Compassion traducir turco
1,883 traducción paralela
Defying logic and the laws of nature with one stupid, little act of compassion.
Neden affederiz küçük, önemsiz şefkatli bir hareket uğruna mantık ve doğa kanunlarına karşı çıkarız?
Our sympathy and compassion are with the girl's parents.
Ancak, kızın ailesinin acısını paylaşıyoruz.
I probably should have said this to you before, but you always impressed me, your compassion, your faith.
Bunu daha önce söylemeliydim ama beni hep etkiledin.
- So you felt compassion
- Yani merhamet ettin.
I am often astounded at your compassion.
Ben de onu diyorum. Merhametin beni hep hayrete düşürmüştür.
I look in Peter's eyes, I see compassion, empathy.
Peter'in gözlerine baktığımda şefkat, empati görüyorum.
With our love, with our compassion, and with our strength we can heal it.
Sevgimizle, şefkatimizle, ve dayanma gücümüzle, onu iyileştirebiliriz.
I felt bad about hurting Kim, so out of compassion I pawned her off on my friends..
Kim'i incittiğim için kötü hissettim ve merhametimden dolayı onu kızlara postaladım.
We'll make sure everyone understands your disease... and gives you the compassion you deserve.
Herkese hastalığını iyice anlatırız... ve herkes sana anlayışlı davranır.
The criminal's sentimentality reveals itself in compassion for babies and pets.
Suçlunun duygusallığı duyduğu merhametle gösterir.
But does compassion come naturally to her? Patience? I'm not so sure.
Yeterince şefkat ve sabrı var mı ama bu iş için, o kadar emin değilim.
So I beg you now, if you have any compassion in your hearts, then you'll meet with us and stop this fight.
Bu yüzden şimdi size yalvarıyorum. Yüreklerinizde biraz merhamet varsa bizimle birleşin ve bu kavgaya son verin.
Right now, you're facing the only man in the universe who might show you some compassion.
Şu an, sana biraz merhamet gösterebilecek evrendeki tek insanın yüzüne bakıyorsun.
Give me some pity and compassion, for I am a poor woman and a stranger born out of your dominion.
Ben zavallı ve sizin krallığınızda doğmamış biri olarak bana merhamet edin ve şefkat gösterin.
I feel compassion and a sense of sadness for them.
Onlar için büyük bir acı ve üzüntü duyuyorum.
You have treated us with basic human compassion and will now be rewarded... with a trip to the magical paradise known has Amigoville.
Bize normal insanlar gibi davrandınız, ödülünüz de Amigoköy olarak bilinen sihirli cennete bir gezi olacak.
My parents are yuppie hippies, loaded with cash and compassion.
Ebeveynlerim hippi gibilerdir, çok fazla para ve merhametleri vardır.
Francine, showsome compassion. Her husbandis missing. Because you killed him!
Biz, biz oyun oynuyorduk, ve hiçbir şey yememiştim, ve kan şekerim düşmüştü.
- Compassion?
- Şefkat?
Because contrary to what I might have said earlier, you are a good person who, since that night, has been living your life with care and compassion and respect for yourself and for others.
Çünkü önceki söylediklerimin aksine sen iyi birisin. O geceden beri kendine ve diğer kişilere kaygı, şefkat ve saygı duyarak yaşıyorsun.
They don't say that, and if they do, they don't have much compassion for a dead Colonel.
Öyle söylemezler, söyleseler bile, Albay'a merhamet beslemiyorlar.
Dude, you should be ashamed of yourself, because I'm just trying to show another human being a little compassion.
Kendinden utanmalısın dostum. Çünkü burada bir insan evladına biraz şefkat göstermeye çalışıyorum.
The chief wants us to show public compassion.
Şef bizden halkın şefkatini göstermemizi istiyor.
Well, come on! Show compassion NOW!
Şimdi merhametinizi gösterin!
And... that she had the compassion to let me go, back to my... to my future.
Benim gitmeme izin vererek bana merhamet gösterdi. Gelecegime yönelik.
COMPASSION IS A VIRTUE.
Merhamet bir erdemdir.
I SEE YOUR COMPASSION EXTENDS TO THEM.
Merhametinin onları da kapsadığını görüyorum.
SHOULDN'T THE NEXT RULER OF MONGO FEEL COMPASSION FOR ALL?
Mongo'nun bir sonraki yöneticisinin... herkeze merhamet göstermesi gerekmez mi?
And it was more than just doctors skills, compassion she trusted him right to the end
Ve bu doktor olma yeteneğinden fazlasıydı, tutkuydu bu karım ona güvenmişti
And a man of vision, and a man of compassion.
Tutku ve vizyon insanı
I'm surprised the Miami PD didn't fail you for lack of compassion.
Miami Polis Teşkilatı'nın şefkat eksikliğinden seni bırakmaması şaşırtıcı.
- Have some compassion, some mercy! - Hello,
- Merhamet gösterin, acıyın bana.
And maybe somebody needs to teach Kyle how to have some compassion.
Ve belki birilerinin Kyle'a merhamet sahibi olmayı öğretmesi gerek.
After years of pleading with my father to show me some compassion, he turned to you with open arms.
Onca yıldır bana merhamet göstermeyi suç sayan babam seni kollarını açıp kucakladı.
You were a vision in dolce gabbana and compassion.
Sen Dolce Gabbana ile bir şefkat görüntüsüydün.
I believe in peace and compassion and tolerance.
Huzur, şefkat ve hoşgörüye inanıyorum.
I believe strict discipline, along with compassion for my students, is catamite to their learning.
Şefkatle beraber sıkı disiplinin öğrencilerimin öğrenmesinde önemli rol oynadığına inanıyorum.
Martial arts rules, which is also compassion.
Dövüş sanatlarında ayrıca şefkât vardır.
But I would argue itís not even well-captured by art, necessarily, thereís something in the same way that love is not really well-captured by art, and compassion is not Ö well, I mean, you can represent it in art, but itís not reducible to Ö you donít go into the museum
Ama sanatın bile bunu, ille de, ele alabilmiş olmadığını iddia edebilirim. Aşk için de aynısı geçerli. ... ve sevgi için de.
and find compassion in its purest form.
Bir müzeye gidip de sevginin en saf hâlini bulamazsınız.
The word for burial in Tibetan means "giving offerings to the birds", an act of generosity in line with the concept of compassion for all beings.
Tibetliler için cenaze demek kuşlara sunulan adak demektir. Yani tüm canlılara şefkatle yaklaşma düşüncesine uygun cömertçe bir davranış.
When your people brought me here, gave me the retrovirus that turned me into a human, you alone showed me compassion.
İnsanların beni buraya getirip beni insana dönüştüren retrovirüsü verdiklerinde sen tek başına bana yakınlık göstermiştin.
You don't understand compassion.
Çünkü merhamet nedir anlamıyorsun.
He's violent and he's troubled, but he must be capable of some degree of mercy and compassion.
Vahşi ve sorunlu olsa da... hala merhamet duygusu olmalı.
He only has compassion when it suits him, cruelty when it's called for.
Sadece işine geldiği zaman merhametli davranıyor. Gerektiği zaman acımasızlaşıyor.
Hey, chase, just so you know, it was out of compassion not guilt that we were trying to help you.
Hey, Chase, bil diye söylüyorum sana yardım etmeye çalışmamız suçluluktan değil, sevgiden dolayıydı.
For some of us, this means learning the lost art of humanity and compassion. For others, this means learning how to treat patients without becoming emotionally involved with them.
Bu bazılarımız için, insaniyet ve tutku gibi kaybolmuş değerleri yeniden kazanmak, bazılarımız için ise, hastalarına bağlanmadan onları tedavi etmeyi öğrenebilmek demek.
Compassion To fashion
Merhamete Modaya
Have compassion
İnsaf edin
"and will do no covenant with them and will show no compassion toward them." He showed us his favor.
Bize iyiliğini gösterdi.
No compassion?
Hiç merhametin yok mu?
compassionate 28
company 283
compadre 56
companion 36
compass 21
compact 24
companies 43
company policy 26
compared to you 24
compared to what 27
company 283
compadre 56
companion 36
compass 21
compact 24
companies 43
company policy 26
compared to you 24
compared to what 27