hour later he killed himself.
Otele kaydını yaptı. Yukarı odasına çıktı... -... ve bir saat sonra kendisini öldürdü.
If you'd have come here half an hour later, she would've died.
Biraz daha geç kalsaydınız... ölmüş olabilirdi!
You could come to school an hour later in winter... instead of rushing out before daylight.
Mesela kışın gece karanlığında koşmaktansa okula bir saat geç gelme hakkı elde ederdiniz.
Oh, if Monsieur Mark calls... If he calls would you ask him to take me a half an hour later, please? Sure.
Mösyö Mark aradığında, bana yarım saat sonraya randevu vermesini söyler misiniz?
Half an hour later they phoned again.
Yarım saat sonra tekrar aradılar.
An hour later an artificially sympathetic policeman told me that my wife and an unidentified male companion had been killed in a car crash on Baywater Road.
Bir saat sonra yapay bir sempati gösteren bir polis memuru karımın ve yanındaki kimliği belirlenmeyen erkek arkadaşının Baywater Yolu'nda gerçekleşen bir trafik kazasında öldüklerini söylüyordu.
So it's about an hour later, and I was on my way home from the laundromat. I passed by... and I see Tony sound asleep in the car.
Yaklaşık bir saat sonra, çamaşırhaneden eve dönüyordum ve parkın oradan geçerken Tony'yi arabada uyurken gördüm.
Yes, sir. Barely half an hour later, sir...
Yarım saat kadar sonra, efendim...
Half an hour later, we were in a café, a place where I never go and where no one knows me.
Yarım saat sonra, bir kafede oturuyorduk. Daha önce gitmediğim, kimsenin beni tanımadığı bir yerdi.
I just have to find out where he's holed up, and half an hour later, the cops will have him.
Saklandığı deliği bulursam yarım saat içinde polisleri kapısına dikerim.
Maybe half an hour later, but not more.
Yarım saat sonra falan, yarım saati geçmemiştir.
Like, women come in the hairdresser's and half an hour later they wanna walk out a different person.
Şey gibi, kadınlar kuaföre gelirler ve... yarım saat sonra oradan farklı biri olarak çıkmak isterler.
"An hour later," writes Fitzgerald...
"Bir saat sonra," diye yazar Fitzgerald...
She winds up an hour later God knows where.
Kız bir saat sonra uçup gitmişti. Tanrı bilir neredeydi.
Half an hour later, I arrived at the hut of a forest warden named Senajak. [Falborski Continues]
Yarım saat sonra, Sendjak isimli bir korucunun kulübesine varmış.
an hour later, you're hungry again.
Yedikten bir saat sonra, yine acıkıyorsunuz...
One hour later, Josephine reappeared, dressed as an elegant small middle-class person.
Bir saat sonra, Josephine küçük bir burjuva hanımefendisi kılığında yeniden görünür.
An hour or two later, of course, everything became quite normal again.
Bir iki saat sonra, herşey normale döndü.
The lady is joining me later, so take her horse to her house in an hour.
Hanımefendi daha sonra bana katılacak... o yüzden atını bir saat sonra evine götürün.
An hour later we were halfway to Nice.
Bir saat sonra Nice yolunu yarılamıştık.
An aircraft can't take off with a full crew, 13 passengers and land an hour and 20 minutes later with nobody on it.
Vuruş 2. Vuruş 3.
I've to go down three flights, cross the square, catch a bus and be at Larry's in half an hour. Talk later.
Yarım saat içinde üç kat inip, meydanı geçip, otobüs bekleyip Larry'nin oraya yetişmem gerekiyor.
Tindle arrived about 6 : 30 and left about an hour and a half later.
Pekâlâ.
Half hour later had blown up the two and were an immense fire.
Yaklaşık yarım saat sonra, ikisi birden patladı.
An hour or so later, give or take a few moments, the sun angles into the building in this direction and it hits right here at your desk.
Bir saat kadar sonra, bir kaç dakika ekle ya da çıkar, güneş binaya bu yönde bir açı yapar ve masanda şu noktaya çarpar.
'Either the climate wasn't quite right'in the later part of the afternoon...'or the day was half an hour too long...'... or the sea was just the wrong shade of pink.'
Ya öğleden sonraları iklim güzel değildi... ya da gün fazladan yarım saat uzundu ya da denizin rengi, pembenin yanlış tonundaydı.
Well, I'd like to spend about an hour with him later on.
Daha sonra onunla bir saat geçirmek istiyorum.
An hour or two later there is a knock an the door.
Bir iki saat sonra kapı çalınır.
an hour ago 223
an hour 634
an hour and a half 32
an hour and 22
later 2839
laters 69
later today 33
later tonight 25
later that day 29
later that night 53
an hour 634
an hour and a half 32
an hour and 22
later 2839
laters 69
later today 33
later tonight 25
later that day 29
later that night 53