Dead end traducir turco
2,661 traducción paralela
A dead end alley leading to a fire escape and the victim's roof.
Bir yangın çıkışına ve kurbanın çatısına giden çıkmaz bir sokak.
No, it was a dead end.
- Hayır, bir şey bulamadık.
Truck itself's a dead end, but those plates turn up on toll-booth cameras every few weeks between here and Frankfort. - Dixie Mafia. - On the receiving end, probably.
Kamyondan da bir yere varamadık ama burasıyla Frankfort arasındaki gişelerin kamerasında bu pilakanın birkaç haftada bir geçtiğini saptadık.
- is he still a dead end?
- hala ortaya çıkmadı mı?
Ooh, dead end!
Bu - Ooh, çıkmaz yol!
Can't see a dead end even when you're running straight into it.
Koşarken önündeki çıkmaz yolu bile göremiyorsun.
No, it's a dead end.
Hayır. Buradan bir şey çıkmayacak.
I'd come to a dead end.
Çıkmaz sokağa gelmiştim.
- Phone's a dead end.
- Sanırım telefonun işi bitti.
I am the one who spent the last few months chasing a dead end.
Son bir kaç ayını boş yere harcayan benim.
It's a dead end. The only way to find Olivia is through him.
Olivia'yı bulmanın tek yolu o.
It's all a dead end anyway.
Her halükârda çıkmaz yol.
Well, aside from making a new friend, that was a dead end.
Yeni bir arkadaş edinmemiz dışında bu bir çıkmaz sokak oldu.
There's a difference between a dead end and a stone wall, partner.
Çıkmaz sokakla önünün kapatılması arasındaki fark nedir?
I think sexy eating is a dead end.
Sanırım seksi yemek yemek, çıkmaz yol.
It was a cash business. He didn't keep any records, and the cell phone records are a dead end.
Nakit iş olduğu için kayıt yok, ve telefon kayıtları çıkmaz sokak.
Fundamentalism is a dead end and I won't fucking have it!
Tutuculuk çıkmaz bir sokak ve ben bunu kabul edemem!
You hit a dead end, you start from the beginning.
Çok kötü bir şey yaşadın ve herşeye en baştan başlıyorsun.
I heard you hit the same dead end with Blakely as we did.
Sizin de Blakely konusunda bizimle aynı noktada tıkandığınızı duydum.
It's a dead end.
Çıkmaz sokak. Yo.
We hit a dead end.
- Yolumuz tıkandı.
What's the dead end?
- Yolunuzu tıkayan nedir?
I'm just another dead end.
Ben sadece başka bir sonum.
- Oh, so a dead end?
- Yani, çıkmaz sokak mı?
They're obviously a dead end because the data says this.
Besbelli ki bir çıkmazdırlar, çünkü veri böyle söylüyor.
I depend on you. But I'm telling you to go, because now that I'm being honest, this job is a dead end for you. And it would be selfish of me to make you stay.
Ama sana gitmeni söylüyorum, çünkü artık dürüst davrandığıma göre, bu iş senin için çıkmaz bir yol ve burada kalmanı sağlamak büyük bir bencillik olacaktır.
But I'm at a dead end, and at this point the only person who might be able to help me is you.
Ama çıkmaz yoldayım, bu noktada bana yardım edebilecek tek insan sensin.
Another dead end with the marshals?
- Polislerin duvarına mı tosladın yine? - Hem de ne biçim.
It's a dead end on that vet Wallen was treating.
Emekli asker Wallen'nın tehdit olayı da sonuç vermedi.
Fuck me, dead end.
Amına koyayım. Çıkmaz yol.
- Henry Wilcox is a dead end.
- Henry Wilcox çıkmaz sokak.
I'm at a dead end on Bay Harbour Butcher.
Liman Koyu Kasabı'nda da açmaza girdim.
That's how people end up dead.
Tek başına gitmeyeceksin.
I think it's a dead end.
Sanırım bir işe yaramayacak.
Now that the killer is dead it's time to end the strike!
Katil öldüğüne göre grevi bitirmenin zaman geldi!
Except this time, it won't be Tom and Elizabeth who end up dead.
Fakat bu sefer ölen Tom ve Elizabeth olmayacak.
You don't want to end up like Austin, desperately clinging onto a dead relationship.
Austin gibi sonuçlansın istemezsin, umutsuz- - bitmiş bir ilişki.
Well, how did she end up dead in the back of the FBI sedan?
Peki, nasıl oldu da FBI aracının arka koltuğunda ölü olarak bulundu?
This could be your ticket out of this dead-end job.
Lisbon, bu kariyeri olmayan işten kurtulmak için bir bilet olabilir.
Then how'd she end up dead here?
- Peki nasıl oldu da burada ölü bulundu?
I was just thinking that I might end with one of my signature dead-on impressions.
Şey diye düşünüyordum... Konuşmanın sonunda ünlü taklitlerimden birini yapabilirim.
Most people who leave before they're ready end up back here or dead.
Hazır olmadan buradan çıkan çoğu kişi ya buraya dönüyor ya da ölüyor.
You're gonna end up with a dead captain.
Sonunda ölü bir kaptanınız olacak.
Your husband could end up dead.
Kocan bunun sonunda ölebilir.
- He could end up dead.
Ve ölümle sonuçlandı.
They'd just end up dead.
Hepsinin sonu ölüm olur.
So, how do a dead guy's prints end up on a fashion editor's buttons?
Ölü bir adamın parmak izleri nasıl oluyor da moda editörünün düğmelerinde çıkıyor.
How does a high-powered lawyer end up dead in a Red Riding Hood costume?
Nasıl güçlü bir avukat.. kırmızı başlıklı kız kostümüyle ölür?
I hope you don't end up dead, cut to pieces with your dick stuffed in your mouth.
Umarım ölümün aletin kesilip ağzına sokulmuş şekilde olmaz.
Dead-end city. Our storage unit is registered to a P.O. box owned by someone whose signature is totally unreadable.
Depomuz bir posta kutusuna kayıtlı ve sahibinin imzası da kesinlikle okunmuyor.
Why does mom end up dead?
- Annesini neden öldürdüler ki ama?
ending 49
ended 73
endless 22
ends 83
ender 53
enders 31
endurance 18
end of story 551
end of the road 27
end of conversation 21
ended 73
endless 22
ends 83
ender 53
enders 31
endurance 18
end of story 551
end of the road 27
end of conversation 21
end of the week 38
end of the line 92
end of an era 18
end of the hall 30
end of days 17
end of discussion 146
end of the month 22
end of the day 44
end of 34
end up like me 26
end of the line 92
end of an era 18
end of the hall 30
end of days 17
end of discussion 146
end of the month 22
end of the day 44
end of 34
end up like me 26
end job 24
endlessly 20
end quote 27
end it 89
end transmission 16
endowed 33
end of the world 36
end this 30
endlessly 20
end quote 27
end it 89
end transmission 16
endowed 33
end of the world 36
end this 30