English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ B ] / Bump it

Bump it traducir turco

486 traducción paralela
Don't bump it against the curb.
Kaldırıma vurma.
There it is... bump it!
Çarp ona!
Bump it up another notch.
Bir çentik daha göster.
- Bump it again.
- Gene yükselt.
Bump it back this way, honey!
Bu tarafa doğru salla, hayatım!
If a frog had wings, it wouldn't bump its ass a-hoppin'.
ÇARŞAMBA, 12 NİSAN Kurbağanın kanatları olsaydı, kıçıyla sıçramazdı.
I've got a retina at 1 : 00. We might have to bump it.
1 : 00'deki retina ameliyatımı geciktirsek iyi olacak.
- Yep, let's bump it.
- Evet, öbürünü geciktirelim.
Don't bump it.
Sarsma onu.
It hit a bump and the gun went off.
Bir çarpışma oldu ve silah ateş aldı.
And if it weren't for Miss Dawson, I'd bump your heads together.
Bayan Dawson olmasaydı kafalarınızı birbirine çarpardım.
Hey, T.B., feel that bump. Just feel it.
Hey, T.B., şu şişliğe baksana.
It has a bump where I got hit by a baseball.
Beyzbol sopası çarpan yerde bir yumru var.
- It's a bump in the road.
Basit bir sorun. Tamir edebiliriz?
or did somebody bump you on the head once and you haven't gotten over it?
Yada biri bir defasında kafana darbe indirdi ve sen hala iyileşemedin?
You know, it's mighty interesting that you should bump into me on this train.
Aslında trende benimle karşılaşman çok ilginç bir tesadüf.
- Oh, it's just a bump on the head.
- Sadece hafif bir şişlik.
Besides, it's none of our business if you guys wanna bump each other off.
Üstelik, sizin birbirinizi haklamak istemeniz bizi ilgilendirmez.
It is forgotten, so is the bump.
Unutuldu bile, kafayı çarpma da unutuldu.
When you bump your toe in the dark, you're not sick, but you do put a bandage on it in order to protect it from further injury while it heals.
Karanlıkta ayağınızı bir yere çarparsanız, hasta olmazsınız. Ama iyileşene kadar, yine yaralanmasın diye bantla korursunuz.
Every time we bump into each other... it's near a scuttling charge.
Her seferinde bir batırma düzeneğinin yakınlarında karşılaştık.
Because, as a phrenologist would put it, she's got that artistic bump.
Çünkü, bu sanatsal bir darbe.
What a delight it is, Harold, to bump into you again.
Seninle tekrar karşılaşmak çok büyük bir zevk Harold.
- It's just a bump.
- Çarptın sadece. - Hayır.
We hit a bump, it'll go off.
Çukura falan girersek, ateş alır.
Oh, it was just a small bump.
Demek düştünüz.
It is a large bump.
Büyük bir darbe.
If you give those cases any kind of a bump, it'll blow. It's risky moving a case ten feet.
Şayet bu kasaları kımıldatacak olursanız, en ufak bir sallantıda patlar.
When it's dark out, you can bump into things.
- Bir yere çarpma sakın dışarısı çok karanlık.
There's a bump, but it doesn't look serious
Biraz şişlik var ama ciddi görünmüyor.
I might bump into it
Belki ona rastlayabilirim
It's a very nasty bump.
Fena bir darbe yediniz.
There, see, it's just a little bump.
Bak, küçük bir şişlik sadece.
It was just a bump.
Sadece şişmiş.
That's Bump's position. Isn't it, Pop?
Bu Bump'ın pozisyonu değil mi, Pop?
- It's got a bump on the hood.
- Kaputunda bir vuruk var.
You got a point there. I miss seeing him out there on the bump, too, but incidentally, it's called a mound.
Bence haklısın Diane. Ben de onu tümsekte görmeyi özlüyorum ama aklıma gelmişken ona tepe denir.
You just saw he went over the bump, couldn't you slow it down a little?
Bak, o tümsekten geçti sen de biraz yavaşlasan olmaz mıydı?
It's like you walk into McDonald's, and they just line the cows up... and they bump'em all off for you and you never have to see it happening.
Aynı senin McDonalds'a girdiğinde, onların inekleri sıraya dizip hepsini senin için boğazlamaları ve senin bu olurken görmek zorunda olmaman gibi.
If you bump him off, he'll make it a buck. Fred C. Dobbs ain't a guy likes being taken advantage of.
Fred C. Dubbs gibi birinden faydalanamaz.
It's gonna bump!
Çarpacak!
It's gonna bump us!
Bize çarpacak!
A little bump but I could not get it started again and had to come walking, is not it?
Merak edecek bir şey yok. Sadece arabayı çarptım ve tekrar çalıştıramadım. Sadece buralarda geziniyordun, herhalde?
If you have it in mind to bump one another off, i wish you'd have the courtesy... to wait'til after the job is done.
beyler aklınızda kavga yapmak varsa çıkarın! bize şuan nezaket gerekiyor. sizinle sonuna kadar bu işi nasıl yapacagımı bilemiyorum!
[Eugene A. Cernan] Your first feelings of weightlessness as it hits you... is like going down a country road about 60 miles an hour, And then you get over the bump, and you get that good sensation feeling... and then, boom, you're back down again.
Yerçekimsizlik sizi vurduğunda hissettiğiniz ilk şey bir yolda saatte 150 km hızla gidiyormuşsunuz da bu hızla bir tümsekten geçerken zıplayıp tekrar yere çarpıyormuşsunuz gibi bir his olur.
As if he'd been waiting for me. One bump wasn't enough, so he did it again
Bir defayla yetinmeyip tekrar çarptı.
I saw that little bump-and-run that Walker laid on you, and I told him it was a cheap shot, but being the new kid on the block, he's just looking out for me.
Walker'ın üstüne geldiğini, küçük bir vuruş ve koşu gördüm ve ona ucuz numara olduğunu söyledim ama açık arttırmaya çıkarılan yeni çocuk olmak, o sadece beni kolladı.
It was just a bump.
Sadece çarpmıştı.
Every little bump in the night, it was, " Daddy, I'm scared.
Gece yerinden zıplayıp " Baba korkuyorum.
Besides, the doctor says it's just a bump on the head and a broken toe.
Ayrıca, doktor sadece kafasına bir darbe aldığını ve ayak parmağının kırıldığını söylüyor.
Hold it in, chief. My new partner here just got a little bump on the head.
Şefim, buradaki yeni ortağımın kafasında şişlik var..

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]