Backseat traducir turco
823 traducción paralela
Are you suggesting that I retire, Judge, or just take a backseat?
Bana emekli olmayı mı öneriyorsun yoksa geride durmayı mı, Yargıç?
Here it is, but it won't do you any good in that backseat. Gimme that wheel.
İşte burada ama arka tarafta pek bir işine yaramaz.
I never would have put 2 and 2 together... the car washer here calls me tonight... and tells me he found blood drops on the backseat of my cab.
Ben daha 2 ile 2'yi toplayamam... araba yıkayıcısı burada bu gece beni arar... ve bana kabinin arka koltuğunda kan bulduğunu söyler.
You drive to a nice, dark petting spot, hiding me in the backseat... - to buy back jewelry for a lady...
Beni arka koltuğa atıp, hoş ve karanlık bir oynaşma mekanına götüreceksin ve bir hanım arkadaşının mücevherlerini geri alacaksın.
THREE YEARS AGO, A WOMAN WAS KILLED BY A MAN WHO WAS HIDDEN IN THE BACKSEAT OF HER CAR.
Üç yıI önce bir kadın, arabasının arka koltuğunda saklanan bir adam tarafından öldürüldü.
MAYBE SOMEBODY WAS HIDING IN THE BACKSEAT OF MY CAR.
Belki benim arabamın arkasında da biri saklanıyordur.
Her statement goes on to say that Angela Rugiello wrapped the knives in a newspaper, and threw them in the backseat of an automobile that same afternoon, in the same condition in which they were given to her.
Angela Rugiello ifadesinde, bıçakları gazeteye sarılmış bir şekilde aldığını ve aynı gün öğleden sonra aldığı gibi bir arabanın arka koltuğuna attığını söylüyor.
Sir, could I have that newspaper you have in the backseat?
Bayım, arka koltukta duran şu gazeteyi alabilir miyim?
She hides in the backseat of the car, under the lap robe.
Arabanın arka koltuğuna uzanır, üzerine bir örtü örterim.
The policeman wants to elbow me out of the way... and I'm being gentle about it because he doesn't want the sergeant to see... he picked up some guy by his neck and threw him in the backseat of a car.
Polis bir yandan beni itip kakıyor ve ben bir şey diyemiyorum çünkü komiserinin onu rastgele birini arabaya atarken görmesini istemez.
Scooby, this is no time to be a backseat driver.
Scooby, arka koltuktan sürmenin hiç zamını değil.
The military had to take a backseat.
Ordu geri adım atmak zorunda kaldı.
The crowbar I find on the floor, backseat.
Arka koltukta yerde manivelayı gördüm.
Who were those guys that shot my partner in the backseat of the car?
Ortağımı arabanın arka koltuğunda vuranlar kimlerdi?
You drive around while your friends boink in the backseat?
Arkadaşlarınız arkada sevişirken gezinti mi yapıyorsunuz?
Lou Jean, get in the backseat.
Jean, arka koltuğa geç.
You want me to pee in the backseat of that car?
Arka koltuğa mı çiş yapayım?
- Get in the backseat.
- Arkana yaslan.
He won't ride in the backseat.
Arka koltuğa oturmaz.
We were in the backseat of a parked 1938 Dodge sedan.
Park halindeki 1938 model sedan bir Dodge'un arka koltuğundaydık.
GET IN THE BACKSEAT!
Ya ben? Sen...
Comin'home at 6.00 in the mornin', expecting'me to cook breakfast for a dozen cowboys,'cept some of'em was cowgirls who didn't bother to look like... they hadn't been in the backseat of your car.
Sabahın altısında bir düzine kovboyla eve gelip benden kahvaltı yapmamı beklerdin. Bazıları da bayan kovboylardı. Arabanın arka koltuğunda takılmaktan rahatsız olmuşa benzemiyorlardı.
I found this under the backseat of his car.
Bunu arabasının arka koltuğunun altında buldum.
The money was in an identical suitcase, on the backseat.
Para arka koltukta, aynı tip valizin içinde.
And a female in the backseat, apparently unconscious.
Ve arka koltukta bir kadınla, görünüşe göre baygın.
The smell from the backseat was too unbearable.
Arka koltuktan gelen koku dayanılmazdı.
From now on, you ride in the backseat.
Bundan sonra, sen arka koltukta gidiyorsun.
Now, you may find this hard to believe, but there have been times when I've had a lot more fun in the backseat of a car.
Şimdi, bunu inanılması güç bulabilirsiniz, ama bir arabanın arka koltuğunda geçirdiğim çok eğlenceli zamanlar oldu.
There was a bunch of comic books in the backseat.
- Arka koltukta bir sürü çizgi roman varmış. - Mükemmel.
You'd probably have to ride in the backseat because his nuts would ride shotgun.
Ama taşaklarından dolayı arka koltukta gitmen gerekecek.
His friends laughing in the backseat... driving a maniacal machine downhill as fast as he can go.
O, arabayı elinden geldiğince hızlı ve manyak gibi merkeze doğru sürerken arkadaşları arkada gülüyorlar.
Like the backseat of my car.
Mesela arabamın arka koltuğunda.
It was in the backseat of her car.
Arabasının arka koltuğunda.
You gotta expect trouble from backseat drivers.
Arka koltukta oturup konuşanlar hep belayı bulurlar.
He winds up in the backseat of your car with some fat slut named Roberta.
O senin arabanın arka koltuğunda Roberta adında şişko bir yosmayla eğleniyor.
Tell him I'm going to the backseat of my car with the woman I love, and I won't be back for ten minutes.
Ona sevdiğim kadınla arabanın arka koltuğuna gittiğimi, ve 10 dakikadan evvel dönmeyeceğimi söyle.
Not to mention the one in the backseat.
Arka koltuktakinden bahsetmeye gerek bile yok.
And the day you get your license... with absolutely no training whatsoever... you can crawl into the backseat... and congratulations, you're a parent.
Ve ehliyetini aldığın gün hiçbir eğitim olmadan arka koltuğa geçebilirsin ve tebrikler! Artık siz de bir velisiniz.
Could you tell the kids which backseat you'll be appearing in tonight should they wanna further their education?
Eğitimini daha da ilerletmek isteyebilecek çocuklar için bu akşam hangi arka koltukta sahne alacağını söyler misin?
Those three monsters in the backseat- -
Arka koltuktaki 3 tane canavar- -
Kelly, now, this may come as a surprise to you then again, the fact that people can ride upright in the backseat of a car came as a surprise to you.
Kelly, buna çok şaşırabilirsin... gerçi ona bakılırsa, insanların arabaların arkalarında oturarak... seyehat edebiliyor olmalarını öğrendiğinde de şaşırmıştın.
Tell him I'm going to the backseat of my car with the woman I love... and I won't be back for 1 0 minutes!
Ona sevdiğim kadınla arabamın arka koltuğuna gittiğimi....... ve 10 dakika dönmeyeceğimi söyle.
Tell you what. Why don't you get in the backseat?
Neden arka koltuğa geçmiyorsun?
I think something just dropped into the backseat.
Galiba arkaya birşey düştü.
It's like under that mellow,'90s Gap ad exterior of his... beats the heart of a 1950s husband that just expects me to take a backseat to his career.
- 90'ların Gap reklamı gibi. İçinde 1950'lerden kalma bir koca figürü var. Kariyerinin peşinden gitmemi bekliyor.
In the backseat of his car.
Arabasının arka koltuğunda.
My money's in my briefcase in the backseat.
Param arkadaki koltuktaki çantada.
- What you wanted me to do to you... in the backseat of your father's car.
- Benden yapmanı istediğin şey babanın arabasının arka koltuğunda.
Usually both people are in the backseat.
Genelde iki kişi de arka koltukta olur.
Whiskey bottles, couple of roaches... and comic books. Some shell casings on the backseat.
Arka koltukta fişek kovanları var.
He's gonna piss all over the backseat, Doc.
... Harika! ...