English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / inglés → turco / [ C ] / Course i can

Course i can traducir turco

1,807 traducción paralela
This one, a new one in Napa, and then there's the one in Spain, which of course I can't go to because I punched the bull in Pamplona.
Bu, Napa'da ve bir tane de İspanya'da. Oraya gidemiyorum, çünkü Pamplona'da bir boğaya çarpmıştım.
- Of course I can.
- Tabii ki okuyabilirim.
Of course I can.
Elbette değiştirebilirim.
of course I can't tell this guy that.
Bu adama bunu söyleyemem, elbette.
Of course I can tell my bodyguards to take the night off so we can be alone.
Elbette korumalarıma izin verebilirim.
Yes, sir. Of course I can.
Elbette yapabilirim.
- Of course I can, I'm brilliant!
- Tabii ki yapabilirim, ben muhteşemim!
- Of course I can.
- Elbette yapabilirim.
Of course I can.
Yapacağım elbette.
Of course I can't tell you that.
Elbette bunu size söyleyemem.
Of course I can. That's not the point.
Tabii ki uçurabilirim, ama konu bu değil.
Of course I can. I can double it.
Şaka yapıyordum.
Of course I can't.
Tabi ki hayır.
Of course I can.
Tabi ki, yapabilirim.
Of course I can, man.
Tabi ki ayarlarım, ahbap.
Of course I can.
Tabi ki çıkarım.
- Of course I can.
- Tabii ki yapabilirim.
Of course, I can't go on with the scans and blood tests.
Tabi, kan testinden ve taramalardan geçemeyeceğim.
And it's beyond what I can understand because it looks so silly to me, but of course I'm somebody who's had sort of an inside, backstage pass to what's really occurred, and I've been part of some of these scams that have played out.
Bana çok saçma geldiği için anlayışımın ötesinde kalıyor, ama elbette ben işin sahne gerisine geçme, gerçekte ne olduğunu görme yetkisi olan biriyim ve sahnedeki sahtekârlığın bir parçasıyım.
I have no idea what it says, of course, but I think I can guess.
Vasiyette ne yazdığı hakkında hiçbir fikrim yok, ama elbette, ne olduğunu tahmin edebilirim.
I can't say that, of course, but... she is a dangerous person.
Bunu demedim, tabii ki ama tehlikeli biri.
No, of course I won't tell anyone.
Yok canım söylemem tabi kimseye.
Of course, I can cover for you, man, because we're best friends and that's what best friends do- - they lie for each other.
- Elbette ederim, ahbap. Çünkü biz sıkı dostlarız, dostlar bugünler içindir.
I can procure another body, of course.
Tabii ki, başka bir ceset ayarlayabilirim.
Well, of course, I can't promise you anything, but, Miss Pensall, we would be honored to help you explore your sixth sense.
Elbette. Size hiçbir şey için söz veremem ama, Bayan Pensall, altıncı hissinizi araştırmaktan onur duyarız.
Maybe you can ask Walter if he remembers what group the boy was in. I mean, that may help. Of course.
Sanırım yerini tespit ettik.
- I know, of course you can't.
- Biliyorum, tabi ki veremezsin.
- Of course, I can't.
- Tabi ki veremem.
Now that was, of course, the point of the title of my book is there is this spell and we gotta break it. But if the charge of offensiveness in general is to be allowed in public discourse, then, without self-pity, I think we should say that we, too, can be offended and insulted.
Ama bu rencide edici olmak suçlaması herkese açık bir tartışmada kabul edilebiliyorsa o zaman biz de incindiğimizi ve aşağılandığımızı söyleyebiliriz.
î And the answer, of course, can be answered in two quotes from Richard Feynman.
Ve cevap da tabii, Richard Feynman'dan iki alıntıyla verilebilir.
I mean thereís another issue there, which of course is that is when it becomes intelligible the nonsense becomes more transparent, and so if itís in Latin, it can survive much better.
Anlaşılır olursa bütün o saçmalıklar daha görünür hale gelirdi. O yüzden Lâtince olduğunda yaşama şansı daha da artıyor.
Weíre about to have the Christmas wars, again of course, and this being the last day of September, you can feel it all coming on, but whenever it comes up, when I go on any of these shows to discuss it, I say it was Oliver Cromwell who cut down the Christmas
Noel savaşları başlamak üzere. Tekraren, tabii. Eylül'ün son günündeyiz ve bunun yaklaşmakta olduğunu hissedebilirsiniz.
I'm bored. Of course you're bored.
Tabii canın sıkılır.
I can drive. I took an army driving course when I was 10.
Ben de kullanırım. 10 yaşındayken askeri sürücü kursuna gittim.
- Can I talk to him? - Of course.
- Konuşabilir miyim?
Of course, I can wait.
Önce duş alabilir miyim? Tabii ki, bekleyebilirim.
No, rebecca, oh, my--I mean- - you can--no, of course you can talk to me.
Hayır, Rebecca, tabiki benimle konuşabilirsin.
- I can't believe it is actually happening.I mean, of course, it should've happened ten minutes ago.
Bunun gerçekten olduğuna inanamıyorum. Aslında 10 dakika önce olmalıydı değil mi.
Well, of course I'm worried, Marc, but when someone gives you chintz, you can do two things- -
Elbette endişelendiriyor Marc. Ama biri sana pamuklu kumaş verirse iki şey yapabilirsin.
- Can I see? - Yes, of course.
- Bakabilir miyim?
Of course. I-i can't imagine it any other way.
Başka türlü düşünemezdim zaten.
Unless you can convince me why I should stay, of course.
Kalmam için beni ikna edebilirsen, o ayrı.
And of course you want to keep it a secret. But, You can trust me, c.K. I got your back.
Bunu bir sır olarak saklamaya hakkın var ama bana güvenebilirsin C.K. Arkanı kollarım.
Time course means we can rule out cancer and M.S.
İlerleme süresi kanser ve M.S.'i ekarte edebileceğimiz anlamına geliyor.
It's only the second course, and I can barely move.
Bu sadec bir dinlenme, Devam edebilirim.
Of course, I can't wait.
- Tabii ki, sabırsızlanıyorum.
Of course, I can.
Tabii ütülerim.
Of course, I can hear you.
Elbette, seni duyabiliyorum.
I'm not coming, I can't decide on the first course.
Ben gelmiyorum, aperatiflere karar veremedim.
Yeah, of course.Can I...?
- Evet, tabii ki. - Kullanabilir miyim...
Can I ask a question? Of course you can.
bir soru sorabilir miyim evet tabi ki sorabilirsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]