Content traducir turco
2,341 traducción paralela
Write me the names of those Not content, I usually can.
Burda isimler var yarım saat de vaktin
You wanted original content, right?
Orijinal içerik istemiştin, değil mi?
You need original amateur content.
Orijinal derecede amatör bir içeriğe ihtiyacın var.
All I know is you need original content, perky tits and smooth legs not plastic hags with stretch marks.
Tüm bildiğim orijinal bir içeriğe ihtiyacın olduğu,... ve bu da arsız ve pürüzsüz bacaklar anlamına geliyor,... orası burası sarkmış plastik kocakarılara değil.
Not content with spending half your time here asleep, you're actually studying ways of making your sleep more entertaining.
Burdaki zamanının yarısını uyuyarak geçirdiğin gibi bir de rüyalarını daha eğlenceli hale getirmenin yollarını mı arıyorsun?
Are you so content?
Neden bu kadar memnunsun ki?
Or are you content writing emails and not sending them?
Yoksa ona gönderemediğin e-mailleri yazmak hoşuna mı gidiyor?
I thought it was entertaining at the end, sure, the way all the words were put together, but in terms of content?
Bence sonu eğlenceliydi, tabii ki sözlerin bir araya getiriliş şekli falan ama içeriği dersen?
I just want the readers to know the content better.
Konu daha iyi anlaşılsın diye çizdim.
"l find that I am quite content".
Gerçek mutluluğa eriştim.
I'm content to be among the unwashed multitudes.
Bu akılsız gürüha mensup bir değilim.
All I need to be happy and content Is to know that I'm among muslims.
Tek ihtiyacım olan Müslümanlar'ın arasında olduğumu bilmenin verdiği mutluluk ve huzur.
I decide the content for your final master class.
Son sınıf müfredatına ben karar veririm.
But now I'm settled, I'm content.
Ama artık elimdekine kanaat etmeyi öğrendim ve hâlimden memnunum.
High alcohol content.
Yüksek miktarda alkol içeriyor.
Its alcohol content is only 0.3 percent.
Bunun alkol içeriği çok düşük.
But perhaps you're content with moth-eaten afghans and secondhand furniture.
Sanırım sen eski püskü battaniyeler ve ikinci el mobilyalarla ilgileniyorsun.
We thought we could control the content in v-world,
Sanal dünyanın içeriğini kontrol edebileceğimizi düşünmüştük.
A most heinous act. One I was content to help obscure, under promise of her aid in obtaining your favor.
Hem de vahşi bir şekilde, ama ben bu olayı, himayeniz altına girme karşılığında saklı tutacağımı söylemişken.
The content of the hallucination isn't relevant. Not usually.
Halüsinasyonun içeriği konuyla alakasız.
And we have the same blocks, yet here we are, content college co-ed and me.
Şimdilik buradayız... Üniversitede karma eğitimde olan sen ve ben.
Some day you'll have wonderful children and you'll be happy and content.
Günün birinde mükemmel çocukların olacak mutlu ve memnun olacaksın.
And you're content to be repeatedly lied to by the man you purport to love.
Ve sana devamlı yalan söyleyen bir adamı... -... sevdiğini iddia ediyorsun. - Pardon?
No, I feel very content and safe
Hayır, gayet memnun ve güvendeyim.
Why would he care if anyone had a sex tape on him, - despite the feculent content?
Başkasında seks kasetinin olup olmaması onu neden ilgilendirsin ki tabii içeriğini saymazsak.
We only advise on content.
- Biz sadece içerikte yardımcı oluruz.
Graffiti Samo had a poetic content
Grafiti Samo şiirsel içeriğine sahiptir.
They were direct, content was immediate.
Içerik anında oldu Onlar doğrudan idi.
We were stunned by the power and content of his work.
Biz enerji ve onun çalışmalarının içeriği hayrete.
I was looking at the ingredients and I was wondering if there's enough protein content, you boob.
Ürünün içindekiler kısmına baktım da acaba sence... üründeki protein miktarı yeterli mi, sersem herif!
I was wondering about the protein content.
Protein miktarı diyordum.
Can you do a search for websites Containing the same content?
Aynı içerikli diğer siteleri bulabilir misin?
Same written content, same pictures, Just different names.
Aynı içerik, aynı resimler, sadece isimler farklı.
- How about the fat content of a lemon bar?
- Peki ya bir limonlu çikolatadaki yağ oranını?
In these days, one should be content with this.
Bu günlerde bundan daha fazlasını aramamak lazım zaten.
We alone will know of its content.
Sadece bizler bileceğiz.
here on the savanna, the wildebeest lounges, lazy and self-content...
Bu ovadaki antilop, kendinden memnun, aylak aylak yayılmış durumda.
You look, um... content.
Mutlu... görünüyorsun.
Content.
Memnuniyetle.
There are differences in Damon's background art and details, But the story, the content, it's the same as Colin's.
Damon arka planı ve detayları farklı çizmiş ama hikaye, olaylar...
He's not content with revisiting the crime scene anymore, he needs to be part of them.
Olay yerine dönmek artık ona yetmiyor, oranın bir parçası olması gerekiyor.
They'd know you just added it Because the oxygen content would be too high,
Oksijen miktarı çok fazla olacağından, sonradan eklediğini anlarlar.
Before our encounter in the Forest of the Night Wisps, I knew you wouldn't be content to let the secrets of the scroll remain locked in my mind so I planned ahead.
Gece Perileri Ormanı'nda karşılaşmadan önce tomardaki talimatların kafamda kalmasına izin vermeyeceğini biliyordum.
Mm! Well, my blood-alcohol content is just beneath the legal limit.
Kanımdaki alkol oranı limitin az farkla altında.
I mean, they were like you've opened up a new chapter in my life where I am content just being.
Sen hayatimda icinde bulunmaktan hosnut oldugum yeni bir sayfa actin gibi seyler yaziyordu.
She said to me, "If only his lordship had been content with Thomas."
Thomas'tan memnun olanın sadece Lord hazretleri olduğunu söyledi.
Okay, but where does that content come from?
Tamam, ama bu konsept nereden geliyor?
I'm ever so content.
Hiç bu kadar hoşnut olmamıştım.
I want to someday be content, like everyone else.
Bir gün ben de herkes gibi memnun olmak istiyorum.
Why can't you be content with building houses?
Neden ev yapmakla yetinmiyorsun?
The lower the carbon content in it.
Ferrit üzerinde hafif benekler var ve çok ferrit bize...