Context traducir turco
1,363 traducción paralela
Evidence without context.
Bağlamsız kanıt.
This... this is completely out of context.
Bu kesinlikle şartlara bağlı bir durumdu.
You are taking my words out of context.
Sözlerimi anlamı dışında kullanıyorsunuz.
You have to understand the context.
Bağlamı yakalamak zorundasınız.
To place it in proper historical context.
Uygun tarihi şartların içinde yer almasını sağlamak için.
Mrs. James'comments give context to the events of the night in question.
Bayan James'in yorumları o geceki olaylar hakkında yardımcı olabilir.
Yeah, but we have no context.
Evet, ama bir bağlantı yok.
- What, in this context?
Bu anlamda mı yani?
I mean, at first they seem unrelated and disparate, but when I looked at them in the context of set theory, they had a lot in common, so just... just pay attention.
En başta ilgisiz ve farklı gözüküyorlardı, ama onlara küme kuramı çerçevesinde baktığımda, ortak bir çok noktaları olduğun gördüm, sadece... dikkatle dinleyin.
Ignore the context of the murder, you know what, and imagine the page a little bigger, what does it look like?
Cinayet olayını gözardı et ve sayfanın biraz daha büyük olduğunu düşün. Neye benziyor?
Yeah.And in the context of these equations, the arrow and "I" represent increasing inertia.
- Dönüş. Evet. Bu denklemler bağlamında ok ve "I" harfi artan eylemsizlik anlamına geliyor.
and you felt I needed all these back stories so I could put your life in some sort of context?
Ve benim bu arka plan hikayelerini, senin hayatını düzene sokmam için mi dinlemem gerektiğini düşünüyorsun?
On account of... you know... the whole historical context of...
Bilirsin, tüm o geçmiş münasebetimizle alakalı...
A penis, when seen in the right context, is the most wonderful sight for a woman.
Bir penis, doğru açıdan bakıldığında.. bir kadın için muazzam birşey.
But in the wrong context, it is like a monster movie.
Ama yanlış açıdan bakıldığında bir canavardan farksız.
- Is the context important?
- Önemli olan içeriği mi?
It was actually a veryffectionate gesture in context.
O bağlamda aslında oldukça sevgi dolu bir jestti o.
I mean, i would, but not in this context.
Benim de hoşuma gideceğini sanmıyorum. Yani, giderdi, ama bu bağlamda değil.
So if you think about this in the context of cannabis, it also has relevance.
So if you think about this in the context of cannabis, it also has relevance.
But it is our memories that shape its purpose And give it context.
Ama amacımızı şekillendiren, ona bir içerik kazandıran şey hatıralarımız.
The Earth has a context in the rest of the Universe.
Dünya, evrenin sadece bir parçası.
But in Chile where their ideas were implemented whithin the context of a military dictatorship the opposite was true.
Ama Şili'de bu fikirler, askeri diktatörlük kapsamında uyglandı. Yani, tam tersi geçerliydi.
"The economic plan has had to be enforced and in the Chilean context, that could only be done by the killing of thousands, the stablishment of concentration camps all over the country and the jailing of more than 100.000 persons in 3 years."
"Ekonomik plan yürülükte kalmak zorundaydı ve sadece Şilili'ler bağlamında, yüzlerce kişi öldürüldü. Tüm ülke çapında toplama kampları kuruldu ve 3 yıl içerisinde 100 binlerce kişi hapsedildi."
So just to put that in context, the Earth and Solar System is just over 4 billion years old.
Sadece bunu dikkate alırsak, Dünya ve güneş sistemi 4 milyar yaşında.
Were you basing your decision on his statement, the circumstantial context, or a disposition towards giving him the benefit of the doubt?
İfadesine dayanarak mı karar verdin tesadüfi bağlama mı ya da kötü sonuç vermeyeceğini farz ettiğin bir tavır mı?
This party is my first chance for Penny to see me in the context of her social group, and I need you not to embarrass me tonight.
Bu parti Penny'nin beni sosyal bir grubun içinde göreceği ilk parti ve senden tek isteğim bu gece beni utandırmaman.
What we're after is the appreciation ofwhere our Earth fits in... in the grand context of our universe... and we'd love to be able to find other Earths.
Peşinde olduğumuz dünyaların görkemli evrenin hangi bölgelerinde olduklarını fark etmemiz gerekir. Ve biz başka dünyaların bulunmasının mümkün olmasını isterdik.
But you also have to be able to sort of move away from it and kind of see it in a kind of context.
İçinde bulunduğu bağlamı da gözden kaçırmamak için aynı zamanda araya mesafe koyabilmelisiniz.
And the person who stares too hard can often lose that sense of context.
İşte, gözlerini dikerek uzun süre bakan kişi, bazen baktığı şeyin içinde yer aldığı bağlamı kaybedebilir.
Phrases that might appear out of context... Under the assumption KGB agents abroad Might be receiving coded messages from these shows.
Amerikalılar Rus demiryolu platformundan yapılacak ikincil bir saldırının Birleşik Devletlerin doğu sahil kıyısını yok edeceğini çok iyi biliyorlar.
And I'm speaking specifically in the context of autonomous entities and subdivisions of entities.
Birbirinden bağımsız varlıkların şubelenmesi mevzusu bağlamında konuşuyorum özellikle.
Context, context, context.
- Şartlar, şartlar, şartlar.
The context, as always, is rapidly going to disappear, even if they ever understood it in the first place.
İçerik her zamanki gibi hızlıca yok oluyor ilk başta anlamış olsalar bile.
Even if we knew that some or even all of that crew are still alive their lives are expendable when seen in the context of our mission.
Mürettebattan sağ kalanlar olduğunu bilsek bile görevimiz uğruna canları feda edilebilir.
So simple, in fact, they have no meaning without context.
Öyle basitler ki tek başlarına bir anlamları bile yok.
You shouldn't think about it in any other context.
Sen de başka türlü düşünmemelisin.
Leonard, I'm no expert but in the context of a dinner invitation it's probably best to skip the discussion of bowel movements.
Leonard, yemek davetlerinin içeriği konusunda bir uzman olmasam da dışkılama ile ilgili konuları bu sırada es geçmen gerektiğini düşünüyorum.
You have to look at it in a historical context.
Tarihi dönemi düşünüp de bakman gerek.
Doesn't make much sense out of context. You're not gonna understand this yet, but... we've known each other for, like, 25 years.
Bu şimdi sana hiç mantıklı gelmese saçma desen de henüz tam olarak anlayamazsın ama biz birbirimizi 25 yıI gibi bir süredir tanıyoruz.
It all becomes irrelevant within the context of a multiverse.
Çoklu evrende her şey bağlamının dışına çıkar.
Typical lame liberal tactic, taking something out of context in order to defame someone's integrity. Am I right my pro-war amigos?
Klasik zavallı liberal taktiği, bir kişinin güvenilirliğini karalamak için konuyla alakasız bir yerden vurmak.
Don't take that out of context.
Düşman dedim. - Sözümü saptırma.
You didn't know him in any context except as a man who was interested in adopting cats?
Onunla herhangi bir durumda, kedileri sahiplenmekle ilgilenen bir adam olması haricinde, tanışıklığınız var mı?
Yes, but not in a religious context.
Eve tama dindar bir şekilde değil.
It's context.
Koşullara bakmalısın.
In order to create the context, you have to do research on your victim.
Koşulları yaratmak için de kurbanın üstünde araştırma yapmalısın.
- Can you put it in context for me?
- Bunu benim için cümle içinde kullanabilir misin?
She's not old enough to understand the social context of college life in the'80s. She's a kid.
80'lerdeki kolej hayatının sosyal ilişkilerini, anlamasını ondan bekleyemeyiz.
She not only gave me context and serenity.
Ban sadece hayat vermedi..... huzur ve..
And you go home, that's the proper context
Sonrada evine dönersin işin aslı bu işte.
He just doesn't understand what he's doing, what it means in the context. He's nuts.
- Haydi, haydi.