But you will traducir turco
16,542 traducción paralela
They hit you, but you will survive.
Sana vurdular, ama hayatta kalacaksın.
But you will not save it.
Ama dünyayı kurtarmayacaksın.
But you will die, I swear.
Ama yemin ediyorum ki öleceksin.
But you will.
Ancak kaybedeceksin.
But I should warn you it will require you to mislead your son.
Ancak sizi uyarıyorum oğlunuzu göz boyamak için kullanmayın.
Oh, but I think you will, Rachel.
Bence yardım edeceksin Rachel.
All you can do is part with it, but very few will take it.
Tek yapabileceğin bunu kabul etmek ancak kabul etmek zor.
But if you can give us his location, Ms. Keen will steer the Bureau away from you, guaranteeing you will not be imprisoned.
Ancak bize onun yerini söylersen Bayan Keen'in büronun dikkatini senden uzak tutacağını ve hapse girmeyeceğini garanti ediyorum.
But it will be a lot better than waiting a week or two and having you roll me down the aisle.
Ama bir veya iki hafta beklemekten ve beni salonda yuvarlayarak götürmenden çok daha iyi olacaktır.
But if you make me an offer, I will tell you what you want to know.
Ama bana bir teklifte bulunursanız ne isterseniz anlatırım.
It's too late to confront him now, but until you confront your feelings about him, his shadow will follow you wherever you go.
Onunla yüzleşmek için artık çok geç. Ama onunla yüzleşene kadar, gölgesi nereye gidersen git seni takip edecek.
I get it... but if you and I keep trying to run the ball in opposite directions, this mission will implode before it starts.
Anlıyorum... ama senle ben topu zıt yönlere sürmeye çalışırsak, bu görev başlamadan patlar.
I know it's hardly the perfect time. But maybe it will make you feel better.
Uygun bir zaman olmadığını biliyorum ama belki sana kendini daha iyi hissettirir diye düşündüm.
But rest assured, I will make it up to each and every one of you in spades.
Ama her biriniz için tek tek fazlasıyla telafi edeceğime emin olabilirsiniz.
You will not hurt anyone, but you have to unlock the door.
Kimseye zarar vermeyeceksin ama kapıyı açman lazım.
" I may not be at graduation, but I will always be there for you if you need me.
"Mezuniyette olamayabilirim ama bana ihtiyacınız olduğunda hep yanınızda olacağım."
But it's your badge that will truly change you.
Ama sizi tamamen değiştirecek olan rozetinizdir.
One that will be answered in time, but you have a decision to make first.
Zamanla cevaplanacak bir soru ama önce kararını vermek zorundasın.
I may not be able to prove what you did to Will, but are you why Shelby is changing her field office assignment request to Buffalo?
Will'e yaptıklarını belki ispatlayamam, ama Shelby'nin çalışmak istediği yeri Buffalo olarak değiştirmesinin sebebi sen misin?
" We can't wait to see you again, but next month will be hard.
" Seni görmek için sabırsızlanıyoruz. Ama gelecek ay biraz zor gibi.
I can't pretend that I can save your job, but I can promise you that I will stand with you because your honesty now could save the rest of us.
İşinizi kurtarabileceğimi idrak edemiyorum ama sizinle beraber kalacağıma söz veriyorum çünkü dürüstlüğünüz geri kalanınızı kurtarabilir.
But if you go to Budapest, Agota and the boys, not just you, will be living under a cloud for the rest of your lives.
Ama Budapeşteye gidersen Agota ve çocuklar, sen olmadan hayatlarının geri kalanında şüphe altında yaşayacak.
Our business will still run, but not with you and I at the helm, at least not for the foreseeable future.
İşimiz yine devam edecek ama bizim kontrolümüzde olmayacak. En azından yakın gelecekte.
Cosima, there will be time to debate the do's and don'ts of certain decisions later, but you said you needed one of these things, and we've gone to great lengths to find one.
Cosima yaptığımız yapmadığımız şeyleri konuşmak için ileride çok zamanımız olacak. Ama sen o şeylerden birine ihtiyacın olduğunu söylemiştin. Bir de birini bulmak için önemli bir yol kat ettik.
Kill me and someone will take my place, but they will not protect you as I have!
Beni öldürürsen birisi yerime alacak ama seni benim gibi korumayacaklar!
Kill me and someone will take my place, but they will not protect you as I have.
Beni öldürürsen yerime biri geçecektir ama seni benim gibi korumayacaklar.
You know, look, I could tell you all about wave function collapse, but I'm--I'm sure all you want to know is, will I get your coffee with a smile?
Bak, sana dalga fonksiyonu çökümüyle ilgili her şeyi anlatabilirim ama eminim ki tek bilmek istediğiniz kahvenizi gülümseyerek getirip getirmeyeceğim.
You will always be my Moon, but you must allow another to be my sun.
Sen benim her zaman Ay'ım olacaksın. Ama başkalarının Güneş'im olmasına izin vermelisin.
But then Sherry says that she will marry me if I let Dwight live, which, if you think about it, that's a pretty screwed-up deal,'cause I was gonna marry her sister until she wound up dead, but...
Ama sonra Sherry, Dwight'in yasamasina izin verirsem benimle evlenecegini soyledi. Dusununce biraz garip bir anlasma oluyor cunku olmeseydi kardesiyle evlenecektim.
I don't know what poison you and your hillbilly friends are peddling, but if you sell any of it to Nichols... you will never know what's really in your food, and I assure you...
Sen ve köylü arkadaşların hangi zehri peydahlıyor bilmiyorum ama eğer Nichols'a satacak olursan yemeğinde ne var asla bilemezsin.
Even the smallest percentage number, the one that's running through your head right now, the one you're hoping I will agree to, even if you cut that number in half, and then cut it in half once more, you would be able not only to lease an entire floor here, but to buy the whole damn building.
Şu an aklından geçen, kabul etmemi düşündüğün küçücük bir rakam olsa bile eğer bu rakamı yarıya düşürsen, sonra bir daha yarıya düşürsen bile bırak burada bir kat kiralamayı, koca binayı satın alırsın.
He will try again... but not for you.
Tekrar deneyecek... Ama senin için değil.
But this will not save you.
Ama bu seni kurtarmayacak.
But I know that some day people will see through the noise and understand what a beautiful soul you are.
Ama insanların bir gün bu karmaşanın ötesini görüp güzel bir ruhun olduğunu anlayacaklarını biliyorum.
Me and Iris will handle this Girder situation, but you and Cisco are the scientists.
Benle ve Iris, Girder olayıyla ilgileneceğiz. Bilim adamı olan ise sen ile Cisco.
But you, you'll never let that happen, will you?
Ama sen asla izin vermezsin değil mi?
You say that now, but if we don't move on this parcel of land, someone else will and you'll regret it.
Şimdi böyle diyorsun ama o arsayı almazsak başka biri alacak ve sen pişman olacaksın.
But how will you...
Peki ya sen...
Say what you will about the chair, but at least it never told me to build a fucking box. True.
Sandalyeyle ilgili ne istersen söyle ama en azından bana hiç kutu yap demedi.
But if you ever put my people in danger again, I will feed you to the wall.
Ama adamlarımı bir daha tehlikeye atarsan duvardakilere yediririm seni.
I keep forgetting to say this, husband, but it is very good to see you this way, and we will talk more tomorrow.
Kocam demeyi unutuyorum sürekli. Ama seni böyle gördüğüm çok iyi oldu. Yarın yine konuşuruz.
I'm sorry if that shocks you, but I will not apologize for it.
Seni şaşırttığıysa üzgünüm ama özür dilemeyeceğim.
I sense you're doing something ironic with it, but I'm okay with that because... however unattractive this jacket may seem to you, once you slip it on, everything will change.
İronik bir şey yaptığını seziyorum ama benim için bir sorun yok. Çünkü bu ceket size ne kadar albenisiz gelse de bir kez giydiğinizde her şey değişecek.
Richard, there's a three to four percent chance that this is going to get out on its own, but there is 100 percent chance that if you issue a press release no one will ever take me seriously again.
Richard dörtte üç ihtimalle bu iş kendi kendine tatlıya bağlanacak. Ama basın bildirisini yayınlarsan % 100 kimse beni bir daha ciddiye almayacak.
Thank you for the invitation, but I will be hearing fellowship pitches all evening.
Davet için teşekkürler ama burs sunumları bütün akşam sürecek.
But the good news is, is that... here, and I will show it to you... we were able to plug the hole using these small little discs.
Fakat iyi haber şimdi göstereceğim bu küçük diskleri kullanarak kalbindeki deliği kapattık.
But I assure you, all you will find is a nation desperate to grow and become part of the first world.
Fakat sizi temin ederim tek bulacağınız büyümek ve birinci dünyanın bir parçası olmak için yanıp tutuşan bir ulus olacak.
Well... the plans are still very rudimentary, but I'm sure you will make it out of this world.
Pekala planlar hala ilkel durumda ama mükemmel hale getireceğinden eminim.
But someday... and if I said exactly when, I'd be a liar... but... someday the light of the Lord will reach you.
Ama bir gün tam olarak hangi gün olduğunu söylersem yalan olur ama ama bir gün Rabbin ışığı size ulaşacak.
But I will make a deal with you.
Ama seninle bir anlaşma yapacağım.
We're taking your son, and I promise we will get him off drugs, but here's what I need from you.
Oğlunuzu alıyoruz ve onu haplardan kurtaracağımızın sözünü veriyorum ama benim de sizden isteğim şu.
but you will be 30
but you 1775
but you can't hide 39
but you know what 1239
but you didn't 486
but you said 161
but you don't 308
but you and i 59
but you don't believe me 17
but you know 863
but you 1775
but you can't hide 39
but you know what 1239
but you didn't 486
but you said 161
but you don't 308
but you and i 59
but you don't believe me 17
but you know 863
but you were 65
but you didn't listen 29
but you don't understand 77
but you didn't answer 24
but you're married 17
but you don't care 28
but you never know 100
but you haven't 45
but you're different 28
but you did it 63
but you didn't listen 29
but you don't understand 77
but you didn't answer 24
but you're married 17
but you don't care 28
but you never know 100
but you haven't 45
but you're different 28
but you did it 63